AHMET BARLAK MUHASEBE FORUMU

Orjinalini görmek için tıklayınız: MÜKELLEFİYET KAYITLARI RESEN TERK EDİLEN MÜKELLEFL
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Mükellefiyeti resen terkin edilen şirketin tasfiye sürecine girmesi.

T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
Antalya Vergi Dairesi Başkanlığı
Usul Müdürlüğü





SAYI : B.07.1.GİB.4.07.17.02/VUK.ÖZ.08.118-758

KONU : Mükellefiyeti resen terkin edilen şirketin tasfiye sürecine girmesi

İLGİ : 05.12.2008 tarihli dilekçeniz.

İlgide kayıtlı dilekçenizin incelenmesinden;

-................. Vergi Dairesi Müdürlüğünün ..................... vergi kimlik numarasında kayıtlı mükellefi olduğunuz,

-Şirketinizin 16.11.2007 tarihinde Antalya Ticaret Siciline kaydedilerek tescil edildiği,

- Şirketinizin özel dal merkezi olarak faaliyet vermeyi amaçladığı, ancak ruhsatlandırma işleminin il sağlık müdürlüklerinden alınarak Sağlık Bakanlığınca yapılacağı duyumunu almanız üzerine Sağlık Bakanlığı ile sözlü temasa geçtiğiniz, tarafınıza ruhsat almanın zorlaşacağı, sürecin uzayacağı bilgilerinin verildiği,

-Aldığınız bu bilgi üzerine, herhangi bir işyeri kiralamadan, herhangi bir demirbaş, emtia almadan ya da benzeri herhangi bir gider ya da harcama yapmadan, sermaye taahhüdü ödemesinde bile bulunmadan, fatura ve benzeri belgeleri bastırmadan faaliyete geçmekten vazgeçtiğiniz,

-Kurumlar Vergi Dairesi Müdürlüğünce yapılan yoklama ile şirketinizin faaliyete geçmediği ve adreste bulunmadığının tespiti üzerine mükellefiyet kaydının re'sen terkin edildiği,

- Şirketinizin ticari bir faaliyette bulunmayacak olmasından dolayı, Antalya Ticaret ve Sanayi Odasından ticaret sicil kaydının silinmesi için tasfiye kararı alınarak 26.09.2008 tarihinde tasfiye sürecine girildiği,

-Tasfiye sürecinin başlaması üzerine Kurumlar Vergi Dairesi Müdürlüğünce şirketin mükellefiyetinin yeniden tesis edildiği,

belirtilerek,

Mükellefiyet kaydının re'sen kapatılmış olmasından dolayı, terkin işleminden sonra elektronik ortamda verilmesi zorunlu olan beyanname ve bildirimlerin teknik anlamda imkansız hale geldiği, tasfiye sürecinin başlaması üzerine re'sen terk işleminin iptal edilerek mükellefiyetin yeniden açılması üzerine elektronik ortamda verilmesi zorunlu olan beyanname ve bildirimlerin zamanında verilmemiş olmasından dolayı rakamsal büyüklüğe ulaşacak özel usulsüzlük cezaları kesileceği hususları da dikkate alınarak, aktif ve pasiflerinde herhangi bir değer bulunmayan, ayrıca herhangi bir faaliyeti olmayan ve olmayacak olan gayrifaal şirketinizin, Türk Ticaret Kanununda tanımlanan gerçek anlamda bir tasfiye süreci dışında sadece ticaret sicil kaydının silinmesi için tasfiyeye geçmiş olması nedeniyle vergi sicil kaydının, terkin tarihinden itibaren yeniden tesis edilip edilemeyeceği hususunda özelge talep ettiğiniz,

anlaşılmıştır.

5228 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi ile 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 160 ıncı maddesinin 3 üncü fıkrası değiştirilmiş ve maddenin sonuna yeni fıkralar eklenmiş olup, bu maddenin uygulanmasına ilişkin usulleri belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkili kılınmıştır.

Söz konusu yetkiye istinaden çıkarılan 21.12.2004 tarihli ve 2004/13 Seri No.lu Uygulama İç Genelgesinin: "Mükellefiyet Kayıtları Terkin Edilen Mükelleflerden Faaliyetine Devam Ettiği Tespit Edilenler Hakkında Yapılacak İşlemler" başlıklı (F) bölümünde; bu İç Genelgede yer alan esaslara uygun olarak mükellefiyet kaydı terkin edilen mükelleflerden tasfiyeye tabi tutuldukları öğrenilenlerin mükellefiyet kaydının yeniden ihdas edileceği, söz konusu mükelleflerin mükellefiyet kaydının mükellefiyetin terkin edildiği tarihten itibaren yapılacağı ve mükellefiyetin ihdas edildiği tarihten sonraki dönemlere ilişkin yükümlülüklerin yerine getirilmesinin sağlanacağı belirtilmektedir.

Konuyla ilgili olarak yayımlanan 17.04.2009 tarihli ve 2009/3 Seri No.lu Uygulama İç Genelgesinde ise "2004/13 Seri No.lu Uygulama İç Genelgesinde yer alan esaslara uygun olarak mükellefiyet kaydı terkin edilen mükelleflerden tasfiyeye tabi tutuldukları öğrenilenlerin kaydının tasfiyeye girilen tarih itibariyle yeniden tesis edilmesi gerekmektedir." açıklamasına yer verilmiştir.

Yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, şirketinizin mükellefiyeti tasfiyeye girilen tarih itibariyle yeniden tesis edileceğinden şirketinizin mükellefiyetinin resen terkin edildiği tarihten tasfiyeye giriş tarihine kadar olan dönemler için beyanname ve bildirim verme zorunluluğunuz bulunmamaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.



Ersin EROĞLU
Başkan a.
Gelir İdaresi Grup Müdürü

Yukarı Dön

ORTAKLAR CARİ HESABININ ADATLANDIRILMASI İŞLEMİ


Tarih: 12.04.2010

1.GİRİŞ 

Sermaye şirketlerin de, şirket ortaklarına ödünç para(borç para) verilmesi durumların da KDV ve Faiz hesaplanması, bu işlem için de ADATLANDIR ma yapılması durumlarının irdelenmesi bu yazımızın konusunu oluşturmaktadır. 

Sermaye şirketlerinin, ortaklarına borç para kullandırdıkları uygulama da sıkça karşılaşılan bir durumdur. Bu işlemler esasen bir nev-i HİZMET dir. Ve bu işlemler KDV’ye tabiidir. 


2.KDV AÇISINDAN 

3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun; 

Katma Değer Vergisini Düzenleyen Maddeler 

a.)Verginin Konusunu Teşkil Eden İşlemler 

Md.1-Türkiye’de yapılan aşağıdaki işlemler katma değer vergisine tabidir; 

1. Ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler,


2. Her türlü mal ve hizmet ithalatı,


3. Diğer faaliyetlerden doğan teslim ve hizmetler

b.)Hizmet

Md.4

Hizmet, teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemlerdir. 

1. Bu işlemler; bir şeyi yapmak, işlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi, şekillerde gerçekleşebilir.


2. Bir hizmetin karşılığının bir mal teslimi veya diğer bir hizmet olması halinde bunların her biri ayrı işlem olup, hizmet veya teslim hükümlerine göre ayrı ayrı vergilendirilirler.

c.)Hizmet Sayılan Haller

md.5-Vergiye tabi bir hizmetten, işletme sahibinin, işletme personelinin veya diğer şahısların karşılıksız yararlandırılması hizmet sayılır.

d.)Vergiyi doğuran Olayın Meydana Gelmesi 

Md.10-Vergiyi doğuran Olay; 

a.)Mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin yapılması, 

c.)Kısım kısım mal teslimi veya hizmet yapılması mutad olan veya bu hususlarda mutabık kalınan hallerde, her bir kısmın telimi veya bir kısım hizmetin yapılması, 

Yukarı da konusu ve tanımı ile ilgili, sermaye şirketlerinin ortaklarına sağladığı ödünç para verme işleminin bir HİZMET olduğu ve KDV ye tabi olduğunun tespitin den sonra, KDV de hesaplana bilmesi için matrah tespit edilmesi gerekmekte olup; bunun için de ADATLANDIRMA yapılması zarureti ortaya çıkmaktadır.. Şöyle ki; 

3.SONUÇ 

Sermaye şirketlerinin ortaklarına borç para verme işlemlerinin, vergi denetim süreçlerinde çoğu zaman cezalı tarhiyatlara konu edildiği, konun yargıya taşınması sonucunda Danıştay konuya yönelik çok çelişkili kararların ortaya çıktığı görülmüştür. Bunlardan ilk zamanlar da verilen kararlarında BSMV’nin konusuna girdiğinden, BSMV’ye tabi olacağını, KDV ye tabi olmayacağı [1], [2] ,[3] yönün de kararlarda açıklamakla birlikte, Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu, BSMV’ ye ve KDV’ye tabi olmayacağı [4] yönünde kararları alabildiği, fakat son zamanlarda Danıştay 4. Dairesi tarafından alınan kararlarında sadece KDV’ye tabi olacağı [5], [6], [7] şeklinde ortaya çıkmaktadır. 
Bize göre de sermaye şirketlerinin ortaklarına borç(ödünç) para verme işlemlerinde: olayı bir HİZMET olarak kabul edilerek, BSMV’ye tabi tutulmayıp, KDV’ye tabi tutulmalıdır.[8] KDV matrahının tespit edilmesi de, ortaklar adına tahakkuk ettirilen faiz tutarının üzerinden olacaktır. Bu da ancak ADATLANDIRMA suretiyle [9],[10] hesaplandıktan sonra ayrıca genel oranda KDV hesaplanacaktır. 

Yukarı Dön

ÖRNEK OLAY:

...................LTD.ŞTİ.

01.01.2009 - 31.12.2009

ORTAK ADI SOYADI




ADATLANDIRMA TABLOSUDUR







TARİH


BORÇ


ALACAK


BAKİYE


GÜN


FAİZ ORANI %


(GÜN x FAİZ x BAKİYE) / 36500

01.01.2009


150.000,00


0,00


150.000,00


9


27


998,63

10.01.2009


0,00


25.000,00


125.000,00


5


27


462,33

15.01.2009


0,00


30.000,00


95.000,00


5


27


351,37

20.01.2009


0,00


40.000,00


55.000,00


5


27


203,42

25.01.2009


0,00


55.000,00


0,00


5


27


0,00

30.01.2009


20.000,00





20.000,00


5


27


73,97

04.02.2009


0,00


10.000,00


10.000,00


5


27


36,99

09.02.2009


0,00


5.000,00


5.000,00


5


27


18,49

14.02.2009


10.000,00


0,00


15.000,00


5


27


55,48

19.02.2009


40.000,00


0,00


55.000,00


5


27


203,42

24.02.2009


50.000,00


0,00


105.000,00


5


27


388,36

01.03.2009


40.000,00


0,00


145.000,00


5


27


536,30

06.03.2009


0,00


50.000,00


95.000,00


5


27


351,37

11.03.2009


0,00


10.000,00


85.000,00


5


27


314,38

16.03.2009


0,00


50.000,00


35.000,00


5


27


129,45

21.03.2009


0,00


10.000,00


25.000,00


5


27


92,47

26.03.2009


30.000,00


0,00


55.000,00


5


27


203,42

31.03.2009


20.000,00


0,00


75.000,00


5


27


277,40

05.04.2009


0,00


20.000,00


55.000,00


5


27


203,42

10.04.2009


0,00


25.000,00


30.000,00


35


20


575,34

15.05.2009


0,00


15.000,00


15.000,00


5


20


41,10

20.05.2009


25.000,00


0,00


40.000,00


36


20


789,04

25.06.2009


0,00


15.000,00


25.000,00


5


19


65,07

30.06.2009


50.000,00


0,00


75.000,00


5


19


195,21

05.07.2009


25.000,00


0,00


100.000,00


5


19


260,27

10.07.2009


15.000,00


0,00


115.000,00


36


19


2.155,07

15.08.2009


10.000,00


0,00


125.000,00


36


19


2.342,47

20.09.2009


0,00


20.000,00


105.000,00


35


19


1.913,01

25.10.2009


0,00


25.000,00


80.000,00


5


19


208,22

30.10.2009


0,00


10.000,00


70.000,00


5


19


182,19

04.11.2009


0,00


10.000,00


60.000,00


5


19


156,16

09.11.2009


35.000,00


0,00


95.000,00


35


19


1.730,82

14.12.2009


0,00


25.000,00


70.000,00


5


19


182,19

19.12.2009


0,00


15.000,00


55.000,00


5


19


143,15

24.12.2009


0,00


20.000,00


35.000,00


5


16


76,71

29.12.2009


15.000,00


0,00


50.000,00


2


16


43,84

31.12.2009

















15.960,55

31.12.2009


18.833,45





68.833,45


















































MUHASEBE KAYDI
















31.12.2008





BORÇ


ALACAK










131.001


....... Ft. Ortak Adı Soyadı


18.833,45













642.001


....... Ft. Ortak Adı Soyadı





15.960,55










391.001


....... Diğer KDV


2.872,90










1-6 Ay Avans Hs.Gereği




































Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Reeskont İşlemlerinde Uygulanan Faiz Oranları







Avans İşlemlerinde
















Uygulanan Faiz Oranı (%







































GEÇERLİ ORANLAR


27%
















09.04.2009


20%
















12.06.2009


19%
















22.12.2009


16%


































NOT: Bu makale SMMM Harun Reşit TOKCAN ile birlikte hazırlanmıştır.

Kaynak: http://www.MuhasebeTR.com
(Bu makale yazılı veya elektronik ortamda kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak göstermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.) 


DİPNOTLAR

[1] Dn.7.D'nin, 04.12.2001 tarih ve E:2000/6200, K:2001/3799 sayılı kararına göre ‘'Davacı şirketin çeşitli bankalardan kendi adına aldığı kredileri ortağı olduğu bir başka şirkete kullandırdığı, kredilere ait faiz, komisyon ve kur farklarını, borç verdiği şirketten kendi adına tahsil ederek borçlu olduğu bankalara ödediği, bu işlemlerinde vergilendirme döneminde birden çok kez yenilediği tartışmasız olduğundan şirketin borç verme işiyle devamlı ve mutad meslek halinde uğraştığının kabulü ve banker sayılarak, krediyi kullanan şirketten faiz, komisyon ve kur farkları adı altında tahsil edilen meblağların BSMV'ye tabi tutulması gerekir.BSMV'ye tabi olan bu işlem KDV Kanunu'nun 17/4-e maddesine göre KDV'den istisnadır.'' 

[2] Dn.7.D'nin, 24.12.2001 tarih ve E:2001/4032, K:2001/4038 sayılı kararına göre''Birden çok kez çeşitli bankerlerden kendi adına aldığı kredileri ortağı olduğu bir başka şirkete kullandıran, kredilere ait faiz,komisyon ve kur farklarını borç verdiği şirketten kendi adına tahsil ederek borçlu olduğu bankalara ödeyen şirketin borç verme işiyle devamlı ve mutad meslek halinde uğraştığının kabulü ve banker sayılarak BSMV'ye tabi tutulması gerekir.BSMV'ye tabi olan bu işlemin KDV'ye tabi tutulması mümkün değildir.''

[3] Dn.7.D'nin, 12.04.2001 tarih ve E:2001/6182, K:2001/1274 sayılı kararına göre''Yurt içi ve yurt dışı bankalardan temin edilen kredilerin, bir kısmının şirket sermayesinin %61'ine sahip başka bir şirkete kullandırılması olayında, finansman hizmeti sunulduğundan bahisle KDV tahakkuk ettirilmesi ve ceza kesilmesi mümkün değildir.'' 

[4] Dn.VDDGK'nun, 13.06.2003 tarih ve E:2002/631, K:2003/332 sayılı kararına göre "Ortakların şirket işlerinin yürütülmesi amacıyla her zaman şirketten borç para almaları veya şirkete borç para vermelerinin mümkün olduğunu, ortakla şirket arasında bu şekilde hareket halinde işleyen ortaklar cari hesabının bulunmasının ve bu işlem için faiz yürütülmesinin ekonomik gereklere uygun ve iş yaşamının doğal akışı gereği olduğunu, ortaklara ödünç borç para verme işleminin finans hizmeti sayılarak KDV'ye tutulamayacağını...'' 

[5] Dn.4.D'nin, 05.05.2005 tarih ve E:2005/1454, K:2005/1204 sayılı kararına göre''İnşaat, taahhüt ve müteahhitlik hizmetleri faaliyetiyle uğraşan şirketin ortaklarına borç para vermesinin finansman sağlama hizmeti olduğu ve ticari faaliyet olarak kabul edilmesi gerektiği, dolayısıyla borç para verme işlemi sonucunda elde edilen faiz gelirinin KDV'ye tabi bulunduğu....'' 

[6] Dn.4.D'nin, 07.12.2006 tarih ve E:2006/133, K:2006/106 sayılı kararına göre''Ortaklara borç para vererek faiz geliri elde eden şirketin bu faaliyetinin ticari faaliyet olarak kabul edilmesi ve borç verme işlemi sonucu elde edilen faiz gelirinin KDV'ye tabi tutulması gerekir.'' 

[7] Dn.4.D'nin, 24.05.2007 tarih ve E:2006/542, K:2006/1741 sayılı kararına göre''Ortaklara borç para veren şirketin bu işlemini mutad meslek halinde yapmadığından ve ödünç para verme yoluyla para kazanma amacı olmadığından BSMV mükellefi olarak kabul edilemez. Sadece gerçek kişiler ikrazatçı olabildiklerinden, şirketlerin ikrazatçı olarak kabul edilmesi de mümkün değildir.Dolayısıyla, ortaklarına borç para vermek suretiyle faiz geliri elde edilmesi işleminin bir ticari faaliyet olarak kabul edilmesi ve elde edilen faiz geliri üzerinden KDV hesaplanması gerekir.'' 

[8] Aksi bir bakış açısı için bkz. ALPASLAN Mustafa-ŞENTÜRK A.Gencer, "Örtülü Sermaye Faizi ve KDV İrtibatı", Yaklaşım Dergisi, Mart 2009. yine aynı görüş için bkz. ALEMDAR Ferhat, "Örtülü Sermaye Müessesesinde Yer Alan Düzeltme Hükümleri KDV'yi Kapsamaktadır", Vergi Dünyası, Sayı:342, Şubat 2010.

Net Adat x Faiz
[9] ADATLANDIRMA FAİZİ= ---------------------------------
365 

[10] Faiz Oranı olarak uygulama da Merkez bankası'nın kısa vadeli kredilere uyguladığı faiz oranı esas alınmalıdır.


NOT: Bu makale SMMM Harun Reşit TOKCAN ile birlikte hazırlanmıştır.

Kaynak: http://www.MuhasebeTR.com
(Bu makale yazılı veya elektronik ortamda kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak göstermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

Yukarı Dön

ORTAKLAR CARİ HESABININ TRANSFER

FİYATLANDIRMASI AÇISINDAN İNCELENMESİ

1.GİRİŞ

Çeşitli nedenlerle işletmelerin ortaklar cari hesabı ve işletme kasasında

fazla bulunan tutarlar oluşabilmektedir. Bunun vergi kanunları karşısındaki

durumu sıklıkça tartışılan bir konudur ve bununla ilgili muhtelif yargı

kararları bulunmaktadır. Bu çalışmamız, konuya ilişkin ekte yer alan Danıştay

ve Vergi Dava Daireleri Genel Kurul Kararları dikkate alınmadan yapılmıştır.

Çalışmamız ;

YOKSUN KALINAN GELİR / YÜKLENİLEN MALİYET kavramları ışığında

değerlendirilecektir.

İşletmelerin ortaklar cari hesabı ve kasadaki fazla para tutarı uygulamada

yaygın olarak aşağıda belirtilen dört nedenle oluşmaktadır.

 İşle ilgili yapıldığı halde belgesi temin edilemeyen harcamalar ve bu

nedenle gerek ortaklar cari hesabına ve gerekse kasa tutarının fazlalaştığı

durumlar. Fiilen harcama yapıldığı halde belgelendirilemeyen harcamalar

sonucu oluşan tutarlar,

 Bordrolarda kayıtlı ücretlerin fiilen ödenen tutarın altında kalması

nedeniyle oluşan tutarlar,

 Kambiyo mevzuatı gereği yurtdışında bırakılan yada kalan tutarın

tahsilinin gecikmesi veya imkansız hale gelmesi v.b nedenlerle dövizlerin

değerlemesi nedeniyle oluşan kur farkları gibi fiktif gelir yaratılmasından

kurtulmak için bu bedellerin tahsil edilmiş gibi gösterilmesi sebebiyle oluşan

tutarlar,

 İşletmenin ortaklarının şahsi masraflarının ya da eş ve çocuklarının

harcamalarının işletme kasasından karşılanması sonucu oluşan tutarlar,

Sermaye şirketlerinin ortaklarına cari hesap yolu ile para kullandırma

ya da yukarıda sayılan nedenlerle oluşan işleme uygulamada sıkça rastlanmaktadır.

Sermaye şirketlerinin, ortaklarına bu şekilde borç para verme işlemlerinin,

belirli şartlar dahilinde kurumlar vergisi yönünden örtülü kazanç dağıtımı

(tutarın kullanımı) olarak kabul edilmesi, söz konusu işlemin vergisel

boyutunu ve şirketler açısından konunun önemini daha da artırmaktadır.

5520 sayılı yeni Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 13/1-2 maddesinde, ilişkili

kişilerle yapılan bu tür işlemlerin transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü

kazanç dağıtımı sayılacağına dair düzenlemeye yer vermiştir.

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 13/2 maddesinde ise ilişkili kişilerin kurumun

ortakları, ortakların ilgili bulunduğu gerçek ve tüzel kişiler, idaresi,

murakabesi veya sermayesi bakımlarından vasıtalı - vasıtasız olarak bağlı

bulunduğu veya nüfuzu altında bulundurduğu gerçek ve tüzel kişiler ile

olan münasebetlerinde emsaline göre göze çarpacak şekilde yüksek veya

düşük faiz veya komisyonlarla ödünç para verme işlemleri örtülü kazanç

dağıtımı olarak kabul edilmektedir.

1 Sıra No’lu Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı

İle İlgili Tebliğde;

Transfer Fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımından söz edebilmek

için;

- Bir kurum tarafından bir mal veya hizmet alım ya da satımının (Alım,

satım, imalat ve inşaat işlemleri, kiralama, kiraya verme işlemleri, ödünç

para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren

işlemler de bu kapsamdadır.) yapılmış olması,

- Söz konusu kurumun bu mal veya hizmet alım ya da satımını ilişkili

kişilerle yapmış olması,

- Bu mal veya hizmet alım ya da satımında "emsallere uygunluk ilkesi"

ne aykırı olarak fiyat veya bedel tespiti yapılmış olması,

gerekmektedir.

Dolayısıyla kurumların ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine göre

tespit ettikleri fiyat veya bedel üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımı

yapmış olmaları durumunda transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç

dağıtımından söz edilmeyecektir.



2. KASADA FAZLA BULUNAN TUTAR

İşletmeler çeşitli gerekçelerle faaliyet sonucu elde ettikleri gelirleri,

hiçbir belgeye ve muhasebe kaydına aktarmaksızın sanki işletmenin kasasında

Türk Lirası cinsinden nakit olarak göstermektedirler. Özellikle Vergi

Usul Kanunu Genel Tebliğleri 320,323 ve 332 ile yapılan düzenlemeler sonucu

getirilen tutar ve ödeme ile ilgili düzenleme (4389 sayılı Bankalar Kanunu

ve 4389/20 ile PTT aracılığı ile yapılan ödemeler gibi) sonucu dönem

sonlarında kasa hesabının bakiyesi önem arz etmektedir.

Dönem sonlarında kasa hesabının bakiyesi fazla olan şirketler; ticari

teamüllere uygun davranmadığı, basiretli bir işadamı gibi kasadaki parayı

değerlendirmemek suretiyle, şirketi elde edeceği faiz gelirinden yoksun bıraktığı

ve varsa alınan kredi borcuna bağlı olarak şirketi faiz gideri ödemek

durumunda bıraktığı gerekçesiyle VUK ‘nun 30/4 maddesi uyarınca cezalı

tarhiyata muhatap kılınmaktadır.

İşletmelerin ihtiyaç fazlası şeklinde tanımlanan tutar her işletme için

(işletme hacim ve büyüklüklerine göre) farklılık gösterir. Burada dikkat edilmesi

gereken işletmenin aylık, haftalık ve günlük (belirli günler) tahsilat

ve ödemelerinin takibi ve izlenmesidir. Buna nakit programı dersek ve bunun

dışında çok büyük sapmalar var ise bu ihtiyaç fazlası olarak tanımlanır.

Gerek yukarıda bahsedildiği üzere VUK’na ilişkin 320,323 ve 332 nolu

tebliğler ile getirilen düzenleme ihtiyaç fazlası tanımlamasını kabul edilebilir

bir gerekçeye dayalı kılmaktadır. İhtiyaç fazlasının ihtiyaten kasada bulunması

gereken bir tutar olmaktan çıkarır.

Kısaca kabul edilebilir bir gerekçeye dayanmaksızın kasada öylece

duran nakit ihtiyaç fazlası nakittir.



2.1 KASADA BULUNAN TUTARIN VUK YÖNÜNDEN İRDELENMESİ

Vergi Usul Kanunu ’nun 284’ncü maddesinde “ Kasa mevcutları itibari

kıymetleriyle değerlenir;

Yabancı paralar hakkında ise kanunun 284’ncü maddesi hükümleri

uygulanır. İlgili madde hükmünde Borsa rayicinin değerlemeye esas alınacağı,

borsa rayici yoksa Maliye Bakanlığının değerlemeye esas kurları

tespit edeceği, faiz oranının belli olmadığı değerleme gününde ise LİBOR

faiz oranının esas alınacağı belirtilmiştir.

Yazımızın ilerleyen bölümlerinde ayrıntılı açıklanacağı üzere; konunun

tamamen YOKSUN KALINAN GELİR/YÜKLENİLEN MALİYET kavramları ışığında

değerlendirilmesi görüşümüzün temel dayanağını oluşturmaktadır.



2.2 ORTAKLARA C/H VE KASADAKİ FAZLA TUTARIN KDV YÖNÜNDEN

İRDELENMESİ

Ortaklara borç para kullandırma işlemi ile ilgili konu KDV yönünden

uzun süredir tartışılmaktadır. Son yargı kararları öncesi KDV uygulanmamalı

şeklinde oluşan yazın dünyasındaki görüşler yargı kararları sonrası

KDV uygulanmalı şeklinde belirgin bir artış göstermektedir.

2.2.1 KDV ’ne tabi olacağı görüşü:

Şirketin ortaklarına cari hesap yoluyla borç para kullandırma işlemi bir

finans işlemi kabul edilmeli ve KDV’ne tabi tutulmalıdır. Ortakların şirketten

aldıkları ödünç paralar finansman ihtiyacı içindir. Şirket ortağına ödünç para

verme işlemi sonucu elde edeceği bir gelirden mahrum kalmaktadır. Bir

işlem vergisi olan KDV yönünden şirket ortağına borç para verilmesi bir finans

hizmeti olup KDVK md:1/1 göre KDV’ne tabidir.

2.2.2 KDV ‘ne tabi olmayacağı görüşü

Şirketlerin nakitlerini bankaya yatırmak suretiyle elde ettikleri faizlerin

elde eden kurum yönünden faiz geliri olduğu ve KDV’ne tabi olmadığı bilinmektedir.

Şirketlerin nakitlerini bankaya yatırma işlemi KDV’ne tabi olmadığına

göre; ortaklara borç para verme suretiyle yapılan adatlandırma

işleminin de KDV’ne tabi tutulmaması gerektiği ileri sürülmektedir. Çünkü

KDVK Madde/1/1’e göre KDV ‘den bahsedilebilmesi için

 Teslim veya hizmetin Türkiye’de yapılması,

 Mal teslimi veya hizmet ifalarının, ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest

meslek faaliyeti çerçevesinde gerçekleştirilmesi,

zorunlu bulunmaktadır.

Buradan hareketle sermaye şirketlerinin bir mal teslimi ve hizmet ifasına

dayanmayan veya bu işlemlere bağlı olarak ortaya çıkmayan gelirleri

her ne kadar ticari kazanç hükümlerine göre vergilendirilse de bir işlem

vergisi olan KDV’ne tabi tutulmaması gerekir.



3. DEĞERLENDİRME VE ÖNERİMİZ

Kurumların kasada fazla miktarda tutar bulundurmaları veya ortaklar

cari hesabının borç bakiyesi;

 İşletmenin bir gelir elde etme olanağını yok etmesi { ( bu işlemden

dolayı gelir elde edememesi) (yoksun kalınan gelir)}

 İşletmenin kaynağını optimum kullanmaması sonucu kredi kullanması

ve bunun karşılığında gider yada maliyet finansman yükünün olması

(yüklenilen maliyet)

sonuçlarını kaçınılmaz kılar.

Bu olumsuz sonucu ortadan kaldırmak için ;

a) Kurum kredi kullanmışsa; kullanılan kredi faiz oranı kurum için

YÜKLENİLEN MALİYET hesabında dikkate alınacak orandır.

b) Kurumun kullanmış olduğu kredi yoksa kurum için YOKSUN KALINAN

GELİR hesabında dikkate alınacak oran cari yıl için piyasada bulunan

bankaların ortalama faiz oranı olmalıdır.

{ (Örnek ; 2007 için YTL faiz oranı yıllık % 17-20) (Döviz için %7-10 )

gibi }

Oranlar için mal ve hizmet alımlarında yüklenilen vade farkı kavramının

da dikkate alınması gerekir şeklinde görüşler ileri sürülse de bize göre

gerçekçi bir bakış açısı değildir.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nca vadesine en çok üç ay kalan

senetler karşılığında yapılan reeskont işlemlerinde uygulanan iskonto oranlarının

uygulanması gerekir görüşüne ise ;

Merkez Bankası oranlarının (Nakit ve avans işlemleri için uygulanan

iskonto oranı % 27- %29 ) pazarı oluşturan finans kuruluşlarının mevduat

ve kredi faiz oranlarından %50 - %60 fazla olmasıdır.

Piyasa kavramı gerçekçi ve kabul edilebilir ekonomik verilerle oluşan

verileri baz almayı gerektirir. Ayrıca olay bir iskonto işlemi de değildir.

Bahse konu reeskont faiz oranları YÜKLENİLEN MALİYET / YOKSUN

KALINAN GELİR kavramları içerisinde yaptığımız çalışma ile de bağdaşmaz.

Mükelleflerin cezalı tarhiyata muhatap tutulmamaları için kullanılan

Türk Lirası tutarına adatlandırma yaparak net adatı bulmaları ve bunun üzerinden

hesaplanan faiz tutarını gelir olarak dikkate almaları risksiz ve yerinde

bir çözüm olacaktır.

Gelirin hesaplama formülü net adat bulunarak yapılmalı ve net adata

yukarıda anlatımda yer alan faiz oranı uygulanmalıdır.

GELİR = (Net Adat x Faiz Oranı)/365





Sermaye şirketlerinin ortaklarına borç para verme ya da ortakların finans

ihtiyacını karşılama veyahut kasada Türk Lirası cinsinden fazla tutarda

para bulundurma işlemi KDV yönünden tartışmalıdır.

Bize göre işlem finansal hizmet sağlama işlemi değildir ve KDV tabi tutulmaması

gerekir.KDV yönünden finansal hizmetlerin vergilendirilmesi ve

verginin konusuna giren işlemlerin tespiti özel bir önem taşımakta olup

yapılacak düzenlemelerle konu KDV açısından da tartışmalı olmaktan çıkartılmalıdır



4.KAYIT VE VERGİ MATRAHINA YÖNELİK DÜZENLEME

İşlemin vergi matrahına aktarımı için iki yöntem kullanılabilir.

1. İşleme muhasebe kayıtlarında yer vermeksizin ayrı bir yerde yapılacak

çalışmayla oluşturulan tutarın Kurumlar Vergisi Beyannamesinde Vergi

Matrahına İlaveler Tablosunda yer alan Kanunen Kabul Edilmeyen Giderler

satırına ilave edilerek vergi matrahına aktarımının sağlanmasıdır.

2.

-------------------------------------- / / 2007 --------------------------------------

770.GENEL YÖNETİM GİDERLERİ HESABI

VEYA xxxxx

689.DİĞER OLAĞANDIŞI GİDER VE ZARARLAR HESABI

……….KKEG

679.DİĞER OLAĞANDIŞI GELİR VE KARLAR HESABI xxxxx

---------------------------------------------------------------------------------------------------------

Kaydının yapılarak işlemin vergi matrahına aktarımının sağlanmasıdır.

Yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere 5520 sayılı Yasanın 13’üncü maddesine

göre getirilen düzenlemeyle de Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü

kazanç dağıtımı sayılmaması için adatlandırma yapılarak net adatı

bulmaları ve bunun üzerinden hesaplanan tutarı gelir olarak dikkate almaları

risksiz ve yerinde bir çözüm olacaktır.

Not: Çalışmamızda ekteki Danıştay kararları dikkate alınmamış ancak

olaya farklı bir açıdan da bakılabilmesini sağlamak amacıyla bu kararlar

çalışmamıza eklenmiştir.

EK: DANIŞTAY KARARLARI

DANIŞTAY

VERGİ DAVA DAİRELERİ GENEL KURULU

Karar Tarihi: 13/06/2003

Esas No:2002/631, Karar No : 2003/332

Karar Özeti : Davacı kurumun ortaklarına ödünç para vermesinin

finansman hizmeti olduğundan bahisle, katma değer vergisine tabi tutularak

tarhiyat yapılmasının hukuka aykırı olduğu hk.

Temyiz Eden : ... Anonim Şirketi

Vekili : Av. ...

Karşı Taraf : ... Vergi Dairesi Başkanlığı

İstemin Özeti : Davacının, amortismana tabi iktisadi kıymetlere ait

katma değer vergisinin tamamını bir defada indirim konusu yaptığı, ayrıca

ortaklarına fatura düzenlemeden, finansman temini hizmetinde bulunduğundan

bahisle adına, 1996 yılının Ekim ve Kasım dönemleri için ağır kusur

cezalı katma değer vergisi salınmıştır.

... Vergi Mahkemesi ... günlü ve ... sayılı kararıyla; davanın vergi aslına

yönelik kısmını reddetmiş, ağır kusur cezasını kusura çevirmiştir.

Yükümlünün karara karşı yaptığı temyiz başvurusu Danıştay Onbirinci

Dairesince kabul edilerek vergi mahkemesi kararı bozulmuş ise de vergi

dairesi başkanlığının karar düzeltme istemini kabul eden Danıştay Yedinci

Dairesi 27.12.2001 günlü ve E:2000/10024, K:2001/4180 sayılı kararıyla;

mahkeme kararının, amortismana tabi iktisadi kıymete ilişkin cezalı katma

değer vergisi yönünden davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasının hukuka

uygun bulunduğu, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 28 inci, 90 sayılı

Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü,

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 inci maddeleri uyarınca,

ivaz karşılığı ödünç para verme işini, devamlı ve mutat meslek halinde

yapanların, 6802 sayılı Kanunun uygulanması bakımından banker sayılması

gerektiği, dairelerinin süregelen içtihadına göre, aynı takvim yılı içinde

birden fazla kişiye ya da birden fazla olmak üzere bir kişiye veya birbirini

izleyen yıllarda bir ya da birden çok kişiye ödünç para verilmesi hallerinin

ikraz işiyle devamlı ve mutat meslek halinde uğraşıldığını gösterdiği,

bu bakımdan; ivaz karşılığı borç para verme işiyle devamlı ve mutat meslek

halinde uğraşanların bu işten elde ettikleri kazancın katma değer vergisine

değil; banka ve sigorta muameleleri vergisine konu edilmesinin, açıklanan

hukuki durumun gereği olduğu, olayda; davacı şirketin, ortaklarına,

kısa vadelerle borç para verdiği, karşılığında herhangi bir faiz geliri hesaplanmadığı

ve bu işlemlerin, vergilendirme döneminde, birden çok kez

yinelendiğinin tartışmasız olduğu, bu itibarla, banka ve sigorta muameleleri

vergisine konu olan anılan işlemlerin katma değer vergisine tabi tutulması,

3065 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin 4 üncü fıkrasının yukarıda

açıklanan (e) bendi uyarınca olanaklı bulunmadığından, aksi yolda hüküm

tesisinde isabet görülmediği gerekçesiyle, temyiz istemini kısmen kabul

ederek kararı, ortaklara kullandırılan borç paralar üzerinden hesaplanan

katma değer vergisi yönünden bozmuştur.

Bozma kararına uymayan ...Vergi Mahkemesi ... günlü ve ... sayılı kararıyla;

uyuşmazlığın, davacı şirketin ortaklarına borç para kullandırması

işleminin katma değer vergisine tabi olup olmadığına ilişkin olduğu, 3065

sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17/4. maddesine göre banka ve

sigorta muameleleri vergisi kapsamına giren işlemlerin katma değer vergisinden

müstesna olduğu, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 28 ve izleyen

maddelerinde banka ve sigorta muameleleri vergisinin düzenlendiği,

sözü edilen Kanunun 30 uncu maddesinde, banka ve sigorta muameleleri

vergisinin, mükelleflerinin, bankalar ve sigorta şirketleri olarak belirlendiği,

ortaklarına cari hesap yoluyla borç para veren ya da kullandıran sermaye

şirketlerinin banka veya sigorta şirketi olarak kabul edilmesi ve bu kapsamda

değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, sermaye şirketleri yönünden

bu işlemin, ticari bir iş, diğer bir deyimle ticari anlamda bir finans hizmeti

olduğu, çünkü ortakların, şirketten faizsiz aldıkları ödünç paralarla finansman

gereksinimlerini karşıladıkları, banka veya özel finans kurumlarından

kredi temin etmek suretiyle katlanacakları finansman yükünden

kurtuldukları, şirketin ise, işletmede atıl bulunan bir parayı ortağına borç

olarak verip, bu parayı çeşitli şekillerde değerlendirmek suretiyle elde edebileceği

bir gelirden mahrum kaldığı, bu şekilde ortakların işletmeye ait

parayı herhangi bir karşılık ödemeden kullanırken, şirketlerce ortaklara bir

menfaat sağlandığını kabul etmek gerektiği, buna göre, sermaye şirketlerinin

ortaklarına cari hesap yoluyla borç para kullandırmaları, ticari anlamda

bir finans hizmeti olup, Katma Değer Vergisi Kanununun 1/1 inci maddesine

göre katma değer vergisine tabi olması gerektiğinden, yapılan

tarhiyatta yasaya aykırılık bulunmadığı, ancak, bu hususun yoruma müsait

olması nedeniyle ağır kusur cezası değil, kusur cezası kesilmesi gerektiği

gerekçesiyle kararında direnmiştir.

Direnme kararı yükümlü tarafından temyiz edilmiş ve ortaklara fiilen

yapılmış bir ödeme bulunmadığı, ortaklar cari hesabına yapılan borç kayıtlarının

aslında yıl içinde satıcılara yapılmış olan ödemelere ilişkin belgelerin

muhasebe kayıtlarının yanlışlığından kaynaklandığı ileri sürülerek kararın

bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi Ali ALPAN'ın Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü

ile ısrar kararının Danıştay Yedinci Daire bozma kararındaki esaslar

uyarınca bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Münevver DEMİR'in Düşüncesi Big Grinaire kararında yazılı

gerekçe uyarınca temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının bozulması gerektiği

düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki

belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

1995 yılında ortaklarına finansman temini hizmetinde bulunan davacı

kurumun, bu hizmetinin katma değer vergisine tabi olduğundan bahisle

katma değer vergisi beyannamelerinin yeniden düzenlenmesi sonucu,

1996 yılının Ekim ve Kasım dönemleri için adına salınan ağır kusur cezalı

katma değer vergisine karşı açılan davanın kısmen kabulü ile vergi aslına

yönelik kısmının reddine, cezanın kusura çevrilmesine ilişkin vergi mahkemesi

ısrar kararı yükümlü tarafından temyiz edilmiştir.

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde, ticari,

sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim

ve hizmetlerin katma değer vergisine tabi olduğu belirtilmiş, 4 üncü maddesinde

hizmetin, teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan

işlemler olduğu, bu işlemlerin bir şeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek,

imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak,

değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi şekillerde

gerçekleşebileceği açıklanmış, Yasanın 20 nci maddesinde ise teslim

ve hizmet işlemlerinde matrahın bu işlemlerin karşılığını teşkil eden

bedel olduğu, bedel deyiminin malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılan

veya bunlar adına hareket edenlerden bu işlemler karşılığında her ne

suretle olursa olsun alınan veya bunlarca borçlanılan para, mal ve diğer

suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler

toplamını ifade edeceği öngörülmüştür.

Bir hizmetin finansman hizmeti olduğundan bahisle, katma değer vergisine

tabi tutulabilmesi için ödünç para verildiğinin ve alındığının hukuken

geçerli ve yeterli tespitlere dayalı olması gereklidir.

Olayda, otel işletmesi ve inşaat taşeronluğu faaliyetinde bulunan yükümlü

kurumun, ortaklarına, ortaklar cari hesabını kullanarak ödünç para

verdiği, ancak bu işlem için faiz almadığı, katma değer vergisi hesaplamadığından

bahisle dava konusu cezalı tarhiyat yapılmış ise de, ortakların

şirket işlerinin yürütülmesi amacıyla her zaman şirketten borç para almaları

veya şirkete borç para vermeleri mümkün olup, ortakla şirket arasında

bu şekilde sürekli hareket halinde işleyen ortaklar cari hesabının bulunması

ve bu işlem için faiz yürütülmemesi ekonomik gereklere uygun ve iş

yaşamının doğal akışı gereğidir.

Bu nedenle, ortaklara ödünç para verme işleminin finansman hizmeti

sayılarak katma değer vergisine tabi tutulması ve bu nedenle yapılan

tarhiyata karşı açılan davanın reddinde hukuka uygunluk bulunmamıştır.

Bu nedenlerle temyiz isteminin kabulüne, ... Vergi Mahkemesinin ...

günlü ve ... sayılı ısrar kararının bozulmasına, 13.6.2003 gününde esasta

oybirliği gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.

X - K A R Ş I O Y (1)

Davacı şirketin ortaklar cari hesabını kullanarak ortaklara ödünç para

verdiği, verilen borç paraların uzun süre ortaklarda kaldığı ve verilen borç

paradan dolayı faiz alınmaması nedeniyle örtülü kazanç dağıtımında bulunduğu

kabul edilerek ... gün ve ... nolu inceleme raporu düzenlenmiş ve

raporda belirlenen matrah üzerinden cezalı kurumlar vergisi salınması önerilmiş

olup, sözü edilen rapora göre önerilen kurumlar vergisinin tarh

edilip edilmediğinin, tarh edilmişse ne aşamada olup olmadığının veya

kesinleşip kesinleşmediğinin sorulup araştırılması, katma değer vergisi ile

ilgili uyuşmazlığın sonuçlandırılması yönünden önem taşımaktadır.

Olayda, kurumlar vergisi tarhiyatı kesinleşmişse; borç veya kredi verme işlemi

nedeniyle finansman hizmeti tesliminden dolayı katma değer vergisi

de doğacağından kurumlar vergisi ile ilgili tarhiyatın akıbetinin araştırılarak

sonucuna göre katma değer vergisi uyuşmazlığı hakkında yeniden karar

verilmesi ve bu yönden mahkeme kararının bozulması gerektiği görüşüyle

bozma kararının gerekçesine katılmıyoruz.

X X - K A R Ş I O Y (2)

Temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının Danıştay Yedinci Dairesinin

K:2001/4180 sayılı bozma kararındaki gerekçelerle bozulması gerektiği

görüşüyle kararın gerekçesine katılmıyoruz