17.03.2023, 10:38
11 EYLÜL 2018
İhaleyi kazanmış ancak nihai sözleşmeyi imzalamaya geç kaldığı için teminatı İdare tarafından irat kaydedilmiş bir Firma yanan teminatı gider kaydedebilir mi?
Mevcut vergi sistemimiz, Kanunlarla tanımlanmış faaliyetleri ifa eden gerçek veya tüzel kişilerin kazançlarının vergilendirmesi esnasında “safi tutar” kavramı üzerine bina edilmiş olup, bu kişilerce belirli bir dönemde elde edilen hasılattan belirli gider ve indirimlerin düşülmesi sonucu kalan safi tutarı vergilendirmeyi amaçlamıştır.
Bu amaçla gerek gerçek kişilerin gelirlerinin vergilendirilmesine yönelik Gelir Vergisi Kanununda gerekse sermaye şirketlerinin (ve diğer kurumlar vergisi mükelleflerinin) kazançlarının vergilendirilmesine yönelik Kurumlar Vergisi Kanunda, ticari faaliyetler sonucu elde edilen hasılattan indirilebilecek giderleri tek tek saymıştır.
Temel mantık, yapılan herhangi bir giderin işletmeye hasılat kazandıracak olması yahut işletmenin giderlerini azaltacak olması yahut bunları gerçekleştirebilme ihtimallerini taşıması gerekmektedir. Bu ihtimal gerçekleşir yahut gerçekleşmez bu ayrı bir durumdur.
Nitekim ticari hayatta gerek gerçek kişiler gerekse tüzel kişiler bazen beklenmedik durumlarla karşı karşıya kalabilmekte, bilinçli veya bilinçsiz şekilde kendi yaptıkları sözleşmelere ya da kanun hükümlerine aykırı hareket etmek zorunda kalabilmekte yahut yargı kararıyla aykırı hareket etmiş sayılabilmektedirler.
Faaliyetin doğası gereği ve sonucu olarak ortaya çıkan böyle durumlarda ise oluşan zarar, ziyan ve tazminatlar, belirli koşullarla safi kazancın tespitinde gider olarak indirilebilmektedir.
Nitekim bu amaçla Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. Maddesinin 3 numaralı bendinde yer alan ve safi ticari kazancın tespitinde İndirilebilecek Giderler arasında yer alan “İşle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatlar” cümlesi bu amaçla Kanunda yer almıştır.
Cümlede geçen anahtar kavramlar [b]“işle ilgili olmak”, “mukavelename (sözleşme)”, “ilam (yargı kararı)” , “kanun emri” ve “ödeme” kavramlarıdır.[/b] O sebeple zarar, ziyan ve tazminatların safi ticari kazancın yahut safi kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınabilmesi için; işle ilgili olması, bir Kanun hükmü, mukavelename veya ilama bağlı bulunması, ödenmiş olması, gerekmektedir.
Ayrıca, yapılan giderle kazancın elde edilmesi ve iade ettirilmesi arasında illiyet bağı bulunması gerektiğini ve yapılan tazminat ödemesi ile bu ödemeye sebep olan faaliyetten elde edilmesi umulan kazanç orantılı olması gerektiğini ise belirtmeye gerek yoktur.
Cümlede geçen mukavelenameden kasıt, işletmenin faaliyet konusuna göre yapılan iş sözleşmesidir.
Kanun hükmüne dayanmasından kasıt ise, vergi kanunları ya da vergi kanunları dışında başka bir kanun hükmü nedeniyle, zarar, ziyan ve tazminat ödenmesi söz konusu olmalıdır.
Bir diğer husus ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi esnasında mukavelenamede yer alan hükme dayanılarak bir tazminat ödemesi yapılması için mukavelenamenin yazılı olarak yapılmış olması gerekmektedir. Sözlü olarak gerçekleştirilen mukavelenameler her ne kadar sonradan ispat edilebilir olsa da bu tarz bir mukavelename ile yapılan tazminat ödemesi gider olarak dikkate alınmaz.
Mahkemenin tazminat veya zararın karşılanması yönünde karar vermesi halinde de kurum bu ödemeyi yapacak ve gider olarak dikkate alabilecektir.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, kurum sahibinin veya çalışanlarının kusurunun olmamasıdır. Çünkü ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi esnasında GVK’nın 41. maddesinin 6. bendine göre “Her türlü para cezaları ve vergi cezaları ile teşebbüs sahibinin suçlarından doğan tazminatlar” gider olarak dikkate alınamazken KVK’nın 11. maddesinin (g) bendine göre “Sözleşmelerde ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddî ve manevî zarar tazminat giderleri.” gider olarak dikkate alınmamaktadır.
O sebeple yukarıda yer alan kanun hükümlerine göre ödene zarar, ziyan veya tazminatın gider olarak dikkate alınması için kurumun kendisinin, yöneticilerinin veya çalışanlarının yada ödenen tazminata sebep olan eylemi gerçekleştirenlerin ödenen tazminat sebebiyle herhangi bir kusurlarının olmaması gerekmektedir.
Zarar, ziyan ve tazminatın gider olarak dikkate alınmasının temel şartlarından bir diğeri de ödemenin fiilen yapılmış olmasıdır. Mevcut yasal düzenlemelere göre ticari kazanç hükümlerinde tahakkuk esası geçerlidir. Uygulamada mükellefler bu esasa dayanarak zarar, ziyan ve tazminatları tahakkuk ettiği anda gider olarak dikkate almaktadırlar. Fakat GVK’nun 40. maddesinin 3. bendinde bariz bir şekilde ödemeden bahsedildiği için ödenmemiş olan zarar, ziyan ve tazminatın gider olarak dikkate alınması mümkün değildir. Tahakkuk etmiş ancak ödenmemiş zarar, ziyan ve tazminatların gider yazılması mümkün değildir, zarar, ziyan ve tazminatların gider olarak dikkate alınabilmesi için mutlaka ödenmiş olduğunun belgelendirilmesi gerekir.
Tüm bu açıklamalardan sonra açıklamalara gerekçe teşkil eden somut olay üzerinden konuyu değerlendirecek olursak, ihale mevzuatı gereğince, sözleşmeyi zamanında imzalamaya gelmeme durumundan dolayı nakdi yatırılan geçici teminatın İdare tarafından irad kaydedilmesi durumunda söz konusu bu tutar kanunen kabul edilmeyen gider olarak mı yoksa indirilecek gider olarak mı muhasebeleştirilecektir?
Eski tarihli de olsa aşağıda ilgili bölümleri yer alan Özelgede Mali İdare, ihaleyi alan kişi/kurumun ihaleyi aldığı için İlgili Kurum ile yapması gereken sözleşmeyi imzalamaması nedeni ile şartnamenin feshi üzerine, şartname gereğince ilgili Kurum tarafından irat kaydedilen teminat bedelinin, safi ticari kazancın tespitinde gider olarak indirilmesinin mümkün olduğu yönünde görüş bildirmiştir.
Kanaatimiz de bu yönde olup, ihale mevzuatı gereği ihaleye girmek için dosya hazırlamak, bu dosyayı imza karşılığı ihaleyi yapan kuruma teslim etmek, bunun için teminat yatırmak, ihaleye girmek yazılı bir “sözleşme/mukalevename”’dir. İhalenin kazanılmasını müteakip Nihai sözleşme için imzadan imtina edilmesi nedeniyle yatırılan teminatın yanması “kanun emridir”, teminatın peşin yatırılmış olması “ödemedir”. İhalenin “işle ilgili olduğu” ise aşikardır. Tüm şartlar yerine geldiğine göre yanan tazminatın gider olarak muhaseleştirilmesinde sakınca olmadığı düşünülmektedir.
Aksi görüş olarak ödenen tazminata (yanan teminata) sebep olan eylemi gerçekleştirenlerin, nihai sözleşmeyi imzalamaya geç kaldığı yahut unuttuğu gerekçesiyle kusurlarının olduğu iddia edilebilir. Lakin, Maddede yer alan kusur kavramı ile örnek olaydaki eylemin kastedilmediği düşünülmektedir. Örneğin alkollü olarak trafik kazasına sebep olan ve sigorta şirketine tazminat ödemek zorunda kalan kişinin kusuru o kapsamda bir kusurdur. Kaldı ki örnek olayda Firma sahibi, nihai sözleşmeyi imzalamazdan evvel gelişen olaylara, göre yeniden durum değerlendirmesi yapıp sözleşmeyi imzalamamanın, sözleşmeyi imzalamaktan daha faydalı olacağına kanaat getirmiş ve sözleşmesi bilerek imzalamaktan imtina da etmiş olabilir. O sebeple örnek olayda eylemi gerçekleştirenin Kanuni düzenlemede yer alan manada kusurundan bahsedilemez.
Örnek Özelgenin ilgili bölümleri
“TARİH : 23.12.1998
SAYI : B.07.0. GEL.0.40/4025-22/49195
KONU : Teminatın nakde çevrilerek irat kaydedilmesi nedeniyle teminat tutarının mükellefin kayıtlarına gider olarak kaydedilmesinin mümkün olup olmadığı hk. ……….
İlgide kayıtlı yazınızın incelenmesinden, iliniz …… Vergi Dairesi mükelleflerinden …..’ın …..Bakanlığı ….. [b]Bölge Başkanlığının et ihalesinin uhdesinde kaldığı, söz konusu işten zarar edeceğini düşünen mükellefin ….. Bölge Başkanlığı ile sözleşmeyi imzalamadığı, bunun üzerine teminatın nakde çevrilerek irat kaydedildiği bildirilerek teminat tutarının mükellefin kayıtlarına gider olarak kaydedilmesinin mümkün olup olmadığı hususunda[/b] Bakanlığımızdan görüş talep ettiğiniz anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin üçüncü fıkrasında, işle ilgili olmak şartıyla mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatların gider yazılacağı hükme bağlanmıştır.
Bu hüküm uyarınca, adı geçenin ….. Bölge Başkanlığı ile ihaleyi aldığı için yapması gereken sözleşmeyi imzalamaması nedeni ile ilgili şartnamenin feshi üzerine, şartname gereğince adı geçen [b]Bölge Başkanlığınca irat kaydedilen teminat bedelinin, safi ticari kazancın tespitinde gider olarak indirilmesi mümkün bulunmaktadır.”
[/b]
İhaleyi kazanmış ancak nihai sözleşmeyi imzalamaya geç kaldığı için teminatı İdare tarafından irat kaydedilmiş bir Firma yanan teminatı gider kaydedebilir mi?
Mevcut vergi sistemimiz, Kanunlarla tanımlanmış faaliyetleri ifa eden gerçek veya tüzel kişilerin kazançlarının vergilendirmesi esnasında “safi tutar” kavramı üzerine bina edilmiş olup, bu kişilerce belirli bir dönemde elde edilen hasılattan belirli gider ve indirimlerin düşülmesi sonucu kalan safi tutarı vergilendirmeyi amaçlamıştır.
Bu amaçla gerek gerçek kişilerin gelirlerinin vergilendirilmesine yönelik Gelir Vergisi Kanununda gerekse sermaye şirketlerinin (ve diğer kurumlar vergisi mükelleflerinin) kazançlarının vergilendirilmesine yönelik Kurumlar Vergisi Kanunda, ticari faaliyetler sonucu elde edilen hasılattan indirilebilecek giderleri tek tek saymıştır.
Temel mantık, yapılan herhangi bir giderin işletmeye hasılat kazandıracak olması yahut işletmenin giderlerini azaltacak olması yahut bunları gerçekleştirebilme ihtimallerini taşıması gerekmektedir. Bu ihtimal gerçekleşir yahut gerçekleşmez bu ayrı bir durumdur.
Nitekim ticari hayatta gerek gerçek kişiler gerekse tüzel kişiler bazen beklenmedik durumlarla karşı karşıya kalabilmekte, bilinçli veya bilinçsiz şekilde kendi yaptıkları sözleşmelere ya da kanun hükümlerine aykırı hareket etmek zorunda kalabilmekte yahut yargı kararıyla aykırı hareket etmiş sayılabilmektedirler.
Faaliyetin doğası gereği ve sonucu olarak ortaya çıkan böyle durumlarda ise oluşan zarar, ziyan ve tazminatlar, belirli koşullarla safi kazancın tespitinde gider olarak indirilebilmektedir.
Nitekim bu amaçla Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. Maddesinin 3 numaralı bendinde yer alan ve safi ticari kazancın tespitinde İndirilebilecek Giderler arasında yer alan “İşle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatlar” cümlesi bu amaçla Kanunda yer almıştır.
Cümlede geçen anahtar kavramlar [b]“işle ilgili olmak”, “mukavelename (sözleşme)”, “ilam (yargı kararı)” , “kanun emri” ve “ödeme” kavramlarıdır.[/b] O sebeple zarar, ziyan ve tazminatların safi ticari kazancın yahut safi kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınabilmesi için; işle ilgili olması, bir Kanun hükmü, mukavelename veya ilama bağlı bulunması, ödenmiş olması, gerekmektedir.
Ayrıca, yapılan giderle kazancın elde edilmesi ve iade ettirilmesi arasında illiyet bağı bulunması gerektiğini ve yapılan tazminat ödemesi ile bu ödemeye sebep olan faaliyetten elde edilmesi umulan kazanç orantılı olması gerektiğini ise belirtmeye gerek yoktur.
Cümlede geçen mukavelenameden kasıt, işletmenin faaliyet konusuna göre yapılan iş sözleşmesidir.
Kanun hükmüne dayanmasından kasıt ise, vergi kanunları ya da vergi kanunları dışında başka bir kanun hükmü nedeniyle, zarar, ziyan ve tazminat ödenmesi söz konusu olmalıdır.
Bir diğer husus ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi esnasında mukavelenamede yer alan hükme dayanılarak bir tazminat ödemesi yapılması için mukavelenamenin yazılı olarak yapılmış olması gerekmektedir. Sözlü olarak gerçekleştirilen mukavelenameler her ne kadar sonradan ispat edilebilir olsa da bu tarz bir mukavelename ile yapılan tazminat ödemesi gider olarak dikkate alınmaz.
Mahkemenin tazminat veya zararın karşılanması yönünde karar vermesi halinde de kurum bu ödemeyi yapacak ve gider olarak dikkate alabilecektir.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, kurum sahibinin veya çalışanlarının kusurunun olmamasıdır. Çünkü ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi esnasında GVK’nın 41. maddesinin 6. bendine göre “Her türlü para cezaları ve vergi cezaları ile teşebbüs sahibinin suçlarından doğan tazminatlar” gider olarak dikkate alınamazken KVK’nın 11. maddesinin (g) bendine göre “Sözleşmelerde ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddî ve manevî zarar tazminat giderleri.” gider olarak dikkate alınmamaktadır.
O sebeple yukarıda yer alan kanun hükümlerine göre ödene zarar, ziyan veya tazminatın gider olarak dikkate alınması için kurumun kendisinin, yöneticilerinin veya çalışanlarının yada ödenen tazminata sebep olan eylemi gerçekleştirenlerin ödenen tazminat sebebiyle herhangi bir kusurlarının olmaması gerekmektedir.
Zarar, ziyan ve tazminatın gider olarak dikkate alınmasının temel şartlarından bir diğeri de ödemenin fiilen yapılmış olmasıdır. Mevcut yasal düzenlemelere göre ticari kazanç hükümlerinde tahakkuk esası geçerlidir. Uygulamada mükellefler bu esasa dayanarak zarar, ziyan ve tazminatları tahakkuk ettiği anda gider olarak dikkate almaktadırlar. Fakat GVK’nun 40. maddesinin 3. bendinde bariz bir şekilde ödemeden bahsedildiği için ödenmemiş olan zarar, ziyan ve tazminatın gider olarak dikkate alınması mümkün değildir. Tahakkuk etmiş ancak ödenmemiş zarar, ziyan ve tazminatların gider yazılması mümkün değildir, zarar, ziyan ve tazminatların gider olarak dikkate alınabilmesi için mutlaka ödenmiş olduğunun belgelendirilmesi gerekir.
Tüm bu açıklamalardan sonra açıklamalara gerekçe teşkil eden somut olay üzerinden konuyu değerlendirecek olursak, ihale mevzuatı gereğince, sözleşmeyi zamanında imzalamaya gelmeme durumundan dolayı nakdi yatırılan geçici teminatın İdare tarafından irad kaydedilmesi durumunda söz konusu bu tutar kanunen kabul edilmeyen gider olarak mı yoksa indirilecek gider olarak mı muhasebeleştirilecektir?
Eski tarihli de olsa aşağıda ilgili bölümleri yer alan Özelgede Mali İdare, ihaleyi alan kişi/kurumun ihaleyi aldığı için İlgili Kurum ile yapması gereken sözleşmeyi imzalamaması nedeni ile şartnamenin feshi üzerine, şartname gereğince ilgili Kurum tarafından irat kaydedilen teminat bedelinin, safi ticari kazancın tespitinde gider olarak indirilmesinin mümkün olduğu yönünde görüş bildirmiştir.
Kanaatimiz de bu yönde olup, ihale mevzuatı gereği ihaleye girmek için dosya hazırlamak, bu dosyayı imza karşılığı ihaleyi yapan kuruma teslim etmek, bunun için teminat yatırmak, ihaleye girmek yazılı bir “sözleşme/mukalevename”’dir. İhalenin kazanılmasını müteakip Nihai sözleşme için imzadan imtina edilmesi nedeniyle yatırılan teminatın yanması “kanun emridir”, teminatın peşin yatırılmış olması “ödemedir”. İhalenin “işle ilgili olduğu” ise aşikardır. Tüm şartlar yerine geldiğine göre yanan tazminatın gider olarak muhaseleştirilmesinde sakınca olmadığı düşünülmektedir.
Aksi görüş olarak ödenen tazminata (yanan teminata) sebep olan eylemi gerçekleştirenlerin, nihai sözleşmeyi imzalamaya geç kaldığı yahut unuttuğu gerekçesiyle kusurlarının olduğu iddia edilebilir. Lakin, Maddede yer alan kusur kavramı ile örnek olaydaki eylemin kastedilmediği düşünülmektedir. Örneğin alkollü olarak trafik kazasına sebep olan ve sigorta şirketine tazminat ödemek zorunda kalan kişinin kusuru o kapsamda bir kusurdur. Kaldı ki örnek olayda Firma sahibi, nihai sözleşmeyi imzalamazdan evvel gelişen olaylara, göre yeniden durum değerlendirmesi yapıp sözleşmeyi imzalamamanın, sözleşmeyi imzalamaktan daha faydalı olacağına kanaat getirmiş ve sözleşmesi bilerek imzalamaktan imtina da etmiş olabilir. O sebeple örnek olayda eylemi gerçekleştirenin Kanuni düzenlemede yer alan manada kusurundan bahsedilemez.
Örnek Özelgenin ilgili bölümleri
“TARİH : 23.12.1998
SAYI : B.07.0. GEL.0.40/4025-22/49195
KONU : Teminatın nakde çevrilerek irat kaydedilmesi nedeniyle teminat tutarının mükellefin kayıtlarına gider olarak kaydedilmesinin mümkün olup olmadığı hk. ……….
İlgide kayıtlı yazınızın incelenmesinden, iliniz …… Vergi Dairesi mükelleflerinden …..’ın …..Bakanlığı ….. [b]Bölge Başkanlığının et ihalesinin uhdesinde kaldığı, söz konusu işten zarar edeceğini düşünen mükellefin ….. Bölge Başkanlığı ile sözleşmeyi imzalamadığı, bunun üzerine teminatın nakde çevrilerek irat kaydedildiği bildirilerek teminat tutarının mükellefin kayıtlarına gider olarak kaydedilmesinin mümkün olup olmadığı hususunda[/b] Bakanlığımızdan görüş talep ettiğiniz anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin üçüncü fıkrasında, işle ilgili olmak şartıyla mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatların gider yazılacağı hükme bağlanmıştır.
Bu hüküm uyarınca, adı geçenin ….. Bölge Başkanlığı ile ihaleyi aldığı için yapması gereken sözleşmeyi imzalamaması nedeni ile ilgili şartnamenin feshi üzerine, şartname gereğince adı geçen [b]Bölge Başkanlığınca irat kaydedilen teminat bedelinin, safi ticari kazancın tespitinde gider olarak indirilmesi mümkün bulunmaktadır.”
[/b]