29.04.2015, 13:34
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı
(Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü)
...
Sayı : B.07.1.GİB.4.06.18.02/32153-
Konu : Hisse Devrine ilişkin bildirimin zamanında yapılmaması hk.
…… VERGİ DAİRESİ MÜDÜRLÜĞÜNE
İLGİ: ……. tarihli ve …. sayılı yazınız.
Dairenizin ……… vergi numaralı mükellefi ………….hakkında Gelir İdaresi Başkanlığından alınan ….. tarihli ve B.07. 1. GİB. 0.03.50/5024-100/….. sayılı yazıda; “…………………….’nin …. tarihinde hisse devri kararı alarak bu kararı …… Noterliğinde onaylattırdığı, anılan noterlikçe hisse devir senedinin …..Vergi Dairesine gönderildiği, vergi dairesi müdürlüğünce ….. tarihinde mükellefe gönderilen yazı ile bu yazının tebliğinden itibaren 15 gün içinde, hisse devrinin yapıldığını belirtir Ticaret Sicil Gazetesinin istenildiği, mükellefin ….. tarihinde yayınlanan (hisse devrine ilişkin bilgi bulunan) Ticaret Sicil Gazetesini ….. tarihinde anılan vergi dairesine vermesi sonucunda mükellefe zamanında bildirim yapmamasından dolayı 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 355 inci maddesi gereğince özel usulsüzlük cezası kesildiği, mükellefin söz konusu cezaya karşı dava açtığı, ancak Ankara ...Vergi Mahkemesince davacının dava dilekçesinde gösterdiği adrese tebligat yapılamadığından davacı yeni adresini bildirinceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
İlgi (b)’ de kayıtlı yazınızda ise, limited şirket ortağının pay devrine, Türk Ticaret Kanununun 520 nci maddesinde belirtildiği şekilde ortaklar kurulunca muvafakat verilip, devrin pay defterine kaydedilmiş olması halinde yasal olarak pay devrinin gerçekleşmiş olacağı ve ayrıca, söz konusu Ticaret Sicil Gazetesinin süresinden sonra ibraz edilmesi üzerine Vergi Usul Kanununun mükerrer 355 inci maddesine göre kesilen özel usulsüzlük cezasında yasal bir dayanak bulunmadığı, ancak mükelleflerin mükellefiyetleri ile ilgili değişiklikleri bildirme zorunluluğu bulunduğundan, söz konusu hisse devrinin vergi dairesine bildiriminin geç yapılmasından dolayı Vergi Usul Kanununun 352/ll-7 maddesi gereğince usulsüzlük cezasının kesilmesi gerektiğinin düşünüldüğü belirtilmiştir.
Söz konusu yazılarınızın Başkanlığımızca tetkiki sonucunda aşağıdaki açıklamaların yapılmasına gerek duyulmuştur:
Bilindiği üzere, Türk Ticaret Kanununun 512 nci maddesi uyarınca limited şirketler ticaret siciline tescil ile hükmi şahsiyet kazanmakta, 540 ıncı madde hükmüne göre de aksi limited şirket esas sözleşmesinde kararlaştırılmış olmadıkça, bütün ortaklar hep birlikte ve müdür sıfatıyla şirket işlerini idareye ve şirketi temsile mecbur bulunmaktadır.
Ayrıca, Türk Ticaret Kanununun 520 nci maddesine göre, limited şirketlerde pay devrine ilişkin mukavelenin yazılı şekilde yapılması ve imzaların notere tasdik ettirilmesi gerekir. Söz konusu devir işlemi, ortaklarca kabul edilmesi ve pay defterine işlenmesi ile hüküm ifade etmektedir.
Bu itibarla, limited şirket ortağının pay devrine ilişkin olarak ortaklar kurulunca muvafakat verilip, devrin pay defterine kaydedilmiş olması halinde yasal olarak pay devri gerçekleşmiş olacağından, ayrıca tescil ve ilana gerek bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükellefin ödevleri başlıklı 2. kitabının 153-170 inci maddeleri arasında bildirimler ve süreleri hükme bağlanmıştır. Bu maddelerde işe başlama, adres değişiklikleri, iş değişiklikleri, işletmede değişiklik ve işi bırakma bildirimlerine ve sürelerine ilişkin hükümler yer alıp, limited şirket ortaklarının pay devirlerinin bildirilmesine ilişkin husus bu hükümler arasında yer almamaktadır. Bu nedenle anılan maddeler çerçevesinde mükellefe verilecek ceza bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, söz konusu olay Ankara 2. Vergi Mahkemesi nezdinde dava konusu yapıldığından kesinleşecek yargı kararına göre işlem tesis edileceği de tabiidir.
Öte yandan, bilgi verme ve devamlı bilgi vermeye ilişkin hükümler, Vergi Usul Kanununun 148 ve 149 uncu maddelerinde düzenlenmiş olup, aynı Kanunun mükerrer 355 inci maddesinde de bilgi verme ve devamlı bilgi vermeye ilişkin 148 ve 149 uncu maddelerindeki zorunluluklara uymayanlar hakkında özel usulsüzlük cezası kesilebilmesi için bilgi verilmesiyle ilgili olarak yapılacak tebliğlerde bilginin verilmesi veya defter ve belge ibrazı için tayin olunan süre ile defter ve belgelerin süresinde ibraz edilmemesi durumlarında haklarında Kanunun ceza hükümlerinin uygulanması yoluna gidileceğinin ilgililere yazılı olarak bildirilmesinin şart olduğu hüküm altına alınmıştır.
Yukarıda yer alan madde hükümlerinden anlaşılacağı üzere, Vergi Usul Kanununun 148 ve 149 uncu maddeleri gereğince istenilen bilginin verilmemesi, eksik veya yanıltıcı bilgi verilmesi halinde, bu görevi yerine getirmeyenler adına anılan Kanunun mükerrer 355 inci maddesi uyarınca özel usulsüzlük cezası kesilmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 35 inci maddesinde,“Limited şirket ortakları, şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar.”, mükerrer 35 inci maddesinde ise, “Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının, kanuni temsilcilerin veya tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi malvarlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.” hükmü yer almaktadır.
Ayrıca, konu ile ilgili olarak 387, 390 ve 405 seri No.lu Tahsilat Genel Tebliğlerinde ayrıntılı açıklamalar yapılmış olup, 11.12.1998 tarihli ve 23550 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 405 seri No.lu Tahsilat Genel Tebliğinin “1.1 Limited Şirketten Tahsil İmkanı Bulunmayan Amme Alacağı” başlıklı bölümünde, amme alacağının şirketten tahsili imkanı bulunmaması ifadesinden;
-Şirketin haczedilen mal varlığının, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan değerleme sonucu, tespit edilen değerlerinin amme alacağını karşılamaması veya satış yapılmasına rağmen amme alacağının tamamen tahsil edilememiş olması,
-Şirketin haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması,
-Şirketin iflasının istenmiş veya iflasının açılmış olması hallerinde amme alacağının iflas yoluyla takip sonucunda da tahsil edilemeyeceği kanaatinin oluşması,
-Borçlu şirketin yapılan araştırmalara rağmen bulunamaması,
gibi alacaklı tahsil dairesinin takdir ve tespitine dayalı hallerin anlaşılması gerektiği belirtilmiştir.
Buna göre, borçlu limited şirketin bilinen adreslerinde bulunamaması halinde bu borçların, tahsil imkanının bulunmadığına hükmedilerek, ortaklar ve kanuni temsilciler hakkında 6183 sayılı Kanunun 35 ve mükerrer 35 inci maddelerine göre takip ve tahsil edilmesi gerekmektedir.” denilmiştir.
Bilgi edinilmesini ve gereğinin Gelir İdaresi Başkanlığının söz konusu yazısı doğrultusunda yapılarak sonucundan dilekçesi ilgi tutulmak üzere adı geçen mükellefe ve Başkanlığımıza bilgi verilmesini rica ederim
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı
(Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü)
...
Sayı : B.07.1.GİB.4.06.18.02/32153-
Konu : Hisse Devrine ilişkin bildirimin zamanında yapılmaması hk.
…… VERGİ DAİRESİ MÜDÜRLÜĞÜNE
İLGİ: ……. tarihli ve …. sayılı yazınız.
Dairenizin ……… vergi numaralı mükellefi ………….hakkında Gelir İdaresi Başkanlığından alınan ….. tarihli ve B.07. 1. GİB. 0.03.50/5024-100/….. sayılı yazıda; “…………………….’nin …. tarihinde hisse devri kararı alarak bu kararı …… Noterliğinde onaylattırdığı, anılan noterlikçe hisse devir senedinin …..Vergi Dairesine gönderildiği, vergi dairesi müdürlüğünce ….. tarihinde mükellefe gönderilen yazı ile bu yazının tebliğinden itibaren 15 gün içinde, hisse devrinin yapıldığını belirtir Ticaret Sicil Gazetesinin istenildiği, mükellefin ….. tarihinde yayınlanan (hisse devrine ilişkin bilgi bulunan) Ticaret Sicil Gazetesini ….. tarihinde anılan vergi dairesine vermesi sonucunda mükellefe zamanında bildirim yapmamasından dolayı 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 355 inci maddesi gereğince özel usulsüzlük cezası kesildiği, mükellefin söz konusu cezaya karşı dava açtığı, ancak Ankara ...Vergi Mahkemesince davacının dava dilekçesinde gösterdiği adrese tebligat yapılamadığından davacı yeni adresini bildirinceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
İlgi (b)’ de kayıtlı yazınızda ise, limited şirket ortağının pay devrine, Türk Ticaret Kanununun 520 nci maddesinde belirtildiği şekilde ortaklar kurulunca muvafakat verilip, devrin pay defterine kaydedilmiş olması halinde yasal olarak pay devrinin gerçekleşmiş olacağı ve ayrıca, söz konusu Ticaret Sicil Gazetesinin süresinden sonra ibraz edilmesi üzerine Vergi Usul Kanununun mükerrer 355 inci maddesine göre kesilen özel usulsüzlük cezasında yasal bir dayanak bulunmadığı, ancak mükelleflerin mükellefiyetleri ile ilgili değişiklikleri bildirme zorunluluğu bulunduğundan, söz konusu hisse devrinin vergi dairesine bildiriminin geç yapılmasından dolayı Vergi Usul Kanununun 352/ll-7 maddesi gereğince usulsüzlük cezasının kesilmesi gerektiğinin düşünüldüğü belirtilmiştir.
Söz konusu yazılarınızın Başkanlığımızca tetkiki sonucunda aşağıdaki açıklamaların yapılmasına gerek duyulmuştur:
Bilindiği üzere, Türk Ticaret Kanununun 512 nci maddesi uyarınca limited şirketler ticaret siciline tescil ile hükmi şahsiyet kazanmakta, 540 ıncı madde hükmüne göre de aksi limited şirket esas sözleşmesinde kararlaştırılmış olmadıkça, bütün ortaklar hep birlikte ve müdür sıfatıyla şirket işlerini idareye ve şirketi temsile mecbur bulunmaktadır.
Ayrıca, Türk Ticaret Kanununun 520 nci maddesine göre, limited şirketlerde pay devrine ilişkin mukavelenin yazılı şekilde yapılması ve imzaların notere tasdik ettirilmesi gerekir. Söz konusu devir işlemi, ortaklarca kabul edilmesi ve pay defterine işlenmesi ile hüküm ifade etmektedir.
Bu itibarla, limited şirket ortağının pay devrine ilişkin olarak ortaklar kurulunca muvafakat verilip, devrin pay defterine kaydedilmiş olması halinde yasal olarak pay devri gerçekleşmiş olacağından, ayrıca tescil ve ilana gerek bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükellefin ödevleri başlıklı 2. kitabının 153-170 inci maddeleri arasında bildirimler ve süreleri hükme bağlanmıştır. Bu maddelerde işe başlama, adres değişiklikleri, iş değişiklikleri, işletmede değişiklik ve işi bırakma bildirimlerine ve sürelerine ilişkin hükümler yer alıp, limited şirket ortaklarının pay devirlerinin bildirilmesine ilişkin husus bu hükümler arasında yer almamaktadır. Bu nedenle anılan maddeler çerçevesinde mükellefe verilecek ceza bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, söz konusu olay Ankara 2. Vergi Mahkemesi nezdinde dava konusu yapıldığından kesinleşecek yargı kararına göre işlem tesis edileceği de tabiidir.
Öte yandan, bilgi verme ve devamlı bilgi vermeye ilişkin hükümler, Vergi Usul Kanununun 148 ve 149 uncu maddelerinde düzenlenmiş olup, aynı Kanunun mükerrer 355 inci maddesinde de bilgi verme ve devamlı bilgi vermeye ilişkin 148 ve 149 uncu maddelerindeki zorunluluklara uymayanlar hakkında özel usulsüzlük cezası kesilebilmesi için bilgi verilmesiyle ilgili olarak yapılacak tebliğlerde bilginin verilmesi veya defter ve belge ibrazı için tayin olunan süre ile defter ve belgelerin süresinde ibraz edilmemesi durumlarında haklarında Kanunun ceza hükümlerinin uygulanması yoluna gidileceğinin ilgililere yazılı olarak bildirilmesinin şart olduğu hüküm altına alınmıştır.
Yukarıda yer alan madde hükümlerinden anlaşılacağı üzere, Vergi Usul Kanununun 148 ve 149 uncu maddeleri gereğince istenilen bilginin verilmemesi, eksik veya yanıltıcı bilgi verilmesi halinde, bu görevi yerine getirmeyenler adına anılan Kanunun mükerrer 355 inci maddesi uyarınca özel usulsüzlük cezası kesilmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 35 inci maddesinde,“Limited şirket ortakları, şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar.”, mükerrer 35 inci maddesinde ise, “Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının, kanuni temsilcilerin veya tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi malvarlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.” hükmü yer almaktadır.
Ayrıca, konu ile ilgili olarak 387, 390 ve 405 seri No.lu Tahsilat Genel Tebliğlerinde ayrıntılı açıklamalar yapılmış olup, 11.12.1998 tarihli ve 23550 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 405 seri No.lu Tahsilat Genel Tebliğinin “1.1 Limited Şirketten Tahsil İmkanı Bulunmayan Amme Alacağı” başlıklı bölümünde, amme alacağının şirketten tahsili imkanı bulunmaması ifadesinden;
-Şirketin haczedilen mal varlığının, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan değerleme sonucu, tespit edilen değerlerinin amme alacağını karşılamaması veya satış yapılmasına rağmen amme alacağının tamamen tahsil edilememiş olması,
-Şirketin haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması,
-Şirketin iflasının istenmiş veya iflasının açılmış olması hallerinde amme alacağının iflas yoluyla takip sonucunda da tahsil edilemeyeceği kanaatinin oluşması,
-Borçlu şirketin yapılan araştırmalara rağmen bulunamaması,
gibi alacaklı tahsil dairesinin takdir ve tespitine dayalı hallerin anlaşılması gerektiği belirtilmiştir.
Buna göre, borçlu limited şirketin bilinen adreslerinde bulunamaması halinde bu borçların, tahsil imkanının bulunmadığına hükmedilerek, ortaklar ve kanuni temsilciler hakkında 6183 sayılı Kanunun 35 ve mükerrer 35 inci maddelerine göre takip ve tahsil edilmesi gerekmektedir.” denilmiştir.
Bilgi edinilmesini ve gereğinin Gelir İdaresi Başkanlığının söz konusu yazısı doğrultusunda yapılarak sonucundan dilekçesi ilgi tutulmak üzere adı geçen mükellefe ve Başkanlığımıza bilgi verilmesini rica ederim