SABİT KIYMETLERİN KAYITLARDAN ÇIKARILMASI - Baskı Önizleme +- AHMET BARLAK MUHASEBE FORUMU (http://ahmetbarlak.com/forumm) +-- Forum: SGK VERGİ MEVZUATI (http://ahmetbarlak.com/forumm/forumdisplay.php?fid=1) +--- Forum: Genel Vergi ve SGK Mevzuatı (http://ahmetbarlak.com/forumm/forumdisplay.php?fid=2) +--- Konu Başlığı: SABİT KIYMETLERİN KAYITLARDAN ÇIKARILMASI (/showthread.php?tid=808) |
SABİT KIYMETLERİN KAYITLARDAN ÇIKARILMASI - Ahmet Barlak - 21.08.2015 SABİT KIYMETLERİN KAYITLARDAN ÇIKILMASINDA ÖZELLİKLİ DURUMLAR Yazar:BekirÇANKIR* E-Yaklaşım / Nisan 2010 / Sayı: 208 I- GİRİŞ Amortisman, işletmede bir yıldan fazla kullanılan yıpranma, aşınma veya kıymetten düşme etkisi altında kalan gayrimenkullerin ve gayrimenkul gibi değerlenen iktisadi kıymetlerin, alet, edevat, mefruşat, demirbaş ve sinema filmlerinin VUK'un değerleme hükümlerine göre belirlenen değerlerinin, yine Vergi Usul Kanunu'nda belirtilen esaslar ve süreler dahilinde yok edilmesidir. İşletmelerin amortismana tabi kıymetlerinin kayıtlardan çıkarılmasında muhtelif problemlerle karşılaşılmaktadır. Yazımızda özellikle, hurda niteliğine gelmiş ya da işlerliğini yitirmiş sabit kıymetlerin satışındaki tereddütlere ilişkin açıklamalara yer verilecektir. II- KONUYA İLİŞKİN YASAL DÜZENLEMELER A- VERGİ USUL KANUNU Amortisman mevzuu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 313. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre; işletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunan gayrimenkullerle 269. madde gereğince gayrimenkul gibi değerlenen iktisadi kıymetlerin, alet edevat, mefruşat, demirbaş ve sinema filmlerinin birinci kısımdaki esaslara göre tespit edilen değerlerinin bu kanun hükümlerine göre yok edilmesi amortisman mevzuunu teşkil etmektedir. Aynı Kanun'un 328. maddesi uyarınca, amortismana tabi sabit kıymetlerin satılması halinde alınan bedel ile bunların yasal defterlerde kayıtlı bulunan değerleri arasındaki farkın kar ve zarar hesabına geçirilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, işletmelerin yasal defterlerinde aktife kayıtlı olan sabit kıymetler, sadece firmalar tarafından bu kıymetlerin satışının yapılması halinde bilançodan çıkarılabilecektir. Satış işlemi haricinde sabit kıymetlerin kayıtlardan çıkarılmasına ilişkin olarak mevzuatta net bir açıklama bulunmamaktadır. Öte yandan Vergi Usul Kanunu'nun 278. maddesinde yangın, deprem ve su basması gibi afetler yüzünden veyahut bozulmak, çürümek, kırılmak, çatlamak, paslanmak gibi haller neticesinde iktisadi kıymetlerinde önemli bir azalış vaki olan emtia ile maliyetlerin hesaplanması mutad olmayan hurdalar ve döküntüler, üstüpü, deşe ve ıskartaların emsal bedeli ile değerleneceği hüküm altına alınmıştır. Emsal bedel ise Vergi Usul Kanunu'nun 267. maddesinde gerçek bedeli olmayan veya bilinmeyen veyahut doğru olarak tespit edilemeyen malların değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değer olarak tanımlanmıştır. Emsal bedelin tespitine ilişkin hükümlerin de yer almış olduğu aynı madde uyarınca, emsal bedel ilgililerin müracaatı üzerine takdir komisyonunca takdir yolu ile belirlenmektedir. İşletmeler tarafından kayıtlardan çıkarılması düşünülen söz konusu sabit kıymetlerin satışa konu edilebilecek nitelikte sabit kıymetler olması durumunda, satılan sabit kıymetlerin satış bedelinin tespit edilmesinde, emsal satış bedelinin dikkate alınması gerekmektedir. B- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 17. maddesinin 4. bendinin "g" alt bendine göre metal, plastik, lastik, kauçuk, kağıt, cam hurda ve atıkların (hurda metalden elde edilen külçeler dahil) teslimi katma değer vergisinden istisnadır. Yine aynı kanunun 30. maddesinin "a" bendine göre, vergiye tabi olmayan veya vergiden istisna edilmiş bulunan malların teslimi ve hizmet ifası ile ilgili alış vesikalarında gösterilen veya bu mal ve hizmetlerin maliyetleri içinde yer alan katma değer vergisi, mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden indirilememektedir. Yukarıda yer verilen kanun hükümleri dikkate alındığında, kısmi istisna kapsamında KDV Kanunu'nun 17/4-g maddesi uyarınca yapılan hurda ve atık teslimlerine ilişkin olarak başta yüklenilen KDV'nin mükelleflerin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanacak Katma Değer Vergisi'nden indirilemeyeceği sonucu ortaya çıkmaktadır. İşletmeler tarafından gerçekleştirilen hurda malzeme satışlarının Katma Değer Vergisi Kanunu karşısındaki durumunun tespit edilebilmesi için öncelikle bu malzeme teslimlerinin KDV Kanunu'nun 17/4-g maddesi uyarınca KDV'den istisna edilmiş olan hurda teslimi kapsamında olup olmadığının tespit edilmesi gerekmektedir. Yukarıda yer verilen açıklamalara göre, satışa konu malzemelerin hurda tanımına uymadığı, 17/4-g maddesinde listelenmiş olan teslimler arasında yer almadığı veya bunların tamir ve bakımdan sonra aynı amaç için kullanılması mümkün olduğu durumlarda, satış işleminin herhangi bir stok ya da sabit kıymet satışından farkı kalmayacak, işlem KDV'li olarak gerçekleştirilecek ve ilgili satış faturaları üzerinden %18 oranında KDV hesaplanacak ve yüklenim KDV'sinin de geri çekilmesine gerek kalmayacaktır. Öte yandan, Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 30. maddesinin "c" bendinde; deprem, sel felaketi ve Maliye Bakanlığı'nın yangın sebebiyle mücbir sebep ilân ettiği yerlerdeki yangın sonucu zayi olanlar hariç olmak üzere, zayi olan mallara ait KDV'nin indirim konusu yapılamayacağı hükme bağlanmıştır. III- KONUYA İLİŞKİN ÖZELLİKLİ DURUMLAR Öncelikle işletmelerin, kayıtlarından çıkarmayı düşündükleri sabit kıymetlerin durumunu tespit etmeleri gerekmektedir. Buna göre söz konusu demirbaşların edim tarihi, fiziken mevcut olup olmadıkları, fiziken mevcut oldukları halde taşıdıkları ekonomik değer gibi hususlar göz önüne alınarak tasnife tabi tutulmaları yerinde olacaktır. Ekonomik değerden kasıt, söz konusu sabit kıymetin satıldığında elde edeceği değerdir. Sabit kıymetin amortisman ömrünü tamamlamış veya kısmen tamamlamamış olması onun ekonomik değerini değiştirmemektedir. İtfa oldukları halde ekonomik değerlerini koruyan sabit kıymetler olabilecektir. A- SABİT KIYMETİN HURDA OLARAK SATILMASI DURUMU Hurda sabit kıymetlerin bir ekonomik değere sahip olduğu göz önünde bulundurulması suretiyle, yasal kayıtlarda hurda bedeli hasılat olarak kaydedilerek sabit kıymet çıkış kaydının gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Hurda olarak satılsa da, sabit kıymete ait bir ekonomik değer olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır. Katma Değer Vergisi Kanunu uyarınca, sabit kıymetlerin hurda olarak nitelendirilmesi durumunda, hurda sabit kıymet satışında KDV istisnası uygulanacaktır. İşlemin niteliğinin, kısmi istisna kapsamına girmesi dolayısıyla yüklenilen KDV tutarının geri çekilmesi gerekliliği göz önünde tutulmalıdır. Öte yandan, KDV Kanunu'nda kısmi istisna kapsamında sayılan hurda niteliğinde olmaması durumunda, satışın genel oranlı KDV esas alınarak KDV'li olarak gerçekleştirileceği tabidir. B- SABİT KIYMETİN KULLANILABİLİR ŞEKİLDE SATILMASI DURUMU Satışa konu sabit kıymetin kullanılabilir şekilde satılması, sabit kıymetin ekonomik bir değere haiz olduğu anlamına gelmektedir. Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca, söz konusu sabit kıymetlere ilişkin emsal tespiti yapılarak, ilgili emsal bedel üzerinden satışın gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Öte yandan, söz konusu sabit kıymetlerin hurda niteliğinde olmamasından dolayı, satış KDV'li olarak gerçekleştirilerek, ilgili satış faturaları üzerinden %18 oranında KDV hesaplanmalıdır. C- SABİT KIYMETİN EKONOMİK DEĞERİNİN BULUNUP ZAYİ OLMASI DURUMU Satışa konu sabit kıymetin ekonomik veya net defter değeri olmasına rağmen ne şekilde zayi olduğu anlaşılamadığı durumda, ekonomik/ net defter değeri kanunen kabul edilmeyen gider hesabına alınarak sabit kıymet çıkışı gerçekleştirilmelidir. Öte yandan, yukarıda yer verilen kanun hükümleri uyarınca zayi olan mallara ait KDV indirim konusu yapılamamaktadır. Buna göre, konuya ilişkin sabit kıymetlerin alımında yüklenilen KDV tutarlarının kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınması gerekmektedir. Ancak, inceleme elemanlarının bahse konu demirbaşların önceki dönemlerde satışa konu edilmiş olduğu halde satış gelirinin kayıtlara alınmadığını iddia etmeleri riski bulunmaktadır. Bu sebeple, söz konusu nitelikteki demirbaşların kayıtlarda takip edilmeye devam edilmesi ihtiyatlılık açısından uygun olacaktır. D- SABİT KIYMETİN FİZİKEN MEVCUT OLMAKLA BİRLİKTE HEM İTFA OLMUŞ HEM DE EKONOMİK DEĞERİNİ YİTİRMİŞ OLMASI DURUMU Konu ile ilgili mevzuatta açık bir hüküm bulunmamakla birlikte, bu hususu ispat eden bir tespit ve değerleme çalışmasının mevcut olması şartıyla, bu yönde alınacak bir yönetim kurulu kararına istinaden bilançodan çıkarılmasının mümkün olabilecektir. Ancak, bu nitelikteki kıymetlerin herhangi bir değerleme çalışması olmaksızın bilançodan çıkarılması vergi uygulamaları açısından uygun olmayacaktır. IV- SONUÇ Yukarıda da açıklandığı üzere, işletmelerin öncelikle kayıtlarından çıkarmayı düşündükleri sabit kıymetlerin durumunu tespit etmeleri gerekmektedir. Sabit kıymetin durumuna göre, farklı durumlar göz önüne alınarak yasal kayıtlar gerçekleştirilmelidir. ______________________________________ RE: SABİT KIYMETLERİN KAYITLARDAN ÇIKARILMASI - Ahmet Barlak - 21.08.2015 Aktife kayıtlı taşıtların çalınması İşletmelerin Aktifine Kayıtlı Taşıtların Çalınması Olayının Vergisel Açıdan İrdelenmesi2012-12-15, 01:34:04 Okunma: 1782 0 yorum Uğur Uğurlu Vergi Müfettişi denetmen45@hotmail.comMore Sharing ServicesShare|Share on facebookShare on twitterShare on googleShare on live I- GİRİŞ Bilindiği üzere ülkemizde yaşanan hırsızlık olayları son yıllarda önemli miktarda artış göstermiştir. Yaşanan hırsızlık olayları içinde araç hırsızlığı ise azımsanamayacak derecede yüksektir. Yaşanan hırsızlık olaylarına karşı araç sahipleri önlem olarak bazen araçlarını kasko sigortası yaptırmaktadır. Bizde bu makale ile işletmelerin aktiflerine kayıtlı olan gerek kaskolu gerekse de kaskosuz araçların çalınması durumunu vergisel açıdan irdelemeye çalışacağız. II-ÇALINAN ARAÇLARLA İLGİLİ YAPILMASI GEREKEN İŞLEMLER İşletmelerin aktiflerine kayıtlı olan araçların çalınması durumunda işletme yetkililerin ne yapmaları gerektiği, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin[1] 43’ üncü maddesinde açıklığa kavuşturulmuştur. Söz konusu madde aşağıdaki gibidir. "Çalınan araçlar hakkında yapılacak işlemler MADDE 43 – Çalınan araçlar hakkında aşağıdaki işlemler yapılır. a) Çalındığı tarihten itibaren bir ay geçmiş olması şartıyla araç sahibinin istemesi halinde; 1) Savcılık veya mahalli zabıtadan aldığı, çalınma olayına ait belgeyi eklediği dilekçesi alınır. 2) Trafik kuruluşlarınca tescil kaydı silinir, çalıntı tarihi itibariyle tescil kaydının silindiği ilgili vergi dairesine işlemi müteakip en geç 7 iş günü içerisinde bildirilir. 3) Tescil defterine ve formuna "çalınmıştır" kaydı düşülür, aracın trafik belgesi araç sahibinden alınarak dosyasına konur ve tescil belgesi sahibinde kalır. 4) Araçla birlikte araca ait belgeler de çalınmışsa, isteği halinde araç sahibine aracın kayıtlarına çalınmıştır şerhi konulduğuna dair bir yazı verilir. b) Çalınan araçların bulunması halinde, araç sahibinden yeniden dilekçe alınır. Aracın tescil kaydı üzerinde gerekli düzeltme işlemi yapıldıktan sonra durum ilgili vergi dairesine bildirilir ve vergi kaydı açıldıktan sonra; 1) Belgeler geçerliliğini koruyorsa trafik belgesi iade edildikten, 2) Belgeler çalınmışsa yenileri düzenlendikten, 3) Varsa eksik belgeler tamamlatıldıktan, sonra aracın trafiğe çıkışına izin verilir." şeklinde açıklamalar yapılmıştır. Yukarıda yer alan yönetmelik maddesi de dikkate alındığında işletmelerin aktiflerine kayıtlı olan gerek kaskolu gerekse kaskosuz araçların çalınması durumunda şu süreç izlenmelidir. Öncelikle aracın çalındığına dair çalıntı tutanağı, ilgili emniyet birimlerince düzenlendikten sonra bir ay beklenmesi gerekir. Bir aylık süre içerisinde çalınan aracın bulunamaması durumunda işletme yetkilileri tarafından vergi dairesi müdürlüğüne müracaat edilerek Motorlu Taşıtlar Vergisi yönünden borcu olmadığını gösterir "Motorlu Taşıtların Satış veya Devrine Ait İlişik Kesme Belgesi" alınır. Söz konusu belge ve çalıntı tutanağı ile aracın bağlı olduğu trafik tescil müdürlüğüne gidilerek, aracın kaydının silinmesi gerekir. Kayıt silme işlemi, ilgili tescil birimince 7 gün içerisinde vergi dairesine bildirilerek aracın Motorlu Taşıtlar Vergisi yönünden mükellefiyet kaydı sona erdirilir. Çalınan araçların daha sonra bulunması halinde ise, araçların bağlı olduğu tescil müdürlüğündeki kaydı üzerinde gerekli düzeltme işlemleri yaptırılır. Durumun trafik tescil bürosu tarafından ilgili vergi dairesine bildirilmesi ile tescil kaydının yapıldığı tarihten itibaren Motorlu Taşıtlar Vergisi mükellefiyeti yeniden başlatılır. Mükellefiyetin sona erdiği tarih ile mükellefiyetin başladığı tarihler arasında Motorlu Taşıtlar Vergisi tahakkuku yapılmayacaktır. Konumuzla ilgili olarak belirtmek istediğimiz bir diğer husus işletmelerin aktiflerine kayıtlı olan kaskolu araçların çalınması durumunda işletme yetkilileri, kasko şirketinden çalınan araç nedeniyle uğradıkları zararı tazmin edebilmeleri için yerine getirmeleri gereken bazı ödevler bulunmaktadır. Zira aracını kasko yaptıran işletmeler, daha önce düzenlenen kasko poliçesini imzalarken kasko poliçesinde yer alan aşağıdaki hükümleri de yerine getirmeyi taahhüt etmektedirler. Bu taahhüt yerine getirilmediği takdirde işletmeler çalınan araç nedeniyle uğradıkları zararları kasko şirketinden tazmin edememektedir. İşletmelerin aktiflerine kayıtlı kaskolu araçların çalınması halinde işletme yetkilileri tarafından yerine getirilmesi gerekli yükümlülükler şöyledir. [2] —Rizikonun gerçekleştiğini öğrendiği tarihten itibaren en geç beş iş günü içinde sigortacıya bildirimde bulunmak, —Sigortalı değilmişçesine gerekli koruma önlemlerini almak ve bu amaçla sigortacı tarafından verilen talimata elinden geldiği kadar uymak, —Taşıtın çalınması durumu öğrenir öğrenmez derhal yetkili makamlara bildirimde bulunmak, —Zorunlu haller dışında, rizikonun gerçekleştiği yer veya şeylerde bir değişiklik yapmamak, —Sigortacının isteği üzerine rizikonun gerçekleşmesi nedenlerini ayrıntılı şekilde belirlemeye, zarar miktarıyla delilleri saptamaya ve rücu hakkının kullanılmasına yararlı, sigortalı ve sigorta ettiren için sağlanması mümkün gerekli bilgi ve belgeleri gecikmeksizin sigortacıya vermek, —Zararın tahmini miktarını belirtir yazılı bir bildirimi makul ve uygun bir süre içinde sigortacıya vermek, —Tazminat yükümlülüğü ve miktarı ile rücu haklarının saptanması için sigortacının veya yetkili kıldığı temsilcilerinin sigorta kapsamında yer alan şeylerde ve bunlarla ilgili belgeler üzerinde yapacakları araştırma ve incelemelere izin vermek, —Sigorta konusu ile ilgili başkaca sigorta sözleşmeleri varsa bunları sigortacıya bildirmek, III- ÇALINAN ARAÇLARIN GELİR VEYA KURUMLAR VERGİSİ YÖNÜNDEN GİDER UNSURU OLUP OLMADIĞI Gerçek usulde vergilendirilen mükellefler veya kurumlar vergisi mükellefleri tarafından satın alınan ve işletmenin envanterine kaydedilen binek veya ticari araçların çalınması durumunda tereddüde düşülen ilk konu çalınan araç bedelinin gider yazılıp yazılamayacağıdır. Türk Vergi Sisteminde ticari kazancın tespitinde gayri safi kazançtan safi kazanca ulaşmada, hangi giderlerin indirilebileceği 193 sayılı Gelir Vergisi Kanun’un[3] 40’ıncı ve kurum kazancında da 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanun’un[4] 8’inci ve müteakip maddelerinde açıklanmıştır. Söz konusu açıklamalarda işletmelerin aktifine kayıtlı iktisadi kıymetlerde meydana gelebilecek eksilmelerin gider yazılabileceğine ilişkin bir düzenleme yer almamıştır. Vergi İdaresi ticari işletmelerin aktiflerine kayıtlı araçların çalınması nedeniyle bu iktisadi kıymetlerin zarar kaydı olabilmesinin hiçbir şekilde mümkün bulunmadığını açıklamıştır. Vergi idaresinin bu yönde görüş bildirmesinin nedeni, çalınma fiilinin mükellefler tarafından istismar edileceği düşüncesi ve çalınan iktisadi kıymet bedellerinin gider yazılabileceğine ilişkin bir yasal dayanağın olmamasına dayanmaktadır. Vergi idaresi vermiş olduğu birçok muktezada çalınan araçların gider yazılamayacağı görüşünü ileri sürerken genelde şu açıklamaları yapmaktadır. “Vergi hukukumuzda, sermayede meydana gelen değer kayıplarının sonuç hesaplarına intikal ettirilebilmesi, bu kayıpların ticari organizasyon dahilinde (ticari faaliyetin normal icapları dahilinde) meydana gelmiş olması ve bu konu ile ilgili özel hükümler bulunması halinde söz konusudur. Vergi Usul Kanununun 278’nci maddesinde, kıymeti düşen malların maliyet bedeli yerine emsal bedeli ile değerlendirileceği aynı kanunun 317’nci maddesinde de tabii afet yüzünden kayba uğrayan amortismana tabi kıymetlerin, fevkalade ekonomik ve teknik amortisman uygulanması suretiyle yok edileceği, açıklanmış bulunmaktadır. Öte yandan; vergi kanunlarında, çalınan, kaybolan ve benzeri şekilde zayi olan malların bedellerinin zarar olarak yazılacağına dair herhangi bir hükme de yer verilmemiştir.” Vergi idaresinin bu açıklamalarından anlaşılacağı üzere vergi hukukumuz açısından sermaye ve sermayenin herhangi bir unsurunda meydana gelen değer kayıplarının düşük bedelle değerlendirilmesi veya değişik yollarla sonuç hesaplarına intikal ettirilmesi, esas olarak ticari ve zirai faaliyetlerin normal bir şekilde işleyişinden veya tabii afetler yüzünden meydana gelmiş olması şartlarına bağlanmıştır. Oysa işletmenin aktifine kayıtlı araçların çalınması ne Vergi Usul Kanununun 278’nci maddesi kapsamında nede tabii afetler kapsamında değerlendirilemez. Bir diğer ifadeyle çalınma ticari faaliyetin normal icapları dahilinde meydana gelmemektedir. Bu nedenle; aktife kayıtlı çalınan taşıtların safi ticari kazancın tespitinde gider olarak kaydedilmesi kabul edilmemektedir. Konu ile ilgili olarak Vergi İdaresi tarafından verilen muktezalardan bazıları aşağıdaki gibidir. Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından verilen bir muktezada[5] “… Öte yandan, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinde, safi ticari kazancın tespitinde hasılattan indirilecek giderler 8 bent halinde sayılmış olup, bunlar arasında ticari işletmede mevcut varlıkta herhangi bir suretle meydana gelen eksilmelerin gider yazılacağı hususuna yer verilmemiştir. Bu nedenle, çalınan emtia bedelinin vergi matrahının tespitinde zarar veya gider olarak indirilmesi de mümkün bulunmamaktadır.” şeklinde açıklamalar yapılmıştır. Yine İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen bir başka muktezada[6] “Öte yandan, kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun 40’ıncı maddesinde sayılan giderlerin yanısıra, Kurumlar Vergisi Kanununun 14’üncü maddesinde belirtilen giderlerin de dikkate alınması mümkün bulunmaktadır. Gerek Gelir Vergisi Kanununun 40’ıncı maddesinde, gerekse de Kurumlar Vergisi Kanununun 14’üncü maddesinde sayılan giderler arasında ticari işletmelerde mevcut varlıkta herhangi bir suretle meydana gelen eksilmelerin gider yazılacağı hususuna yer veriliştir. Diğer taraftan, yerleşmiş yargı kararları ve idari uygulamalarla da çalınan para vb. değerlerin gider olarak kaydedilemeyeceği hususunda açıklık bulunmaktadır. Bu hüküm ve açıklamalara göre, söz konusu şirketin aktifine kayıtlı aracın çalınması nedeniyle aracın net aktif bedelinin Kurumlar Vergisi matrahının tespitinde gider veya zarar olarak indirilmesi mümkün bulunmamaktadır.” şeklinde açıklamalar yapılmıştır. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen bir başka muktezada[7] “Vergi kanunlarında kaybolan mal bedellerinin zarar olarak yazılacağına dair herhangi bir hükme yer verilmemiştir. Vergi Usul Kanunu’nun 278.maddesinde kıymeti düşen malların maliyet bedeli yerine emsal bedeli ile değerlendirileceği, aynı kanunun 317.maddesinde de tabii afet yüzünden kayba uğrayan amortismana tabi iktisadi kıymetlerini fevkalade ekonomik ve teknik amortisman uygulanmak suretiyle yok edileceği açıklanmış bulunmaktadır. Bu hükümlerden de anlaşılacağı üzere, Vergi Hukukumuz açısından sermaye ve sermayenin herhangi bir unsurunda meydana gelen değer kayıplarının düşük bedelle değerlendirilmesi veya değişik yollarda sonuç hesaplarına intikal ettirilmesi, esas olarak ticari ve zirai faaliyetlerinden normal bir şekilde işleyişinden veya tabii afetler yüzünden değer kaybına uğramasından doğmuş olması şartlarına bağlanmıştır. Söz konusu çalışan araç bedelinin “Cari Hesap’a yada Kanunen Kabul Edilmeyen Giderler Hesabına” alınmak suretiyle muhasebeleştirilmesi mümkün bulunmaktadır.” şeklinde açıklamalar yapılmıştır. IV- ÇALINAN ARAÇLARIN KDV YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ Bilindiği üzere 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun[8] “İndirilemeyecek Katma Değer Vergisi” başlıklı 30’ uncu maddesinin b fıkrasında, faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç olmak üzere işletmelere ait binek otomobillerinin alış vesikalarında gösterilen Katma Değer Vergisinin indirim konusu yapılamayacağı belirtilmiştir. Ancak faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olan mükelleflerin almış oldukları binek araçlar ile tüm mükelleflerin binek taşıt haricinde almış oldukları diğer taşıtlar nedeniyle yüklenmiş oldukları KDV leri indirim konusu yapması mümkün kılınmıştır. Bu nedenle bu bölümde KDV si daha önce indirim konusu yapılmış taşıtlardan bahsedeceğiz. Öncelikle çalınan malların zayi kavramı içinde olduğunu belirtebiliriz. Zira zayi sözcüğü kelime anlamı olarak; kaybolmuş, yok olmuş, yitik, kayıp, elden çıkmış, anlamlarını taşımaktadır. Katma Değer Vergisi Kanun’ un 30’ un maddesinin gerekçesinde “vergi indiriminin malların satışı sırasında nasıl olsa vergiye tabi tutulacağı, mala eklenen değerin vergilendireceği düşüncesine dayandığı, zayi olan mallarda ise satış ve ek bir değer yaratmanın söz konusu olamayacağı, bu nedenle de zayi olan mallara ait KDV.’nin indiriminin sistemin mantığına ters düşeceği” şeklinde açıklama yapılmıştır. Bu açıklamadan hareketle çalınan araçların zayi olduğunu söyleyebiliriz. Katma Değer Vergisi Kanun’un 30’ uncu maddesinin c fıkrasında; deprem, sel felaketi ve Maliye Bakanlığının yangın sebebiyle mücbir sebep ilân ettiği yerlerdeki yangın sonucu zayi olanlar hariç olmak üzere, zayi olan mallara ait katma değer vergisinin indirim konusu yapılamayacağı belirtilmiştir. Ayrıca konuyla ilgili olarak 1 seri no.lu Katma Değer Vergisi Kanunu Genel Tebliğinde[9] ise aşağıdaki açıklamalara yer verilmiştir.; "Katma değer vergisi sisteminde alış vesikalarında gösterilen verginin indirilmesi, bu malların satışı sırasında mala eklenen değerin vergilendirileceği düşüncesine dayanır. Ancak zayi olan mallar için satış ve dolayısıyla yaratılan bir değer olmayacağından, bu mallara ilişkin alış vesikalarında gösterilen verginin indirilmesi, zayi olan mallar üzerindeki vergi yükünü tamamen ortadan kaldıracaktır. Dolayısıyla kanunun 30/c maddesi uyarınca, zayi olan malların alış vesikalarında gösterilen katma değer vergisi mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden indirilemeyecektir." 1 seri no.lu Katma Değer Vergisi Kanunu Genel Tebliğinden anlaşılacağı üzere zayi olan mallar dolayısıyla yüklenilen katma değer vergilerinin, söz konusu malların yeniden ilave bir değer yaratamaması nedeniyle, indirimi kabul edilmemiştir. Diğer taraftan daha öncede bahsettiğimiz üzere ticari işletmelerin aktiflerine kayıtlı araçların çalınması nedeniyle bu iktisadi kıymetlerin gider yazılabilmesinin mümkün olmadığını söylemiştir. Katma Değer Vergisi Kanun’un 30’ uncu maddesinin d fıkrasında; Gelir ve Kurumlar vergisi kanunlarına göre kazancın tespitinde indirimi kabul edilmeyen giderler dolayısıyla ödenen katma değer vergisinin indirim konusu yapılamayacağı hükme bağlanmıştır. Katma Değer Vergisi Kanun’un 30’ uncu maddesinin c ve d fıkrasında yapılan açıklamalar neticesinde çalınan araçlarla ilgili daha önceden yüklenilip indirim konusu yapılan KDV nin düzeltilmesi gerekmektedir. Zira çalınan araçların zayi olması nedeniyle bu araçların alış belgelerinde gösterilen katma değer vergisi artık indirilemeyecek katma değer vergisi niteliği kazanmaktadır. Sonuç olarak Katma Değer Vergisi Kanununun 30’ un maddesinin c ve d fıkrasından hareketleçalınan malların alışında yüklenilen ve indirim konusu yapılan katma değer vergileri çalınma fiilinin meydana geldiği dönemde “indirilebilir katma değer vergisi” niteliğini kaybedip “indirilemeyecek katma değer vergisi”haline gelmektedir. Bu nedenle çalınan mallara ilişkin olarak yüklenip indirim konusu yapılan vergilerin çalınma fiilinin meydana geldiği vergilendirme döneminde düzeltilerek, KDV beyannamesinde “hesaplanan katma değer vergisi” bölümüne ilave edilmesi gerekmektedir. Ayrıca indirimi reddedilen katma değer vergisi de kanunen kabul edilmeyen gider kapsamındadır. Zira Vergi İdaresi verdiği muktezalarda indirimi reddedilen KDV nin gider yazılamayacağını belirtmiştir. Konu ile ilgili olarak Vergi İdaresi tarafından verilen muktezalardan bazıları aşağıdaki gibidir. Ankara Vergi Dairesi Başkanlığın tarafından verilen bir muktezada[10] “Bu çerçevede, Müdürlüğünüz……vergi numarasında kayıtlı mükellefi ….Şti.’nin işyerinde meydana gelen hırsızlık sonucu çalınan mallarının bedeli safi ticari kazancın tespitinde gider olarak indirilemeyecek olup, indirimi kabul edilmeyen bu giderleri dolayısıyla ödediği katma değer vergisi de indirim konusu yapılamayacak ve gider kaydedilemeyecektir.” şeklinde açıklamalar yapılmıştır. Yine Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından verilen bir başka muktezada[11] “Bilindiği üzere, KDV. Kanununun 30/c maddesi ile zayi olan malların alış belgelerinde gösterilen KDV.’nin indirim konusu yapılamayacağı hükme bağlanmıştır. Bu hükme göre, çalınan mallar için yüklenilen KDV.’nin indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır. Ayrıca çalınarak zayi olan malların alımı sırasında yüklenilen vergilerin indirilmiş olması halinde indirilen vergilerin malların çalındığı dönemde verilecek KDV beyannamesinde hesaplanan KDV.’ye ilave edilmek suretiyle düzeltilmesi gerekmektedir.” şeklinde açıklamalar yapılmıştır. V- ÇALINAN ARACIN KASKOLU OLMASI DURUMUNDA, SİGORTA ŞİRKETİNDEN TAZMİN EDİLEN BEDEL İÇİN FATURA DÜZENLENİP DÜZENLENMEYECEĞİ İşletmelerin envanterlerine kayıtlı olan ve kasko sigortası kapsamında bulunan araçların çalınması durumunda sigorta şirketleri çalınan araç nedeniyle işletmenin uğradığı zararı tazmin etmektedir. Çalınan araç nedeniyle sigorta şirketinden tazmin edilen bedel için tazmin bedeli kadar işletme tarafından fatura düzenlemesi gerekmektedir. Nitekim İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının tarafından verilen bir başka muktezada[12] “…Ayrıca yüklenilen katma değer vergisinin indirim konusu yapılması ve araç bedelinin vergi matrahının tespitinde zarar veya gider olarak indirilmesi de mümkün bulunmamaktadır. Ancak, çalınan araçla ilgili olarak sigorta şirketinden tahsil edilen kasko bedeli üzerinden sigorta şirketi adına fatura düzenlenmesi gerekmektedir.” şeklinde açıklamalar yapılmıştır. Peki işletme tarafından sigorta şirketi adına düzenlenen faturada KDV hesaplanacak mıdır? Bilindiği üzere katma değer vergisine vücut veren işlem mal veya hizmet teslimidir. Sigorta ettirilen bir malın çalınması dolayısıyla sigorta şirketinden alınan tazminat gelir veya kurumlar vergisi açısından gelir artırıcı ya da gider azaltıcı etki yapmakla beraber sigorta yaptıran işletmenin sigorta şirketine mal ve hizmet teslimi bulunmaması nedeniyle alınan tazminat üzerinden KDV hesaplanmaması gerekmektedir. Nitekim İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının tarafından verilen bir muktezada[13] “…Buna göre, şirketinizce aracın çalındığı dönemde araç bedeli üzerinden “Kanunen Kabul Edilmeyen Giderler Hesabı”na alınması ve kasko bedeli sigorta şirketinden tahsil edildiğinde bedelin ilgili döneme gelir kayıt edilmesi suretiyle yapılan işlemler kanunen yerinde ise de, şirketinizce, kasko bedelinin tahsil edildiği tarih itibarı ile bu bedel karşılığında (KDV hesaplanmadan) sigorta şirketi adına fatura düzenlenmesi gerekmekte idi.” şeklinde açıklamalar yapılmıştır. VI- ÇALINAN ARAÇ İLE İLGİLİ YAPILMASI GEREKEN MUHASEBE KAYITLARI Gerçek usulde vergilendirilen mükellefler veya kurumlar vergisi mükellefleri tarafından satın alınan ve işletmenin envanterine kaydedilen binek veya ticari araçların çalınması durumunda çalınan aracın artık işletmenin aktifinde olmaması nedeniyle işletme envanterinden çıkarılması gerekmektedir. Zira çalınan aracın envanterden çıkarılmasıyla bilanço, fiziken mevcut olan kıymetleri gösterir niteliğini sürdürmüş olacaktır. Kanaatimizce işletmenin aktifine kayıtlı olan ve çalınması nedeniyle aktiften çıkarılması gereken taşıtın yasal defterlere kayıtlı net aktif değerinin esas alınması gerekmektedir. Çalınan aracın net aktif değerine taşıtın kayıtlı bedelinden çalınma tarihine kadar olan birikmiş amortismanların düşülmesi sonucu ulaşılmaktadır. Eğer çalınan araç için sigorta şirketinden kasko bedeli alınmış ise aracın kasko bedeli ile net aktif değeri arasında pozitif bir fark oluşuyorsa bu farkın gelir yazılması, negatif fark oluşuyorsa bu farkın Kanunen Kabul Edilmeyen Gider olarak yazılması gerekir. Eğer ki çalınan araç kaskolu değil ise aracın aktif değerinden birikmiş amortismanların düşülmesi sonucu kalan kısım kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınmalıdır. Nitekim İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen bir muktezada[14] “…Bu nedenle, çalınan mallara ilişkin bedellerin zarar olarak kaydedilmesi mümkün değildir. Ancak, malların çalınması nedeniyle alınacak sigorta tazminatının bunların değerinden fazla olan kısmının kâra alınması gerekmektedir.” şeklinde açıklamalar yapılmıştır. Yine Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından verilen bir başka muktezada[15] “Bilindiği üzere Vergi Kanunlarında çalınan emtia bedellerinin zarar olarak yazılmasına veya bunlar için karşılık ayrılmasına imkan veren herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle çalınan emtia değerinin gider olarak dikkate alınması mümkün değildir. Çalınan emtia ile ilgili olarak sigortadan alınan tazminatın emtianın değerini aşan kısmının gelir olarak dikkate alınması gerekmektedir.” şeklinde açıklamalar yapılmıştır. Konuyu bir örnek ile açıklarsak; ASAK Ltd. Şti 05.05.2006 tarihinde KDV dahil 11.800,00.-YTL (KDV si 1.800,00 YTL)’ye bir kamyonet satın almıştır. Söz konusu kamyonet alışı ile ilgili olarak aşağıdaki şekilde kayıt yapılmıştır. 05.05.2006 254 TAŞITLAR 10.000 191 İndirilecek KDV 1.800 102 BANKALAR 11.800 Söz konusu kamyonet ile ilgili 2006 yılı dönem sonunda aşağıdaki şekilde amortisman ayrılmıştır. 31.12.2006 770 GENEL YÖNET. GİDERLERİ 2.000 257 BİRİK. AMORTİS 2.000 Söz konusu kamyonet ile ilgili 2007 yılı dönem sonunda aşağıdaki şekilde amortisman ayrılmıştır 31.12.2007 770 GENEL YÖNET. GİDERLERİ 2.000 257 BİRİK. AMORTİS 2.000 ASAK Ltd. Şti 05.05.2006 tarihinde KDV dahil 11.800,00.-YTL (KDV si 1.800,00 YTL)’ye satın aldığı kamyonet 2008 yılında çalınmıştır. Çalınma işlemi polis tutanağı v.b. belgeler ile tevsik edilmiştir. Bu durumda ASAK Ltd. Şti. nin yapacağı kayıt aracın kaskolu olup olmadığına göre değişecektir. a) Aracın Kaskosunun Olmadığı Durumda Yapılacak Kayıt Çalınan aracın işletmenin aktifinden çıkartılması için 2008 yılı içinde yapılması gereken kayıt aşağıdaki gibi olmalıdır. Görüleceği üzere çalınan araç kaskolu değil ise aracın aktif değerinden birikmiş amortismanların düşülmesi sonucu kalan kısım kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınmıştır. 257 BİRİK. AMORTİS 4.000 689 D.O.DIŞI GİDER VE ZARARLAR (KKEG) 6.000 254 TAŞITLAR 10.000 Daha öncede bahsettiğimiz üzere çalınan aracın alındığı dönemde indirilen katma değer vergisinin, aracın çalınmasından dolayı indirilemeyecek katma değer vergisi mahiyetine dönüşecektir. Bu nedenle çalınan taşıta ilişkin olarak yüklenip indirim konusu yapılan vergilerin çalınma fiilinin meydana geldiği vergilendirme döneminde düzeltilerek, “hesaplanan katma değer vergisi”ne ilave edilmesi gerekmektedir. Ayrıca indirimi reddedilen KDV side kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınacaktır. İndirimi reddedilen KDV ile ilgili kayıt aşağıdaki gibi olmalıdır 689 D.O.DIŞI GİDER VE ZARARLAR (KKEG) 1.800 391 HESAPLANAN KDV 1.800 b) Aracın Kaskosunun Olduğu Durumda Yapılacak Kayıt Çalınan araç için sigorta şirketinden alınan kasko bedeli ile aracın net aktif değeri arasında pozitif bir fark oluşuyorsa bu farkın gelir yazılması, negatif fark oluşuyorsa bu farkın Kanunen Kabul Edilmeyen Gider olarak dikkate alınması gerekir. Ayrıca sigorta şirketinden alınan tazminatlar, aracın kaskosunun olmadığı duruma kıyasla işletmenin kanunen kabul edilmeyen giderini azaltıcı etki yaratacaktır. Örneğimize dönersek çalınan araç nedeniyle sigorta şirketinin 10.000 YTL tazmin edilmiş ise yapılacak kayıt aşağıdaki gibi olmalıdır 102 BANKALAR 10.000 257 BİRİK. AMORTİS 4.000 254 TAŞITLAR 10.000 679 D.O.DIŞI GELİR VE KARLAR 4.000 Çalınan araç nedeniyle sigorta şirketinin 5.000 YTL tazmin edilmiş ise yapılacak kayıt aşağıdaki gibi olmalıdır 102 BANKALAR 5.000 257 BİRİK. AMORTİS 4.000 689 D.O.DIŞI GİDER VE ZARARLAR (KKEG) 1.000 254 TAŞITLAR 10.000 Yine çalınan taşıta ilişkin olarak yüklenip indirim konusu yapılan vergilerin çalınma fiilinin meydana geldiği vergilendirme döneminde düzeltilerek, “hesaplanan katma değer vergisi”ne ilave edilmesi gerekmektedir. Ayrıca indirimi reddedilen KDV side kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınacaktır. Dolayısıyla KDV ile ilgili yapılacak kayıt aracın kaskolu olup olmadığına göre farklılık arz etmemekte yapılacak kayıt aynı olmaktadır. İndirimi reddedilen KDV ile ilgili kayıt aşağıdaki gibi olmalıdır 689 D.O.DIŞI GİDER VE ZARARLAR (KKEG) 1. 800 391 HESAPLANAN KDV 1.800 VII-SONUÇ Bu makalede gerçek usulde vergilendirilen mükellefler veya kurumlar vergisi mükellefleri tarafından satın alınan ve işletmenin envanterine kaydedilen binek veya ticari araçların çalınması durumunu vergisel yönüyle açıklamaya çalıştık. İşletmenin envanterine kayıtlı araçların çalınması durumunda Vergi İdaresi; ticari işletmelerin aktiflerine kayıtlı araçların çalınması nedeniyle bu iktisadi kıymetlerin zarar kaydı olabilmesinin hiçbir şekilde mümkün bulunmadığını açıklamıştır. Yine Vergi İdaresi ticari işletmelerin aktiflerine kayıtlı araçların çalınmasını zayi kapsamında değerlendirerek çalınan araçlar nedeniyle daha önceden indirim konusu yapılan katma değer vergisi var ise bunun düzeltilerek hesaplanan KDV ye ilave edilmesi gerektiği yönünde görüş bildirmiştir. [1] Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 43 üncü Maddesi 18.05.2007 Tarih Ve 26526 Sayılı Resmi Gazete’de Yapılan Değişiklik İle Yürürlüğe Girmiştir. [2] Söz Konusu Yükümlülükler Sadece Aracın Çalınması Durumunda Değil Aracın Kaza Yapması Durumunda da Geçerlidir. [3] 06.01.1961 Tarih Ve 10700 Sayılı Resmi Gazetede Yayınlanmıştır. [4] 22.06.2006 Tarih Ve 26206 Sayılı Resmi Gazetede Yayınlanmıştır. [5] Gelir İdaresi Başkanlığının 24.03.1999 Tarih Ve B.07.0.Gel.0.40/4009-39/11978 Sayılı Muktezası [6] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının 18.09.2004 Tarih Ve 12399 Sayılı Muktezası [7] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının 03.11.2004 Tarih Ve 15029 Sayılı Muktezası [8] 02.11.1984 Tarih ve 18563 Sayılı Resmi Gazetede Yayınlanmıştır [9] 30.11.1984 Tarih ve 18591 Sayılı Resmi Gazetede Yayınlanmıştır [10] Ankara Vergi Dairesi Başkanlığının 20.02.2006 Tarih Ve B.07.1.GİB.4.06.17.01/KDV-1/14030-2 Sayılı Muktezası [11] Gelir İdaresi Başkanlığının 24.03.1999 Tarih Ve 40/400939 Sayılı Muktezası [12] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının 21.12.2006 Tarih Ve 10558 Sayılı Muktezası [13] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının 08.02.2007 Tarih Ve 1087 Sayılı Muktezası [14] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının 18.11.2005 Tarih Ve 1983 Sayılı Muktezası [15] Gelir İdaresi Başkanlığının 30.12.1999 Tarih Ve 8.07.0.GEL.0.49/4913-62Sayılı Muktezas |