AHMET BARLAK MUHASEBE FORUMU

Orjinalini görmek için tıklayınız: YABANCI PARALARIN DEĞERLEMESİ
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Sayfalar: 1 2
Yabancı Paraların Değerlemesi
Çarşamba, 28 Nisan 2010 16:41
1.1- Kapsamı 

Yabancı paraların değerlemesi 213 sayılı VUK’un 280. maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu maddede; 

“Yabancı paralar borsa rayici ile değerlenir. Borsa rayicinin takarrüründe muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedeli esas alınır. 

Yabancı paranın borsada rayici yoksa, değerlemeye uygulanacak kur Maliye Bakanlığınca tespit olunur. 

Bu madde hükmü yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da caridir. Bunlardan vadesi gelmemiş senede bağlı alacak ve borçlar, bu Kanunun 281 ve 285’inci maddeleri uyarınca değerleme günü kıymetine irca edilebilir. Ancak senette faiz oranının yazılı olmadığı durumlarda değerleme gününde geçerli olan Londra Bankalar Arası Faiz Oranı (LİBOR) esas alınır .” hükmü yer almaktadır. 

Yabancı paralar ile yabancı para cinsinden senetli veya senetsiz alacaklar ve borçların değerlemesinde, yukarıda yer alan madde hükmü uygulanacaktır. 

Yukarıdaki madde de belirtildiği üzere, yabancı paraların değerlemesinde asıl ölçü borsa rayicidir. 213 sayılı VUK’un 263’üncü maddesine göre yabancı paralarda borsa rayici, kambiyo borsasına kayıtlı olan yabancı paraların değerlemeden önceki son muamele gününde borsadaki muamelelerin ortalama değerlerini ifade etmektedir. 

Borsa rayicinin oluşumunda muvazaa olduğu anlaşılırsa değerlemede alış bedeli esas alınır, ancak yabancı paraların borsa rayici bulunmaması halinde değerlemeye esas alınacak kur, 213 sayılı VUK’un 280’inci maddesinde belirtildiği üzere, Maliye Bakanlığı’nca tespit olunacaktır. 

Buna göre, değerlemede borsa rayicinin uygulanabilmesi için, öncelikle bir kambiyo borsasının bulunması ve bu borsada yabancı paraların işlem görmesi gerekmektedir. Ancak, ülkemizde bir kambiyo borsası bulunmadığından, yabancı paralar için borsa rayici ile değerleme yapılması mümkün değildir. Dolayısıyla, yabancı paralar ile bu paralarla olan senetli veya senetsiz alacak ve borçların değerlemesinde, Maliye Bakanlığı’nca tespit edilecek kur esas alınacaktır. 

1.2- Değerlemede Esas Alınacak Kur 

Yabancı paraların değerlemesinde asıl ölçü borsa rayicidir, ancak ülkemizde kurulu bir kambiyo borsası bulunmadığından, değerlemede, Maliye Bakanlığı’nca tespit edilecek kur esas alınacaktır. 

213 Sayılı VUK’un 280’inci maddesinin, yabancı paraların değerlemesinde kur belirleme hususunda Maliye Bakanlığı’na verdiği yetkiye istinaden, Bakanlık yayımladığı tebliğlerle, her yılsonu (31/12/..) itibariyle kurları belirlemiştir. Söz konusu tebliğlerde, kurlar efektif alış ve döviz alış olarak ayrı ayrı belirlenmiştir. Uygulamada, efektif alış kuru nakit yabancı paralar için, döviz alış kuru ise yabancı paralar cinsinden düzenlenen poliçe, bono, senet, vb. belgeler için yapılan değerlemede esas alınmaktadır. Ancak, efektif cinsinden yabancı paralar için efektif alış kurunun bulunmaması halinde döviz alış kuru değerlemede esas alınabileceğine, 283 Seri No,lu VUK Genel Tebliğinde açıkça yer verilmiştir. 

Yayımlanan 130 Seri No,lu VUK Genel Tebliğinde, Bakanlıkça kurlarla ilgili olarak herhangi bir tespit yapılmadığı sürece, T.C. Merkez Bankası’nca tespit ve ilan olunan döviz alış kurlarının mezkur ilanlarda belirtilen tarihlerden itibaren değerlemelerde esas alınması gerektiği, yine, bu konuda yayımlanan 271 Seri No,lu VUK Genel Tebliği ve sonraki tebliğlerde, vergi uygulamaları açısından, bankaların dönem sonları (31/12/..) itibariyle yapacakları değerleme sırasında Bakanlıkça belirlenen kurlar yerine, T.C. Merkez Bankasınca belirlenen esaslara uygun olarak tespit ettikleri ve fiilen uyguladıkları alış kurlarını esas almaları gerektiği, belirtilmektedir. 

Bununla birlikte, 217 seri no.lu GVK Genel Tebliği’nde geçici vergi dönemleri itibariyle yabancı paralar ile yabancı para cinsinden olan alacak ve borçların değerlemesinde esas alınacak kurlarla ilgili açıklamalara yer verilerek, yapılacak değerlemede, 213 Sayılı VUK’un 280’inci maddesi hükümlerinin uygulanması ve bu şekilde yapılacak değerlemede T.C. Merkez Bankasınca Resmi Gazetede geçici vergi döneminin kapandığı tarih itibariyle yayımlanan döviz alış kurlarının esas alınması gerektiği belirtilmiştir. 

Bu doğrultuda; 

- Bakanlıkça dönem sonlarında (31/12/.. ve geçici vergi dönemleri itibariyle) yayımlanan tebliğ ile kur tespit ve ilan edilmişse bu kurun, 

- Bakanlıkça kur tespit ve ilan edilmemişse T.C. Merkez Bankası tarafından belirlenen kurların, 

- Geçici vergi dönem sonunda, T.C. Merkez Bankasınca döneminin kapandığı tarih itibariyle yayımlanan döviz alış kurlarının, 

- Nakit yabancı paralar için efektif alış kurunun, 

- Yabancı paralar cinsinden düzenlenen poliçe, bono, senet, vb. belgeler için döviz alış kurunun, 

- Bankaların dönem sonlarında Bakanlıkça belirlenen kurlar yerine, T.C. Merkez Bankasınca belirlenen esaslara uygun olarak tespit ettikleri ve fiilen uyguladıkları alış kurlarının, 

değerlemede esas alınması gerekmektedir 

2- YABANCI PARA CİNSİNDEN ALACAK VE BORÇLARIN DEĞERLEMESİ 

Yabancı para cinsinden olan senetli veya senetsiz alacaklar ve borçların değerlemesinde de 213 Sayılı VUK’un 280’inci madde hükümlerinin uygulanacağı, madde metninde açıkça belirtilmiştir. Bu doğrultuda, yabancı para cinsinden olan senetli ve senetsiz alacak ve borçlar da, Maliye Bakanlığınca ilan edilen kurlar üzerinden değerlenecektir. Değerlemede, döviz alış kurları esas alınacak, şayet Bakanlıkça kur tespit ve ilan edilmemişse, T.C. Merkez Bankası tarafından belirlenen döviz alış kurları esas alınacaktır. Bununla birlikte, geçici vergi dönemleri itibariyle, T.C. Merkez Bankasınca dönemin kapandığı tarih itibariyle yayımlanan döviz alış kurları değerlemede esas alınacaktır. 

Ayrıca, vadesi gelmemiş yabancı para cinsinden olan senede bağlı alacak ve borçlar, 213 sayılı VUK’un 281 ve 285’inci maddeleri uyarınca değerleme günü kıymetine irca edilebilecek yani indirgenebilecektir. Senette faiz oranının yazılı olmadığı durumlarda değerleme gününde geçerli olan Londra Bankalar Arası Faiz Oranı (LİBOR) esas alınacaktır. 

LİBOR Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanmamaktadır. Dolayısıyla, reeskont uygulamasında LİBOR’u kullanacak bir mükellef, LİBOR’u nasıl bulacaktır? Bu sorunu ortadan kaldırmak için, işletmelerin LlBOR’u ekonomi gazete ve dergilerinden takip etmeleri, araştırmaları ve bulmaları gerekmektedir. 

Bir diğer husus ise, reeskont uygulamasında değerleme gününde geçerli olan LlBOR’un esas alınacağının belirtilmesidir. Halbuki faiz ve vade farkı hesaplarında uygulanan oran, alacak veya borcun doğduğu, dolayısıyla senedin düzenlendiği tarihteki oran olmalıdır. Fakat Yasada açık olarak değerleme günü oranının uygulanacağı belirtildiğinden, bunun uygulanması zorunlu olmaktadır. 

3- DEĞERLEMEDE ORTAYA ÇIKAN KUR FARKLARININ TESPİTİ VE MUHASEBELEŞTİRİLMESİ 

Yabancı paraların değerlemesinde, yabancı paralar ile yabancı para cinsinden alacak ve borçların yasal defterlerdeki kayıtlı değerleri ile, Maliye Bakanlığınca veya T.C. Merkez Bankasınca belirlenen efektif ve döviz alış kurları dikkate alınarak tespit edilen değerleri karşılaştırılır. 

Nakit yabancı paraların kayıtlı değerleri, yapılan değerleme sonucu tespit edilen miktardan küçükse oluşan fark kar niteliğinde olup, ilgili dönem gelirlerine yansıtılabilmesi için, söz konusu fark “646 Kambiyo Karları Hesabı”na alacak, “100 Kasa Hesabı”na borç kaydedilerek muhasebeleştirilir. Aksi durumda ise, zarar niteliğinde olup, dönem giderlerine yansıtılması için, söz konusu fark “656 Kambiyo Zararları Hesabı”na borç, “100 Kasa Hesabı”na alacak kaydedilerek muhasebeleştirilir. 

Yabancı para cinsinden alacak (senetli veya senetsiz) ise, kayıtlı değeri, yapılan değerleme sonucu tespit edilen miktardan küçükse oluşan fark kar niteliğinde olup, ilgili dönem gelirlerine yansıtılabilmesi için, söz konusu fark “646 Kambiyo Karları Hesabı”na alacak, “120 Kasa Hesabı” veya “121 Borç Senetleri Hesabı”na borç, aksi durumda, söz konusu fark zarar niteliğinde olup, “656 Kambiyo Zararları Hesabı”na borç, ilgili hesaplara da alacak kaydedilerek muhasebeleştirilir. 

Yabancı para cinsinden borç (senetli veya senetsiz) ise, kayıtlı değeri, yapılan değerleme sonucu tespit edilen miktardan büyükse oluşan fark kar niteliğinde olup, ilgili dönem gelirlerine yansıtılabilmesi için, söz konusu fark “646 Kambiyo Karları Hesabı”na alacak, “320 Kasa Hesabı” veya “321 Borç Senetleri Hesabı”na borç, aksi durumda, söz konusu fark zarar niteliğinde olup, “656 Kambiyo Zararları Hesabı”na borç, ilgili hesaplara da alacak kaydedilerek muhasebeleştirilir.

Kaynak:http://www.denetimturkey.com/component/content/article/176-vergi-sirkueleri/1941-yabanci-paralarin-degerlemesi

 
Koray ATEŞ
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
E. Öğretim Görevlisi





UYGULAMALI OLARAK KUR FARKLARI, MUHASEBE KAYITLARI, VERGİ KANUNLARI KARŞISINDAKİ DURUMU VE KDV BOYUTU

Tarih: 14.05.2008

Bu çalışma kur farkları ile ilgili işlemlerde tereddüt edilen bir çok konuya açıklık getirmekte olup söz konusu muhasebe kayıtları, ticari hayatın gerçeklerine dayanmakla birlikte, klasik, teorik anlatımdan uzak ve tek boyutlu örneklerden bu anlamda önemli ölçüde farklılık göstermektedir. 

Vergi Usul Kanunu’nun 280. maddesinde yabancı para üzerinden olan alacaklar ve borçların borsa rayici ile değerleneceği hüküm altına alınmıştır. Borsa rayicinin takarrüründe (karar verilmesinde) muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedeli esas alınacaktır.

Yabancı paranın borsada rayici yoksa değerlemeye uygulanacak kur Maliye Bakanlığınca tespit olunur. Diğer yandan 130 ve 380 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile 217 Seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde değerleme günü itibariyle Maliye Bakanlığınca kur ilan edilmediği durumlarda T.C. Merkez Bankasınca Resmi Gazetede yayımlanan döviz alış kurlarının esas alınacağı düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu şekilde yapılacak değerlemelerde efektif cinsinden yabancı paralar için efektif alış kurunun (bulunmaması halinde döviz alış kurunun), döviz cinsinden yabancı paralar içinse döviz alış kuru uygulanacaktır. 

105 Sıra No’lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliği’ne göre bedelin döviz cinsinden veya dövize endekslenerek ifade edildiği işlemlerde, bedelin kısmen veya tamamen vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarihten sonra ödenmesi halinde, satıcı lehine ortaya çıkan kur farkı esas itibariyle vade farkı mahiyetinde olduğundan, matrahın bir unsuru olarak vergilendirilmesi gerekmektedir.

Buna göre, teslim veya hizmetin yapıldığı tarih ile bedelin tahsil edildiği tarih arasında ortaya çıkan lehte kur farkı için satıcı tarafından fatura düzenlenmek ve faturada gösterilen kur farkına, teslim ve hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemler için geçerli olan oran uygulanmak suretiyle KDV hesaplanacaktır. 

Bedelin tahsil edildiği tarihte alıcı lehine kur farkı oluşması halinde, söz konusu kur farkı tutarı üzerinden alıcı tarafından satıcıya bir fatura düzenlenerek, teslim ve hizmetin yapıldığı tarihteki oran üzerinden KDV hesaplanması gerekmektedir.

Ödeme veya tahsilât yapılmadan sadece değerleme işleminde hesaplanacak kur farkları için fatura düzenlenmesi ve KDV hesaplanması gerekmemektedir. Dövizli satışlardan kaynaklanan kur farklarının faturası, dövizli alacağın tahsilinde veya borcun ödendiğinde düzenlenecek ve bu faturada KDV hesaplanacaktır. 

Yukarıda anlatılanlar ayrıntılı bir örnekle aşağıda açıklanmaya çalışılmıştır. 



a) Döviz Kurunun Yükselmesi ve Dövizli Borcumuzda Bir Artış Meydana Gelmesi Durumu

Örneğin, 18.01.2008 tarihinde 12.000 Euro + 2.160 Euro KDV bedelli Ticari Mal alındığı varsayımı altında söz konusu işleme ilişkin kayıtlar şöyle olacaktır (1 Euro = 1,900 YTL).

12.000 x 1,900 = 22.800 YTL (Mal Bedeli)

2.160 x 1,900 = 4.104,00 YTL (KDV) 

-----------------------------------------18.01.2008--------------------------------

153 Ticari Mallar Hs. 22.800,00

191 İnd.KDV Hs 4.104,00

320 Satıcılar Hs 26.904,00

- 01.03 X A.Ş.

----------------------------------------------------------------------------------------



Söz konusu faturanın vadesinin 95 gün olduğunu ve 05.04.2008 tarihinde faturanın ödeneceği ve ilk geçici vergi döneminde Euro’nun 1=1,950 YTL olduğu varsayımı altında aşağıdaki işlemler yapılacaktır.

31.03.2008 Geçici Vergi Dönemi: 14.160 Euro x 1,950 = 27.612 YTL, böylece

( 27.612 – 26.904 = ) 708 YTL kur zararı oluştuğundan kayıtlar şu şekilde olmalıdır.



-----------------------------------31.03.2008-----------------------------------------

656 Kambiyo Zararları Hs. 708

320 Satıcılar Hs 708

- 01.03 X A.Ş.

------------------------------------------------------------------------------------------

Faturanın ödeme vadesinde, yani 05.04.2008 tarihinde döviz kurunun (MB Döviz alış kurunun) 1 Euro = 1,975 YTL olduğu varsayımı altında sırasıyla aşağıdaki işlemler yapılmalıdır.

05.04.2008 Ödeme günü : 14.160 Euro x 1,975 = 27.966 YTL. Böylece;

27.966 – 26.904 = 1.062 YTL toplam kur zararı oluşmaktadır. Böylece, karşı firma tarafımıza 1.062 YTL üzerinden iç yüzde yöntemiyle KDV de hesaplayarak kur farkı faturası düzenlenmelidir.

Ancak düzenlenen faturanın 1.062 – 708 = 354 YTL’sinden daha önce iç yüzde ile bulunan KDV tutarının düşülmesinden sonra kalan kısmının gider olarak kayıtlara alınması gerekmektedir.

Buna göre düzenlenen faturanın matrahı; 900 YTL olmalı KDV’si ise 162 YTL hesaplanmalıdır. 

(1.062 / 1.18 = 900 İç yüzde yöntemiyle KDV matrahı olup KDV’si 162 YTL’dir)



------------------------------------------05.04.2008------------------------------------------

656 Kambiyo Zararları Hs. 192 

191 İnd. KDV Hs. 162

320 Satıcılar Hs 354

- 01.03 X A.Ş.

--------------------------------------------------------------------------------------------------



------------------------------------- 05.04.2008----------------------------------------------

320 Satıcılar Hs 27.966

- 01.03 X A.Ş. 

102 Bankalar Hs. 27.966

- .01.01 Y Bankası

Borcumuzun tamamının ödenmesi

-------------------------------------------------------------------------------------------------



b) Döviz Kurunun Düşmesi ve Dövizli Borcumuzda Bir Azalış Meydana Gelmesi:

Örneğin, 31.03.2008 tarihinde döviz kurunun 1 Euro = 1,870 YTL olduğu varsayımı altında söz konusu işleme yönelik değerleme kaydı aşağıdaki gibi olacaktır.

31.03.2008 Geçici Vergi Dönemi: 14.160 x 1,870 = 26.479 YTL 

Kayıtlarımızdaki tutar 26.904 YTL idi (bkz. Bir önceki örneğe ilişkin ilk muhasebe kaydı); Bu sonuca göre (26.904 – 26.479 =) 425 YTL kambiyo karı oluşmaktadır. Bu işlem aşağıdaki gibi muhasebeleştirilmelidir.

-----------------------------------31.03.2008----------------------------

320 Satıcılar Hs 425

- 01.03 X A.Ş.

646 Kambiyo Karları Hs. 425

Geçici vergi değerlemesi

-----------------------------------------------------------------------------



05.04.2008 Ödeme günü : 1 Euro = 1,860 YTL olsun. Böylece; 

14.160 x 1,860 = 26.338 YTL 

Kayıtlarımızdaki tutar 26.904 YTL idi. Böylece, (26.904 – 26.338 =) 566 YTL toplam kur karı oluşacaktır. Faturayı düzenleyen taraf 566 YTL üzerinden iç yüzde yöntemiyle KDV’sini hesaplayıp kalan tutarı kambiyo karına yazacaktır. Ne var ki, bu tutarın tamamını 646 Kambiyo Karları hesabına yazılmayacaktır. Zira bunun 425 YTL’si ilk geçici vergi döneminde kayıtlara alınmıştır.

566 – 425 = 141 YTL ise 320 no’lu hesaptan düşülecektir. Yine aynı tutardan 566 YTL üzerinden iç yüzde ile hesaplanacak KDV düşüldükten sonra kalan kısım 646 no’lu hesaba yazılacaktır. Şöyle ki;

-----------------------------------05.04.2008------------------------------

320 Satıcılar Hs 141

- 01.03 X A.Ş. 

646 Kambiyo Karları Hs 54,66

391 Hesaplanan KDV Hs. 86,34

------------------------------------------------------------------------------



----------------------------------05.04.2008------------------------------

320 Satıcılar Hs 338

- 01.03 X A.Ş.

102 Bankalar Hs. 338

- .01.01 Y Bankası

Borcumuzun tamamının ödenmesi

------------------------------------------------------------------------------



NOT: 646 Nolu hesaba 54,66 YTL yazılmasının nedeni, bir önceki geçici vergi döneminde 646 hesaba 425 YTL kayıt edilmesidir. Oysa, bu tutarın içinde KDV’de dahildir. Toplam kur karı 566 YTL’nin KDV’si iç yüzde ile ayrıldığında geriye 479,66 YTL kur karı kalmaktadır. Böylece bu tutar 646 no’lu hesaba yazılması gereken toplam tutar olmalıdır. Ancak, bunun 425 YTL’si 31.03.2008 tarihinde kayıtlara intikal ettirilmiştir. Geriye kalan (479,66 – 425 =) 54,66 YTL’de 646 no’lu hesaba yazılmalıdır. 



Kaynak: http://www.MuhasebeTR.com 
(Bu makale yazılı veya elektronik ortamda kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak göstermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır .) 



KAYNAK: Bu yazı http://www.MuhasebeTR.com adresinden alınmıştır.  
 
60 SERİ NOLU KDV SİRKÜSÜ

4.5. Yurt İçi Teslimler ile İhraç Kayıtlı Teslimlerde Oluşan Kur Farkları

KDV Kanununun 26 ncı maddesinde, bedelin döviz ile hesaplanması halinde dövizin, vergiyi doğuran olayın meydana geldiği andaki cari kur üzerinden Türk parasına çevrileceği hüküm altına alınmıştır.

Konu ile ilgili 105 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin E bölümünde açıklama yapılmıştır.

4.5.1. Yurt içinde KDV uygulanmak suretiyle teslim edilen mallara ilişkin olarak,

- KDV dahil toplam bedelin dövize endeksli olarak belirlenmesi durumunda vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarih ile ödeme tarihi arasında ortaya çıkan kur farkı bedeline iç yüzde oranı uygulanarak,

- Dövize endeksli toplam bedele KDV'nin dahil edilmemesi durumunda vergiyi doğuran olay ile ödeme tarihi arasında ortaya çıkan kur farkları üzerinden lehine kur farkı ortaya çıkan mükellef tarafından düzenlenecek faturada KDV hesaplanması ve kur farkının ortaya çıktığı dönemde her iki mükellef tarafından genel esaslar çerçevesinde işlem yapılması gerekmektedir.

4.5.2. KDV Kanununun 11/1-c maddesi hükmü gereğince tecil-terkin uygulanmak suretiyle teslim edilen mallara ait bedelin dövize endeksli olarak belirlenmesi durumunda, vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarih ile ödeme tarihi arasında ihracatçı lehine ortaya çıkan kur farkları için ihracatçı tarafından düzenlenecek faturada KDV hesaplanarak beyan edilmesi gerekmektedir. Söz konusu KDV imalatçı tarafından genel esaslara göre indirim konusu yapılabilecektir. İmalatçı lehine kur farkı ortaya çıkması halinde 25 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin D bölümüne göre işlem yapılması gerekmektedir.  
 
25 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin D bölümü


D - İHRACAT BEDELLERİNE BAĞLI VERGİ İADESİ, KUR FARKI VE KAYNAK KULLANIMI DESTEKLEME PRİMİNDE ÖN İHRACAT İSTİSNASININ UYGULANMASI :

Bilindiği üzere, ihracatçıların yurt dışına teslim ettikleri mal karşılığında aldıkları bedellerin, bu meyanda vergi iadesi, kur farkı ve kaynak kullanımı destekleme primlerinin katma değer vergisine tabi olması söz konusu değildir.

Ancak, ihracatçıların mal satın aldığı imalatçı firmalarına ödeyeceği, kur farkı, vergi iadesi ve kaynak kullanımı destekleme primi ise, Katma Değer Vergisi Kanununun 20 nci maddesine göre malın bedeli içinde mütalaa edilmesi gerektiğinden vergiye tabi bulunmaktadır.

Diğer taraftan, 3065 sayılı Kanunun ihracat istasnasını düzenleyen 11 inci maddesinc 3297 sayılı Kanunla © bendi eklenmiş ve imalatçıların imal ettikleri mallardan ihraç edilmek şartıyla ihracatçılara yapacakları teslimler nedeniyle hesaplanan verginin ihracatçılar tarafından ödenmeyeceği, mükelleflerce tahsil edilmeyen, ancak ilgili dönem beyannamesinde beyan edilecek olan bu verginin vergi dairesince tarh, tahakkuk ve tecil olunacağı, ihracatın teslim tarihini takip eden 3 ay içinde gerçekleşmesi halinde tecil edilen bu verginin terkin olunacağı esası getirilmişlir.

Kanunun 11/c maddesi çerçevesinde yapılacak mal alımlarında hesaplanan katma değer vergisinin ihracatçı tarafından ödenmeyeceği esası getirildiğine göre, malın bedeli içinde mütalaa edilen kur farkı, vergi iadesi ve kaynak kullanımı destekleme primi ödemelerine ait katma değer vergisinin de ihracatçı tarafından ödenmemesi ve tecil terkin müessesesinin çalıştırılması gerekmekte ise de söz konusu ödemeler, ihracatın gerçekleşmesinden sonra yapıldığı için bu müessesenin çalıştırılmasına imkan bulunmamakta, dolayısıyla yukarıda sayılan ödemelerin vergiden arındırılabilmesi için indirim müessesesinin işletilmesi gerekmektedir.

Bilindiği gibi, Katma Değer Vergisi Kanununun 29 uncu maddesinin 4 üncü fıkrasında, Maliye ve Gümrük Bakanlığı vergi indirimi uygulamasında doğabilecek aksaklıkları, vergi mükerrerliğine ve vergi muafiyetine meydan vermeyecek şekilde, bu Kanunun ana ilkelerine uygun olarak gidermeye ve indirimle ilgili usul ve esasları düzenlemeye yetkili kılınmıştır.

Bu yetki uyarınca, ihracatın gerçekleşmesinden sonra ihracatçı tarafından kendilerine intikal ettirilen vergi iadesi, kur farkı ve kaynak kullanımı destekleme primi ödemelerinin karşılığında imalatçının keseceği faturalarda; bu ödemelerin tek tek belirtilmesi ve ödemelere ait hesaplanan katma değer vergisinin ayrıca gösterilmesi ile asıl mala ilişkin fatura ve ihracata ait gümrük çıkış beyannamesine atıfta bulunularak bu verginin tahsil edilmediğini belirten bir şerh konulması, bilahare sözü edilen ödemelere ait düzenlenen faturada gösterilen verginin, faturanın ait olduğu döneme ilişkin beyannamede gösterilerek, bu verginin aynı beyannamede indirim konusu yapılması suretiyle söz konusu ödemelerin de vergiden arındırılması uygun görülmüştür.

Öte yandan, ihracatçıların imalatçılardan yaptığı mal alımları ile ilgili olarak imalatçı tarafından düzenlenen faturalarda ayrıca gösterilen ve 3065 sayılı Kanunun 11/1 inci maddesine 3297 sayılı Kanunla eklenen © bendinde belirtilen tecil ve terkin uygulamasına başvurulmayan katma değer vergisinin, ihracatçılar tarafından genel hükümler çerçevesinde indirim konusu yapılması ve indirime rağmen arta kalan bir miktarın bulunması halinde ise, bu miktarın iadesi mümkün bulunmaktadır.  
 
Başlık Senet ve çeklerin ödenmesi sırasında ortaya çıkan kur farkına ilişkin KDV ile KVK Geçici 5. md. göre birleşen şirketin internet ortamında beyanı hk.
Tarih 27/12/2011
Sayı B.07.1.GİB.4.35.17.01-35-02-761
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İZMİR VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri KDV ve Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü







Sayı

:

B.07.1.GİB.4.35.17.01-35-02-761

27/12/2011

Konu

:

Senet ve çeklerin ödenmesi sırasında ortaya çıkan kur farkına ilişkin KDV ile KVK Geçici 5. md. göre birleşen şirketin internet ortamında beyanı





İlgide kayıtlı özelge talep formunda;

- Firmanızca sipariş üzerine imalat yapıldığından bahisle, sipariş bağlantısı yapıldığında döviz cinsinden çek veya senet düzenlendiği, müşteriye mal teslim edildiğinde de teslim tarihi itibariyle döviz kurunun esas alınarak faturanın düzenlendiği, ancak çek veya senetlerin mal tesliminden önce veya sonra tahsil edilmesi halinde veya mal alınan firmalara ciro edilmesi durumunda ortaya çıkan kur farklarının katma değer vergisi karşısındaki durumu ile kur farklarının beyanı ve

- Kurumlar Vergisi Kanununun Geçici 5 inci maddesine göre birleşen şirketin internet ortamında beyannamelerini ne şekilde vereceği,

konularında Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU UYGULAMASI:

5520 sayılı KurumlarVergisi Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasıyla, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı belirtilmiş, maddenin ikinci fıkrasıyla da, safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun bilanço esasında ticari kazancın tespiti ile ilgili 38 inci maddesinin birinci fıkrasında, "Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermeyenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet farktır..." denilmiş olup, aynı Kanunun 39 uncu maddesinde ise, "İşletme hesabı esasına göre ticari kazanç, bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile giderler arasındaki müspet farktır. Elde edilen hasılat, tahsil olunan paralarla tahakkuk eden alacakları; giderler ise, tediye olunan ve borçlanılan meblağları ifade eder..." hükmüne yer verilmiştir.

Kanunda yer alan düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, kurum kazancı, ticari kazanç niteliği taşıdığı ve ticari kazanç gibi tespit edildiğinden elde etme yönündün tahakkuk esası geçerlidir. Kurum kazancının, hesap dönemleri itibariyle tespit edilerek, dönemler itibariyle gerçekleşmiş gelir ve giderlerin safi kurum kazancının tespitinde dikkate alınması gerekir. Dönemsellik ilkesi gereğince işletmenin sürekli kabul edilen ömrü belli dönemlere bölünür ve her dönemin faaliyet sonuçları diğer dönemlerden bağımsız olarak saptanır. Gelir ve giderler tahakkuk esasına göre muhasebeleştirilerek hasılat, gelir ve karlar aynı döneme ait maliyet, gider ve zararlarla karşılaştırılır. Tahakkuk ise gelirin ve giderin miktar ve mahiyet itibariyle kesinleşmesini ifade eder.

Kurumlar Vergisi Kanununun 32 nci maddesinde; "(1) Kurumlar vergisi kurum kazancı üzerinden % 20 oranında alınır.

(2) Kurumlar vergisi mükelleflerince, (dar mükellefiyete tabi kurumlarda ticari ve zirai kazançlarla sınırlı olarak) cari vergilendirme döneminin kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere Gelir Vergisi Kanununda belirtilen esaslara göre ve cari dönemin kurumlar vergisi oranında geçici vergi ödenir. Tam mükellef kurumlar için geçerli olan esaslar, dar mükellef kurumlara da aynen uygulanır..." hükmü yer almıştır.

Konuya ilişkin açıklamaların yer aldığı 217 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin "Geçici Vergiye Esas Kazancın Tespiti" başlıklı 3 üncü bölümünde; "Mükellefler, vergilendirme dönemleri itibariyle geçici vergiye tabi kazançlarının belirlenmesinde, ticari veya mesleki kazancın tespitine ilişkin olarak Gelir Vergisi Kanununda yer alan hükümlere uymak zorundadırlar.

Kurumlar vergisi mükellefleri, dönem kazançlarının belirlenmesinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin yanı sıra, safi kurum kazancının tespitine ilişkin olarak Kurumlar Vergisi Kanununda yer alan hükümleri de dikkate alacaklardır.

Geçici vergiye ilişkin kazançların hesaplanmasında da, dönemsellik esasına uyulacağı tabiidir. Örneğin, ilk üç aylık kazancın tespitinde 1 Ocak tarihinde ödenen 1 yıllık kira bedelinin, sadece ilk üç aya isabet eden kısmı dikkate alınacaktır.

Geçici vergiye esas kazançların tespitinde, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ilişkin hükümlerinin de dikkate alınması gerekmektedir. Değerleme işlemleri ise geçici vergi döneminin kapandığı tarih itibariyle yapılacaktır....." açıklamalarına yer verilmiştir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre; ticari kazancın tespitinde tahakkuk esası cari olduğundan lehte oluşan kur farklarının tahakkuk ettiği dönemin geliri olarak, aleyhe oluşan kur farklarının ise tahakkuk ettiği dönemin gideri olarak kurum kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir. Geçici vergi açısından ise dönemsellik ilkesi gereği lehte veya aleyhte oluşan kur farkları hangi geçici vergi döneminde oluşmuşsa o dönemin kazancının tespitinde dikkate alınacaktır.

Ayrıca, Kurumlar Vergisi Kanununun Geçici 4 ve Geçici 5 inci maddeleri kapsamında değerlendirilecek olan indirimli Kurumlar Vergisi hesaplamalarına ilişkin olarak beyannameler üzerinde düzenlemeler yapılmış olup, kurumlar vergisi beyannamesinin 5 no.lu tablosunun 76, 77 ve 78 inci satırları ile kurum geçici vergi beyannamesinin 31, 32 ve 33 üncü satırlarına eklenmiştir.

KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU UYGULAMASI:

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 20 nci maddesine göre, katma değer vergisinin matrahı teslim ve hizmet işlemlerinin karşılığını teşkil eden bedeldir. Bedel deyimi ise, aynı maddede, alıcının ödediği veya borçlandığı para, mal ve diğer şekillerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamı olarak tanımlanmıştır.

Ayrıca, Kanunun 24/c maddesinde, vade farkı, fiyat farkı, faiz, prim gibi çeşitli gelirler ile servis ve benzeriadlar altında sağlanan her türlü menfaat, hizmet ve değerlerin matraha dahil olduğu; 26 ncı maddesinde de, bedelin döviz ile hesaplanması halinde, dövizin vergiyi doğuran olayın meydana geldiği andaki cari kur üzerinden Türk Lirasına çevrileceği hükme bağlanmıştır.

Yukarıda yer alan açıklamalar uyarınca; mal teslimi ve hizmet ifalarına ait bedellerin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak belirlenmesi halinde, döviz cinsinden belirlenen tutarın vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarihteki cari kur üzerinden Türk Lirasına çevrilerek bulunacak bedel üzerinden katma değer vergisi hesaplanması gerekmektedir.

Öte yandan, kur farklarının KDV uygulaması karşısındaki durumuna ilişkin açıklamalara 105 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin E/2 bölümünde yer verilmiştir.

Buna göre, bedelin döviz cinsinden ifade edildiği işlerde, ödemenin vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarihten sonra yapılması durumunda geç ödeme nedeniyle ortaya çıkan kur farkları, esas itibariyle vade farkı mahiyetinde bir unsur olduğundan vergi matrahına dahil edilmesi gerekmektedir.

Dolayısıyla, KDV dahil toplam tutar üzerinden dövize endekslenerek düzenlenen çek veya senetlerin ödenmesi sırasında ortaya çıkan kur farklarına ilişkin KDV, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu anda işlemin tabi olduğu oran dikkate alınarak iç yüzde yöntemiyle; KDV hariç tuıtar üzerinden dövize endekslenerek düzenlenen çek veya senetlerin ödenmesi sırasında ortaya çıkan kur farklarına ilişkin KDV ise vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu anda işlemin tabi olduğu oran kur farkı tutarına uygulanmak suretiyle hesaplanacaktır.

Ayrıca, dövize endeksli veya döviz cinsinden düzenlenen çeklerin ciro edilmesi veya kırdırılması halinde, tahsil edilen bedelin o tarihteki cari kurdan toplam değeri ile mal teslimi veya hizmet ifasının yapıldığı tarihteki kur üzerinden hesaplanan değeri arasındaki müspet fark matraha dahil bulunmaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.







(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.  
 
Başlık Tecil terkin uygulaması kapsamında satın alınan mallara ait bedelin dövize endeksli olarak belirlenmesi durumunda, ortaya çıkan aleyhte kur farkları ihracatçı tarafından düzenlenecek fatura ile belgelendirilecek ve kur farkı üzerinden katma değer vergisi hesaplanmak suretiyle ihracatçı tarafından beyan edilerek ödenecektir.
Tarih 28/01/2005
Sayı B.07.0.GEL.0.55/5511- 2329 / 4043
Kapsam

T.C.

MALİYE BAKANLIĞI

Gelirler Genel Müdürlüğü



SAYI :B.07.0.GEL.0.55/5511- 2329

KONU:





...................................

İLGİ: 22.07.2004 tarihli dilekçeniz.

Bakanlığımıza vermiş olduğunuz ilgide kayıtlı dilekçede, yurtiçi teslimler ile ihracat kayıtlı teslimler nedeniyle, fatura bedeli tahsil edilmeden önce, değerleme sonucu oluşacak aleyhte oluşan kur farklarına fatura düzenlenip düzenlenmeyeceği hususunda Bakanlığımız görüşü sorulmaktadır.

Vergi Usul Kanunu'nun,

229. maddesinde, "Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır." hükmüne,

280. maddesinde de "Yabancı paralar borsa rayici ile değerlenir. Borsa rayicinin takarrüründe muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedeli esas alınır.

Yabancı paranın borsada rayici yoksa, değerlemeye uygulanacak kur Maliye Bakanlığınca tespit olunur..." hükmüne yer verilmiştir.

163 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği'nde açıklandığı üzere, yatırımın finansmanı ve sabit kıymet edinimi dolayısıyla oluşan kur farklarının, aktifleştirme tarihine kadar olan kısmının maliyete intikal ettirilmesi, aktifleştirildikten sonraki döneme ilişkin olanların ise seçimlik hak olarak doğrudan gider yazılması veya maliyete intikal ettirilmek suretiyle amortismana tabi tutulması mümkün bulunmaktadır.

Bu hükümler çerçevesinde;

-Faturanın tanzim edildiği tarih ile bakiye ödemelerin yapıldığı tarihler arasında oluşan kur farkları için ilk teslimde düzenlenen faturaya atıf yapılmak suretiyle fatura düzenlenmesi,

- Oluşacak aleyhte kur farklarının kambiyo gideri, lehte kur farklarının ise kambiyo geliri
olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

- Aleyhte oluşan kur farklarının dönem sonuna kadar oluşan kısmının maliyetle
ilişkilendirilmesi, aktifleştirildikten sonraki doneme ilişkin olanların ise seçimlik hak olarak
kambiyo geliri olarak değerlendirilmesi veya maliyete intikal ettirilmek suretiyle amortismana tabi
tutulması gerekecektir. Ayrıca, daha sonraki dönemlerde, seçimlik hak olarak hangi hak
kullanılmışsa o yönteme göre işlem yapılmasına devam edilecektir.

Diğer taraftan, Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 11/1-c maddesinde, imalatçılar tarafından ihracatçılara ihraç kayıtlı yapılan mal teslimlerine ilişkin katma değer vergisinin ihracatçılar tarafından ödenmeyeceği, mükelleflerce tahsil edilmeyen ancak ilgili dönem beyannamesinde beyan edilecek bu verginin vergi dairesince tarh ve tahakkuk ettirilerek tecil edileceği, söz konusu malların ihracatçıya teslim tarihini takip eden ay başından itibaren üç ay içinde ihraç halinde tecil edilen verginin terkin edileceği hüküm altına alınmış uygulamanın usul ve esasları da çeşitli tarihlerde yayımlanan Katma Değer Vergisi Genel Tebliğleri ile belirlenmiş ve 05.05.2004 tarihli ve 14 sayılı Numaralı Katma Değer Vergisi Sirküleri ile de yurt içi teslimler ile ihraç kayıtlı teslimlerde aleyhte oluşan kur farklarının vergilendirilmesine ilişkin esaslar açıklanmıştır.

31.07.2004 tarihli ve 25539 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5228 sayılı Kanunun 59/2-b maddesi ile Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 11/1-c maddesinin beşinci fıkrasında yer alan "ihraç edilen mala ilişkin imalatçı satış bedeline göre hesaplanan miktardan" ibaresi "ihraç edilen mala ilişkin imalatçı satış bedeline göre hesaplanan vergiden imalatçı aleyhine matrahta meydana gelen değişikliğe ilişkin verginin düşülmesinden sonra kalan tutardan" olarak değiştirilmiştir.

Bu düzenlemeler çerçevesinde, tecil terkin uygulaması kapsamında satın alınan mallara ait bedelin dövize endeksli olarak belirlenmesi durumunda, vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarih ile ödeme tarihi arasında ortaya çıkan aleyhte kur farkları ihracatçı tarafından düzenlenecek fatura ile belgelendirilecek ve kur farkı üzerinden katma değer vergisi hesaplanmak suretiyle ihracatçı tarafından beyan edilerek ödenecektir.

Söz konusu hesaplanan katma değer vergisi imalatçı tarafından genel esaslar çerçevesinde indirim konusu yapılacak, İhracatçılara mal teslim eden imalatçılara iade edilecek katma değer vergisi ise ihraç edilen mala ilişkin imalatçı satış bedeline göre hesaplanan vergiden imalatçı aleyhine matrahta meydana gelen değişikliğe ilişkin verginin düşülmesinden sonra kalan tutardan fazla olamayacaktır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.  
 
Bakanlığımıza intikal eden olaylardan, yurt içi teslimler ile ihraç kayıtlı teslimlerde aleyhe oluşan kur farklarının katma değer vergisine tabi tutulup tutulmayacağı konusunda


Tarih 05/05/2004
Sayı KDVK-14 / 2004-14
Kapsam
T.C.
MALİYE BAKANLIĞI
Gelirler Genel Müdürlüğü

KATMA DEĞER VERGİSİ SİRKÜLERİ / 14

Konusu :Yurt İçi Teslimler ile İhraç Kayıtlı Teslimlerde Aleyhe Oluşan Kur Farkları
Tarihi : 05.05.2004
Sayısı : KDV-14 /2004-14
İlgili olduğu maddeler : Katma Değer Vergisi Kanunu Madde 1, 11, 20, 24, 26 ve 35

1. Giriş:
Bakanlığımıza intikal eden olaylardan, yurt içi teslimler ile ihraç kayıtlı teslimlerde aleyhe oluşan kur farklarının katma değer vergisine tabi tutulup tutulmayacağı konusunda teredddüte düşüldüğü anlaşılmaktadır.

2. Yasal Düzenlemeler:

Katma Değer Vergisi Kanununun 1. maddesinde verginin konusunu teşkil eden işlemler sayılmış, 11/1-c maddesinde ise ihraç edilmek üzere ihracatçılara yapılan teslimler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinin ihracatçılar tarafından ödenmemesi, ödenmeyen bu verginin de imalatçılar tarafından ilgili dönem beyannamesinde tecil ve ihracatın gerçekleşmesini müteakip terkin edilmesi öngörülmüştür.

Aynı Kanunun;

- 20. maddesinde, katma değer vergisi matrahının teslim ve hizmet işlemlerinin karşılığını teşkil eden bedel olduğu; bedel deyiminin, alıcının ödediği veya borçlandığı para, mal ve diğer şekillerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade ettiği,

- 24/c maddesinde, vade farkı, fiyat farkı, faiz vb. unsurların matraha dahil bulunduğu,

- 26. maddesinde, bedelin döviz ile hesaplanması halinde, dövizin vergiyi doğuran olayın meydana geldiği andaki cari kur üzerinden Türk parasına çevrileceği,

- 35. maddesinde ise matrahta değişiklik vukubulduğu hallerde, vergiye tabi işlemleri yapmış olan mükelleflerin bunlar için borçlandığı vergiyi; bu işlemlere muhatap olan mükellefin ise indirim hakkı bulunan vergiyi değişikliğin mahiyetine uygun şekilde ve değişikliğin vukubulduğu dönemde düzelteceği,

hüküm altına alınmıştır.

3. Yurt İçi Dövize Endeksli Teslimlerde Aleyhe Oluşan Kur Farklarının Vergilendirilmesi:

Teslime konu mal yurt içinde katma değer vergisi uygulanmak suretiyle satın alınmışsa malı satın alan mükellef tarafından düzenlenecek faturada ;

- katma değer vergisi dahil toplam bedelin dövize endeksli olarak belirlenmesi durumunda vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarih ile ödeme tarihi arasında ortaya çıkan aleyhe kur farklarına ait katma değer vergisinin, kur farkı bedeline iç yüzde oranı uygulanmak suretiyle,

- dövize endeksli toplam bedele katma değer vergisinin dahil edilmemesi durumunda vergiyi doğuran olay ile ödeme tarihi arasında ortaya çıkan aleyhe kur farkları üzerinden katma değer vergisi hesaplanarak,

ilgili dönemde her iki mükellef tarafından genel usul ve esaslar çerçevesinde işlem yapılacaktır.

4. İhraç kayıtlı Dövize Endeksli Teslimlerde Aleyhe Oluşan Kur Farklarının Vergilendirilmesi:

Kanunun 11/1-c maddesi hükmü gereğince tecil-terkin uygulanmak suretiyle satın alınan mallara ait bedelinin dövize endeksli olarak belirlenmesi durumunda, vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarih ile ödeme tarihi arasında ortaya çıkan aleyhe kur farkları ihracatçı tarafından düzenlenecek fatura ile belgelendirilecek ve kur farkı üzerinden katma değer vergisi hesaplanmak suretiyle ihracatçı tarafından beyan edilerek ödenecektir. Söz konusu hesaplanan katma değer vergisi imalatçı tarafından genel hükümler çerçevesinde indirim konusu yapılacaktır.

Duyurulur.






Osman ARIOĞLU
Bakan a.
Gelirler Genel Müdürü  
 
Güray ÖĞREDİK
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
MAZARS/DENGE
Vergi Departmanı, Kıdemli Müdür



KUR FARKLARININ FATURA EDİLMESİ VE MUHASEBELEŞTİRİLMESİ 

Tarih: 10.08.2007


1- GİRİŞ 

Bilindiği gibi, kur farklarının KDV’ne tabi olup olmaması sürekli tartışılmakta olan bir konudur. Maliye İdaresi, kur farklarının KDV’nin tabii olması gerektiği görüşündedir. Bir çok yazar ve yargı kararı ise kur farklarının KDV’ne tabii olmadığı görüşündedir. 

Çalışmamızda, kur farklarının KDV’ne tabi olup olmaması değil, tabi olduğu kabulü ile muhasebede yapılması gereken kayıtlar, kur farklarının nasıl takip edilmesi gerektiği ve ne zaman fatura edilmesi gerektiği açıklanacaktır. 


2- YASAL MEVZUAT AÇIKLAMALARI 

Kur farklarının KDV’ne tabii olması gerektiği, vergiyi doğuran olay ile ödeme tarihi arasındaki kur farklarının KDV hesaplanarak fatura edilmesi gerektiği hakkında Maliye İdaresi görüşünü açıklayan 14 numaralı KDV sirküleri ve 105 seri numaralı KDV Genel Tebliği’nin ilgili bölümü aşağıdaki gibidir:

2.1- Katma Değer Vergisi Sirküleri / 14 

Konusu :Yurt İçi Teslimler ile İhraç Kayıtlı Teslimlerde Aleyhe Oluşan Kur Farkları 

Tarihi : 05.05.2004 

Sayısı : KDV-14 /2004-14 

İlgili olduğu maddeler : Katma Değer Vergisi Kanunu Madde 1, 11, 20, 24, 26 ve 35 

1. Giriş: 

Bakanlığımıza intikal eden olaylardan, yurt içi teslimler ile ihraç kayıtlı teslimlerde aleyhe oluşan kur farklarının katma değer vergisine tabi tutulup tutulmayacağı konusunda teredddüte düşüldüğü anlaşılmaktadır. 

2. Yasal Düzenlemeler: 

Katma Değer Vergisi Kanununun 1. maddesinde verginin konusunu teşkil eden işlemler sayılmış, 11/1-c maddesinde ise ihraç edilmek üzere ihracatçılara yapılan teslimler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinin ihracatçılar tarafından ödenmemesi, ödenmeyen bu verginin de imalatçılar tarafından ilgili dönem beyannamesinde tecil ve ihracatın gerçekleşmesini müteakip terkin edilmesi öngörülmüştür. 

Aynı Kanunun; 

- 20. maddesinde, katma değer vergisi matrahının teslim ve hizmet işlemlerinin karşılığını teşkil eden bedel olduğu; bedel deyiminin, alıcının ödediği veya borçlandığı para, mal ve diğer şekillerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade ettiği, 

- 24/c maddesinde, vade farkı, fiyat farkı, faiz vb. unsurların matraha dahil bulunduğu, 

- 26. maddesinde, bedelin döviz ile hesaplanması halinde, dövizin vergiyi doğuran olayın meydana geldiği andaki cari kur üzerinden Türk parasına çevrileceği, 

- 35. maddesinde ise matrahta değişiklik vukubulduğu hallerde, vergiye tabi işlemleri yapmış olan mükelleflerin bunlar için borçlandığı vergiyi; bu işlemlere muhatap olan mükellefin ise indirim hakkı bulunan vergiyi değişikliğin mahiyetine uygun şekilde ve değişikliğin vukubulduğu dönemde düzelteceği, 

hüküm altına alınmıştır. 


3. Yurt İçi Dövize Endeksli Teslimlerde Aleyhe Oluşan Kur Farklarının Vergilendirilmesi: 

Teslime konu mal yurt içinde katma değer vergisi uygulanmak suretiyle satın alınmışsa malı satın alan mükellef tarafından düzenlenecek faturada ; 

- katma değer vergisi dahil toplam bedelin dövize endeksli olarak belirlenmesi durumunda vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarih ile ödeme tarihi arasında ortaya çıkan aleyhe kur farklarına ait katma değer vergisinin, kur farkı bedeline iç yüzde oranı uygulanmak suretiyle, 

- dövize endeksli toplam bedele katma değer vergisinin dahil edilmemesi durumunda vergiyi doğuran olay ile ödeme tarihi arasında ortaya çıkan aleyhe kur farkları üzerinden katma değer vergisi hesaplanarak, 

ilgili dönemde her iki mükellef tarafından genel usul ve esaslar çerçevesinde işlem yapılacaktır. 


4. İhraç kayıtlı Dövize Endeksli Teslimlerde Aleyhe Oluşan Kur Farklarının Vergilendirilmesi: 

Kanunun 11/1-c maddesi hükmü gereğince tecil-terkin uygulanmak suretiyle satın alınan mallara ait bedelinin dövize endeksli olarak belirlenmesi durumunda, vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarih ile ödeme tarihi arasında ortaya çıkan aleyhe kur farkları ihracatçı tarafından düzenlenecek fatura ile belgelendirilecek ve kur farkı üzerinden katma değer vergisi hesaplanmak suretiyle ihracatçı tarafından beyan edilerek ödenecektir. Söz konusu hesaplanan katma değer vergisi imalatçı tarafından genel hükümler çerçevesinde indirim konusu yapılacaktır. 


2.2- 105 Seri Numaralı KDV Genel Tebliği 


E. Vade Farkı, Kur Farkı ve Matrahta Değişikliğe Yol Açan İşlemlerde KDV Uygulaması: 


2. Kur Farkları

Bedelin döviz cinsinden veya dövize endekslenerek ifade edildiği işlemlerde, bedelin kısmen veya tamamen vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarihten sonra ödenmesi halinde, satıcı lehine ortaya çıkan kur farkı esas itibariyle vade farkı mahiyetinde olduğundan, matrahın bir unsuru olarak vergilendirilmesi gerekmektedir. 

Buna göre, teslim veya hizmetin yapıldığı tarih ile bedelin tahsil edildiği tarih arasında ortaya çıkan lehte kur farkı için satıcı tarafından fatura düzenlenmek ve faturada gösterilen kur farkına, teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemler için geçerli olan oran uygulanmak suretiyle KDV hesaplanacaktır. 

Bedelin tahsil edildiği tarihte alıcı lehine kur farkı oluşması halinde, kur farkı tutarı üzerinden alıcı tarafından satıcıya bir fatura düzenlenerek, teslim ve hizmetin yapıldığı tarihteki oran üzerinden KDV hesaplanması gerekmektedir.


3- KUR FARKLARININ MUHASEBEDE TAKİBİ 


3.1- KDV Dahil Toplam Bedelin Dövize Endeksli Olarak Belirlenmesi 


Örnek: 15.01.2006 itibariyle 10.000 USD bedelli mal, 1,40 YTL’den 14.000 YTL karşılığı, KDV hariç teslim edilmiştir. KDV’si %18’den 2.520 YTL’dir. KDV’nin döviz karşılığı 1.800 USD’dir. (31.03.2006 tarihinde 1 USD = 1,45 YTL.) (30.06.2006 tarihinde 1 USD = 1.55 YTL’dir.) (Ödeme tarihi olan 07.07.2006 tarihinde ise 1 USD = 1.50 YTL’dir. )

------------------------------ 15 / 01 / 2006
---------------------------------- 
120 ALICILAR 16.520,00.-

120.02 İhracat Alıcıları 

120.02.01 ….. A.ş. 

120.02.01.01 Mal Bedeli 16.520,00 (11.800 usd) 

600 YURT İÇİ SATIŞLAR 14.000,00.- 

391 HESAPLANAN KDV 2.520,00.-

----------------------------- 31 / 03 / 2006 ---------------------------------- 

120 ALICILAR 590,00.-

120.02.01.03 Kur Farkı 

646 KAMBİYO KARLARI 590,00.- 

(11.800 usd x 1,45 =17.110) – 16.520

----------------------------- 30 / 06 / 2006 ---------------------------------- 

120 ALICILAR 1.180,00

120.02.01.03 Kur Farkı 

646 KAMBİYO KARLARI 1.180,00.- 

(11.800 usd x 1,55 = 18.290) – 17.110

--------------------------- 07 / 07 / 2006
------------------------------------- 
656 KAMBİYO ZARARLARI 590,00.- 

120 ALICILAR 590,.00.-

120.02.01.03 Kur Farkı 

(11.800 usd x 1,50 = 17.700 ) – 18.290 = (-)590

--------------------------- 07 / 07 / 2006
------------------------------------- 
656 KAMBİYO ZARARLARI 1.180,00.- 

120 ALICILAR 1.180,00.-

120.02.01.03 Kur Farkı 

Kur farkı hesabının ödeme tarihi itibariyle kapatılması

--------------------------- 07 / 07 / 2006 
------------------------------------- 
120 ALICILAR 1.180,00.-

120.02.01.01 Mal Bedeli 

646 KAMBİYO KARLARI 1.000,00.- 

391 HESAPLANAN KDV 180,00.- 

(11.800 usd x 1,50 = 17.700 ) – 16.520 = 1.180,00.- 

Vergiyi doğuran olay (15.01.2006) ile ödeme tarihi (07.07.2006) 

arasındaki kur farkı üzeriden iç yüzde ile KDV hesaplanması, 

fatura edilerek kayda alınması

-------------------------------- / --------------------------------------------------





--------------------------------- 07 / 07 / 2006 -------------------------------- 

102 BANKALAR 17.700,00.- 

120 ALICILAR 17.700,00.-

120.02.01.01

------------------------------------ / -------------------------------------------- 

KDV dahil toplam bedelin dövize endeksli olarak tespit edilmesi durumunda, kur farklarını ayrıca takibi ile ödeme tarihi geldiğinde iç yüzde hesaplanarak gelir yazılacak ve fatura edilecek kısmın tespiti bazı zorluklar içermektedir. 

Geçici vergi dönemleri itibariyle dövize endeksli alacağın değerlenmesi ve gelir ya da gider yazılacak tutarın tespit edilmesi VUK madde 280 açısından ele alınacak bir konudur. Burada şöyle bir düşünce akla gelebilir. Ödeme tarihi itibariyle hesap edilecek KDV açısından değerleme dönemlerinde ortaya çıkan kur farkları KDV oranına göre iç yüzde düşülerek kayıtlara alınabilir mi? Bu görüş hatalı olacaktır. Çünkü KDV matrahının tespiti ile yabancı para cinsi alacağın değerlenmesi ayrı iki mevzuat konusudur. 

Bu nedenle bizim yukarıda bulduğumuz çözüm, ödeme tarihi geldiğinde öncelikle kur farkı hesabında yer alan bakiyenin kapatılması. Ardından, teslim tarihi (vergiyi doğuran olay tarihi) ile ödeme tarihi arasındaki kur farkının kümülatif olarak tekrar hesaplanması ve bulunan kur farkı tutarından iç yüzde ile KDV’nin tespit edilmesidir. 

Ancak, bu çözüm yolu aynı yıl içersinde ödeme olması hainde sorun yaratmayacaktır. Yıl değişimi, yani hesap dönemi geçtikten sonra ödeme yapılması halinde ise iç yüzde ile hesaplanan KDV tutarı kadar fazla bir gider veya gelir yazılmış olacaktır. 

Örneğimizde, iki değerleme dönemini 2006’nın son iki geçici vergi dönemine (30/09 ve 31/12) ait olarak kabul edelim. Ödemenin ise 2007 yılında (07.07.2007) yapıldığını kabul edelim. Bu durumda 2006 yılında (1.180 + 590) 1.770 YTL kur farkı geliri yazılmış olacaktır. Ödeme tarihinde (07/07/2007) yapılan değerleme işlemi ise (590 YTL) cari yıla (2007) ait bir kur farkı zararıdır. Ancak, KDV sirkülerinde de açıklandığı üzere kur farklarının iç yüzde uygulanmak suretiyle fatura edilmesi gerekmektedir. Yani kur farkı hesabı kapatılarak, 391- Hesaplanan KDV hesabına bir kayıt yapılmak zorundadır. Örneğimizde bulduğumuz çözüm, kur farkı hesabının kapatılması, teslim tarihi ile ödeme tarihi arasıda tekrar kur farkı hesap edilmesi, bulunan tutar üzerinden de iç yüzde ile KDV ayrılmasıdır. Ancak, burada KDV mevzuatı açısından Maliye’nin istediği işlem yerine getirilmekle beraber, VUK’na ve KVK’na (Ticari Kazancın dönemselliğe göre tespitine) aykırı bir işlemde yapılmak zorunda kalınmaktadır. Çünkü, teslim tarihi (KDV açısından vergiyi doğuran tarih) ile ödeme tarihi farklı iki vergilendirme dönemine ait olmaktadır. Kümülatif bir kur farkı hesabı iki ayrı vergilendirme dönemine (15.01.2006 – 07.07.2007) isabet etmektedir. 2007 yılında kapatılan kur farkı hesabı ile 1.180 YTL zarar yazılmakta, iç yüzde ile hesaplanan KDV’ye bağlı olarak ise 1.000 YTL gelir yazılmaktadır. Yani, 391 hesaba giden 180 YTL, gider hesabında karşılık bulmaktadır. 

Bu sakıncanın sebebi ise VUK Madde 280 gereği, dövizli bakiyenin tamamının değerlemeye konu olması zorunluluğudur. Değerleme dönemlerinde, ileride (ödeme tarihinde) iç yüzde ile KDV ayrılacak diye KDV’ye isabet eden kısım kadar eksik kur farkı gider veya geliri yazılamaz. 

Aslında bu yönde bir işlem yapılırsa, 2007 yılında bahsettiğimiz sorun oluşmazdı. Çünkü, 2006 yılında gelir yazılan 1.770 YTL’den iç yüzde ile %18’i düşülür ve gelir yazılacak tutar 1.500 YTL olurdu. 2007 yılında da ödeme tarihinde yapılan değerleme işlemi ile gider yazılan 590 YTL yerine, iç yüzde ile %18’i mahsup edildikten sonra 500 YTL gider yazılırdı. Bu durumda kur farkı hesabı (120.02.01.03) 1.000 YTL borç bakiye verirdi. Bu bakiye zarar yazılarak kapatılırdı. Daha sonra ise 1.000 YTL kümülatif kur farkı olarak fatura edilir, 1.000 YTL gelir yazılır, 180 YTL’de 391 hesaba alınırdı. Ancak, yukarıda da açıkladığımız gibi VUK madde 280 böyle bir çözümlemeye izin vermeyecektir. Ancak, bulunan çözümde dönemselliğe aykırı olmaktadır. 

Bir diğer söyleyişle, KDV mevzuatına uyalım derken VUK ve KVK’na aykırı bir işlem yapılmak zorunda kalınmaktadır. 


3.2- Dövize Endeksli Bedele KDV’nin Dahil Edilmemesi 

Bu durumda yukarıda açıkladığımız sorunların hiç birisi ile karşılaşılmayacaktır. Bu defa KDV’ne isabet eden tutar için muhasebede ayrı bir detay hesap açılmalıdır. Kur farkı ise yine ayrı bir detay hesapta takip edilecektir. İlk kayıt şu şekilde olacaktır: 

------------------------------ 15 / 01 / 2006
---------------------------------- 
120 ALICILAR 16.520,00.-

120.02 İhracat Alıcıları 

120.02.01 ….. A.ş. 

120.02.01.01 Mal Bedeli 14.000,00 (10.000 usd) 

120.02.01.02 Kdv 2.520,00 

600 YURT İÇİ SATIŞLAR 14.000,00.- 

391 HESAPLANAN KDV 2.520,00.- 

--------------------------------- / ----------------------------------------------- 

Bu noktadan sonra, her değerleme dönemi itibariyle 120.02.01.01 hesapta yer alan 10.000 USD yabancı para cinsi alacak değerlenecek, kur farkları 120.02.01.03 Kur Farkı hesabına kaydedilecektir. KDV’nin izlendiği hesap ise YTL olarak takip edilecektir. 

Ödeme tarihi geldiğinde, 120.02.01.03 hesapta yer alan bakiyenin üzerine %18 ilave edilerek KDV hesaplanacak ve fatura edilecektir. Yukarıdaki örneğe göre, 07.07.2006 tarihinde kur farkı cari hesabı 1.180 YTL borç bakiye vermektedir. 

--------------------------- 07 / 07 / 2006 ------------------------------ 

120 ALICILAR 1.392,40.-

120.02.01.01. Mal Bedeli 

120 ALICILAR 1.180,00.-

120.02.01.03 Kur Farkı 

391 HESAPLANAN KDV 212,40.- 

----------------------------------- / -------------------------------------



--------------------------- 07 / 07 / 2006 ------------------------------ 

102 BANKALAR 17.912,40.- 

120 ALICILAR 17.912,40.-

120.02.01.01 Mal Bedeli 15.392,40.-

120.02.01.02 Kdv 2.520,00.- 

--------------------------------- / ---------------------------------------- 



Bu noktada şöyle bir soru akla gelebilir. 391 hesaba kaydedilen tutar beyannameye taşındığında, matrah kısmı gelir hesaplarında gözükmeyecek, bunu nasıl denkleştireceğiz? KDV beyannamesinde beyan edilen her türlü rakamın, KDV oranına göre geriye yürütülerek bulunacak matrahının, tekdüzen hesap planına göre mutlaka gelir hesaplarında yer alması gerektiği yönünde bir zorunluluk yoktur. Önemli olan, beyan edilmesi gereken KDV’nin eksiksiz olarak beyan edilmesi ve ödenmesidir. 


4- SONUÇ 

Görüldüğü üzere, kur farklarında KDV aranması durumunda, KDV matrahının tespit edilmesi muhasebe açısından hiç de kolay olmayacaktır. Özellikle, KDV dahil toplam bedelin dövize endeksli olması durumunda çok büyük zorluklarla karşılaşılacaktır. 

Önerimiz, dövize endeksli yapılan satışlarda, KDV’nin dövize endeksli bedele dahil edilmemesi, ayrıca YTL olarak takibi ve tahsilidir. 

Buna bağlı olarak ise, bir takım vergisel düzenlemeler yapılırken, olayın muhasebe kısmı ihmal edilmemelidir. Vergi muhasebesi denen kavrama çok dikkat edilmeli, uygulamada zorluk çıkarak düzenlemeler yapılmamalıdır. Ya da mutlaka bu yönde düzenleme yapılacaksa, “biz yaptık oldu” denerek işin içinden çıkılmamalı, tebliğ ya da sirkülerler de bu işlemlerin muhasebeye nasıl kaydedilmesini gerektiği, nasıl bir kayıt sistemi istendiği Maliye tarafından açıklanmalı ve mükellefler zor durumda bırakılmamalıdır. Kaldı ki, muhasebe çözümlemeleri de uygulamadan kopuk olmamalıdır. Çünkü, sadece bir örnek üzerinde, bir tek işlem, bir tek fatura kaydı ve tahsili yönünde detaylı açıklamalar yapılabilir. Ancak, bilinmelidir ki, ticari hayatta en küçük ortalama bir işletmenin dahi bir hesap döneminde binlerce fatura kesmesi olasıdır. 




Kaynak: http://www.MuhasebeTR.com 
(Bu makale yazılı veya elektronik ortamda kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak göstermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır .) 
Kur Farkları
Bilindiği üzere, kur farkları konusu yıllardır maliye ile mükellefler arasında sorun olmuştur ve 
olmaya da devam etmektedir. 
Konuyla ilgili genel uygulama, genellikle kur farkları ile ilgili hesap dönemleri sonlarında kur 
değerlemesi yaparak, kur farkı faturası kesmeden karşı tarafı alacaklandırmak / borçlandırmak şeklindedir. 
Kur farkları prensip olarak Katma Değer Vergisi'ne tabi olmaması gerekmektedir. Zira kur farkları
tarafların iradesi dışında ortaya çıkan ekonomik değişmelerden kaynaklanmaktadır. 
Danıştay’ ın, 9. D.’nin, 26.05.2004 tarih ve E. 2001/2624, K. 2004/3556 sayılı kararında; 
Kur farklarının vade farkı olarak değerlendirilemeyeceği ve KDV’ye tabi tutulamayacağı
belirtilmiştir. 
Söz konusu Karar, “Kur farklarının KDV Kanunu’nun 4. maddesi kapsamında müstakil bir 
hizmetin karşılığı olarak kabul edilemeyeceği, 24/c maddesinde düzenlenen vade farkı ile aynı anlama 
gelmediği ve Kanun koyucunun kur farklarının KDV’ye tabi olmasını amaçlamadığı, bu nedenlerle 
kur farklarının KDV’ye tabi tutulamayacağı” şeklindedir. 
Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 20. maddesinin 1. bendine göre; KDV’ nin matrahı, teslim ve 
hizmet işlemlerinin karşılığını oluşturan bedeldir. 
Bedel kavramı, aynı maddenin 2. bendinde de çok açık ve oldukça geniş bir şekilde tanımlanmıştır. 
Kanun koyucu ayrıca, bedel kavramının kapsamında kabul edilmeyen, fakat mutlaka matraha dahil olması
istenen gelir kalemlerini ise Kanun’un 24/c maddesinde özel olarak saymış ve matraha dahil etmiştir. 
Bunların içinde kur farkları bulunmamaktadır. Kaldı ki, kur farklarının ne 20/2, ne de ismen 24/c 
maddelerinde tedvin edilmesine teknik olarak imkan yoktur. Çünkü, bu maddelerde sadece gelir olarak 
ortaya çıkan ve para ile temsil edilebilen menfaatler yer almıştır. Kur farkları ise pozitif olabileceği gibi, 
negatifte olabilmektedir. Kaldı ki, her iki tarafında vergi mükellefi olduğu durumlarda, satıcının hesapladığı
KDV, alıcı tarafından indirileceğinden, Devletin bu işlemden dolayı herhangi bir kazancı da olmamaktadır. 
Çünkü, ortada gerçekte yaratılmış bir katma değer bulunmamaktadır. 
Öte yandan, vade farkı, faiz, prim, fiyat farkı gibi matraha dahil olan unsurlarda taraflardan biri 
borçlu, diğeri ise alacaklıdır. Borçlu bir taahhüt altına girmekte, girdiği taahhüdün tutarı da belli 
bulunmaktadır. Kur farkı ilişkisinde ise taraflardan kimin kime borçlu olduğu belli değildir. Kur farkı
tarafların iradesine bağlı olarak ortaya çıkmamaktadır. Bu nedenle, kur farkı gelirinin hizmet geliri olarak 
değerlendirilmemesi gerekir. Dolayısıyla, kur farklarının, müstakil bir hizmetin bedeli olarak kabul edilmesi 
de mümkün değildir. 
Bu niteliği nedeniyle de KDV’ye tabi olmaları mümkün değildir. 
Kur farkları, özünde arızi nitelikte bir gelir olduğundan ve bir mal teslimi veya hizmet ifasının 
karşılığını oluşturmadığından, KDV’ye tabi tutulması mümkün bulunmamaktadır. 
Danıştay’ın yukarıda atıfta bulunulan kararı ve diğer benzer kararları da bu doğrultudadır. 
Danıştay’ın verdiği karar, kur farklarının KDV’ye tabi tutulamayacağı doğrultusundadır. 
Gelir İdaresinin kur farklarına ilişkin geneldeki anlayışı kur farklarının katma değer vergisine tabi 
olduğu yönündedir. 
Ancak Gelir İdaresi, görüşünü tebliğ bazında açıklamamış, olay bazında özelgeler vermekle 
yetinmiştir. 
Bu özelgelerin bazılarında genel anlayıştan sapmalar olduğu da görülmektedir. 
Şöyleki; 
- Satışın yapıldığı tarihte döviz cinsinden toplam bedel cari kur üzerinden Türk Lirasına çevrilerek, 
bu tutar üzerinden katma değer vergisi hesaplanıp aynı dönemde beyan edilecektir. - Döviz cinsinden bedel kısmen veya tamamen sonraki tarihlerde tahsil ediliyorsa tahsilin yapıldığı
dönemdeki kur farkı üzerinden katma değer vergisi hesaplanıp beyan edilecektir. 
- Alıcının erken ödeme yapması nedeniyle matrahta bir değişiklik meydana gelirse, bu değişiklik 
KDV Kanunu'nun 35. maddesine göre düzeltilecektir 
- Bedelin döviz cinsinden veya dövize endekslenerek ifade edildiği işlemlerde, bedelin kısmen veya 
tamamen vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarihten sonra ödenmesi halinde, satıcı ve alıcı lehine ortaya 
çıkan kur farkı, esas itibariyle vade farkı mahiyetinde olduğundan, matrahın bir unsuru olarak 
vergilendirilmesi gerekmektedir. 
- Yurt içinden dövize endeksli olarak satın aldığınız mal ve hizmetler nedeniyle katma değer 
vergisine ait toplam bedelin, dövize endeksli olarak belirlenmesi durumunda vergiyi doğuran olayın 
meydana geldiği tarih ile ödeme tarihi arasında şirketiniz aleyhine ortaya çıkan kur farklarına ait katma 
değer vergisinin kur farkı bedeline iç yüzde oranı uygulanmak suretiyle, dövize endeksli toplam bedele 
katma değer vergisinin dâhil edilmemesi durumunda ise vergiyi doğuran olay ile ödeme tarihi arasında 
aleyhinize oluşan kur farkları üzerinden ayrıca katma değer vergisinin hesaplanması gerekmektedir, 
(27,02,2009 tarih, B.07.1.GİB.04.99.16.01/2-Muk-431 Sayı, kur farklarında KDV. uygulaması hk. Özelge) 
- Gayrimenkul satışlarında katma değer vergisini doğuran olay tapuya tescil ya da gayrimenkulün 
tapuya tescilinden önce kişinin kullanımına tahsis edilmesiyle gerçekleşeceğinden muhtelif tarihlerde döviz 
olarak tahsil edilen avanslarla birlikte bedelin belirlendiği toplam döviz tutarı vergiyi doğuran olayın 
meydana geldiği teslim tarihindeki cari kur üzerinden YTL’ye çevrilerek bulunacak bedel üzerinden katma 
değer vergisi hesaplanacaktır. Diğer taraftan mal teslimi veya hizmetin ifasından önce peşin tahsil edilen 
avanslar, bir teslim ve hizmetin karşılığını oluşturmadığından katma değer vergisine tabi bulunmamaktadır. 
Ancak, avans olarak tahsil edilen döviz bedeli için ya da teslimden önce fatura veya benzeri belge 
düzenlenmesi halinde, Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 10/b maddesine göre faturanın düzenlendiği tarih 
itibariyle dövizin cari kur üzerinden YTL’ye çevrilerek, bulunacak bedel üzerinden katma değer vergisi 
hesaplanacağı tabiidir. (09.05.2008 tarih, B.07.1.GİB.04.99.16.01/2-Muk.278 sayı, Dövize endeksli konut 
ve işyeri teslimlerinde kur farklarının katma değer vergisi karşısındaki durumu hk. Özelge) 
- Katma Değer Vergisi Kanunun 17/4-g maddesi hükmü uyarınca katma değer vergisinden istisna 
edilen hurda metal teslimlerine ilişkin işlem tarihi ile bedelin tahsil edildiği tarihler arasında ortaya çıkan 
lehte ya da aleyhte kur farkları, asıl işlem vergiden istisna edildiği için katma değer vergisine tabi 
olmayacaktır. (08.04.2008 tarih, B.07.1.GİB.04.99.16.01/2-Muk.264 sayı, Hurda metal teslimlerine ilişkin 
lehte ya da aleyhte ortaya çıkan kur farklarında katma değer vergisi hk. Özelge) 
- Vadeli alınan malların Katma Değer Vergisi faturanın düzenlendiği veya teslimin yapıldığı tarihte 
gerçekleştiğinden oluşan vade farkları ve fiyat farkları mal bedelinden ayrı olarak bir finans hizmeti 
şeklinde değerlendirileceğinden uygulanacak Katma Değer Vergisi oranı (%18) olacaktır. Borcun vadesinde 
ödenmemesi nedeniyle oluşan kur farklarında geç ödemeye esas olan borç KDV hariç tutar olarak 
belirlenmişse vergi, kur farkına işlemin tabi olduğu oran uygulanmak suretiyle hesaplanacaktır. Söz konusu 
borç katma değer vergisi dahil olarak belirlenmişse, vergi katma değer vergisi farkı üzerinden işlemin tabi 
olduğu orana göre içyüzde uygulanmak suretiyle hesaplanacaktır. (09.08.2001 tarih, 
KDV.MUK.B.07.4.DEF.0.34.16.812 sayı, Borcun Vadesinde Ödenmemesi Sonucu Vade kur Ve Fiyat 
Farkı Hk., Özelge) 
-15.05.2001 tarihinden evvel dövize endeksli olarak satılan bir mala ilişkin bu tarihten sonra doğacak 
vade farkı şeklindeki kur farklarında malın tesliminde geçerli olan KDV oranı uygulanacaktır. Ancak 
ödemenin aksaması halinde doğacak vade farkı şeklindeki kur farkları tümüyle bir finans hizmetinin 
karşılığı olacağından mal bedelinden ayrı olarak değerlendirilmesi ve genel oranda (%18) katma değer 
vergisi hesaplanması gerekmektedir. 15.05.2001 tarihinden evvel satılan malın tarafınıza bu tarihten sonra 
iadesinde fatura düzenlenmesi ve alışta esas alınan katma değer vergisi oranının uygulanması
gerekmektedir. (05.11.2001 tarih, KDV.MUK.B.07.4.DEF.0.34.18.24.5602 sayı, Kur farkı faturalarında 
KDV oranı Hk. Özelge) 
-Vadeli satılan malın katma değer vergisi dahil bedelinin dövize endeksli olarak tespit edilmesi ve 
bedelin bir kısmının veya tamamının kararlaştırılan vadelerde ödenmesi halinde oluşan vade farkı
mahiyetindeki kur farkları katma değer vergisini de ihtiva ettiğinden mükelleflerce bu tutarlar üzerinden 
malın teslim tarihindeki geçerli katma değer vergisi oranı esas alınıp iç yüzde uygulanarak katma değer vergisinin hesaplanıp beyan edilip ödenmesi gerekmektedir. (04.10.2000 tarih, 
KDV.MUK.B.07.4.DEF.0.34.16.24.25-23129/5319 sayı, kur farklarında uygulanacak KDV Hk. Özelge) 
Buna göre, teslim veya hizmetin yapıldığı tarih ile bedelin tahsil edildiği tarih arasında ortaya çıkan 
lehte kur farkı için satıcı tarafından fatura düzenlenmek ve faturada gösterilen kur farkına, teslim veya 
hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemler için geçerli olan oran uygulanmak suretiyle KDV hesaplanacaktır. 
Bedelin tahsil edildiği tarihte alıcı lehine kur farkı oluşması halinde, kur farkı tutarı üzerinden alıcı
tarafından satıcıya bir fatura düzenlenerek, teslim ve hizmetin yapıldığı tarihteki oran üzerinden KDV 
hesaplanması gerektiği şeklindedir. 
- Maliye Bakanlığı’nın vermiş olduğu diğer bir özelge de ise;
“Bedelinin döviz cinsinden ifade edildiği işlerde, ödemenin vergiyi doğuran olayın meydana 
geldiği tarihten sonra yapılması durumunda bu ödeme nedeni ile ortaya çıkacak kur farkı tutarı
üzerinden fatura düzenlenerek katma değer vergisi hesaplanacaktır. 
Diğer taraftan ödemeden önce, dönem sonlarında yapılan değerleme nedeniyle ortaya çıkan 
kur farkı için fatura düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır.
denilmektedir. 
Özetle, 
Dövizli sipariş avanslarında kur değerlemesinin nasıl yapılacağı konusu tartışmalıdır. Bu 
konuda yayınlanmış hiçbir genel tebliğ yoktur. Sadece birkaç Özelge ve birbirine zıt Danıştay 
kararları ile TURMOB tarafından yaptırılmış araştırma raporları mevcuttur. 
Konu hakkındaki Danıştay Kararları aşağıdaki tabloda özetlenmiştir: 
Danıştay 
Daire No.
Karar Tarihi 
Ve No
Kararın Özeti
3 6.2.1997-E.1995/4701 
K.1997/486 
Taraflar arasında yapılan mukavelenin yürürlükte bulunması, 
ihracattan vazgeçilmemiş olması nedeniyle alınan avansların borç 
niteliği kazandığı söylenemeyeceğinden, borç olarak değerlemeye 
tabi tutulması mümkün değildir. 
3 4.6.1996-E.1995/2225 
K.1996/2127 
Yurt dışındaki alıcıdan alınan sipariş avansları işletmenin 
borcudur, yıl sonunda değerlenir ve kur farkı gider yazılır. Zira 
ihracat, gerçekleşmemiş avans, para borcuna dönüşmüştür. 
3 6.2.1997-E.1995/4701 
K.1997/486 
Alınan avans alelade borç niteliği taşımaz, dönem sonlarında kur 
değerlemesine tabi tutulmaz. Zira sipariş iptal edilmemiş
olduğundan bu avans, para borcu değildir. 
4 15.2.1997-E.1996/5110 
K.1197/4886 
İhracat için alınan avans, kur değerlemesine tabi tutulur ve kur 
farkı gider yazılır. Kaldı ki bu olayda ihraç işlemi durdurulmuştur. 
3 13.10.1998-E.1997/186 
K.1998/3459 
Gerçekleşmeyen ihracat nedeniyle artık kalan (alınan) avans 
borcu değerlendirilemez ve kur farkı gider yazılamaz. 
4 27.2.1998-E.1996/5110 
K.1997/4886 
İhracat Körfez krizi dolayısıyle gerçekleşmemiş olduğundan buna 
ilişkin olarak alınan avans; para borcu niteliği kazanmıştır, diğer 
alacak ve borçlar gibi değerlenir. 
3 10.6.1999-E.1997/1308 
K.1999/2437 
İhracata ilişkin olarak peşin tahsil olunan ......... dolar avans davacı
şirketin borcudur. Kur değerlemesine tabi tutulur ve kur farkı
gider yazılır. 
3 25.2.1999-E.1997/2370 
K.1999/692 
Yapılacak ithalatın bedeline mahsuben, yabancı satıcıya ödenen 
sipariş avansı dövizli alacaktır. Dönem sonunda kur 
değerlemesine tabi tutulması ve kur farkının gelir yazılması
gerekir. 
Vergi Dava 
Genel Krl. 
06.11.1998-E.1997/159 
K.1998/326 
Kredili ithalatta fatura bedeli dışında satıcıya vade farkı ödenmesi 
halinde KDV. matrahına ilave edilmesi gerekir. 
9 – Özel 10.10.2002-E.2002/3605 
K.2002/4126 
VADE FARKLARININ KDV'YE TABİ OLMASI ( Taksitli Mal 
Satışlarında Finans Kurumunun Döviz Üzerinden Yaptığı Taksitli Satışta Vadeler Arasındaki Lehe Kur Farklarına da KDV 
Uygulanması Gereği) 
Görüldüğü gibi bu kararların bir kısmında, avansın sipariş iptali veya siparişin gerçekleşmemesi 
nedeniyle para borcuna dönüşmesi hali mevcuttur. Diğer kararlar ise sayıca yetersiz ve çelişkilidir. Bu 
itibarla Danıştay’ın konu hakkındaki görüşü henüz netleşmemiştir. 
Dövizli sipariş avanslarının kur değerlemesi karşısındaki durumunu ele alan, yazar görüşleri ise 
aşağıda kısmen özetlenmiştir: 
Yazar Adı Yayın Görüş Özeti
Muzaffer KÖKVER 
Ramazan YAKIŞIKLI 
Vergi Dünyası
Eylül 1996 
Avanslar VUK’nun 283 ve 287 nci maddeleri uyarınca 
kayıtlardaki TL. değeri ile değerlenir, yani kur değerlemesine 
tabi tutulamaz. Kur değerlemesi yapılırsa ortaya çıkan kur farkı
gelir veya gider yazılmaz, siparişe konu işlemin maliyeti veya 
hasılatı ile ilişkilendirilmek üzere geçici bir hesapta bekletilir. 
Necati UĞUR Maliye Sigorta 
Yorumları
1 Nisan 1997 
Avanslar, borç ve alacaklar gibidir, kur değerlemesine tabi 
tutulur, kur farkları herhangi bir borç ve alacağın kur farkı gibi 
işlem görür. 
Safiye ÖNGEN Yaklaşım 
Ocak 1999 
Avanslar dönem sonlarında kur değerlemesine tabi tutulabilir. 
Yunus ŞENGÖZ Maliye Sigorta 
Yorumları
1 Eylül 1999 
Avans, para borcu veya alacağını değil, mal veya hizmet verme 
veya alma edimini ifade eder. Sipariş iptal edilmediği sürece, 
para borcu veya alacağı sayılmaz, dolayısıyla dönem 
sonlarında kur değerlemesine tabi tutulamaz. 
Yılmaz ÖZBALCI Oluş Sirküler 
IV / 50 
Yabancı para cinsinden alınan ve verilen avansların, diğer borç 
ve alacaklar gibi işleme tabi tutulması gerekir. 
Sema KÜÇÜK Yaklaşım 
Eylül 2000 
Avans alacak veya borcu, diğer finansal alacak veya borçtan 
farksızdır. 
Mehmet CANPOLAT Vergi Dünyası
Temmuz 2000 
Avans, mal veya hizmet verme edimini içeren bir akit ile ilgili 
bulunduğu sürece ve akit bozulmadıkça "para borcu değildir” 
bu nedenle kur değerlemesine tabi tutulmaz. Akit bozulursa 
para borcuna dönüşür ve kur değerlemesini ancak o zaman 
gerektirir. 
Görüldüğü üzere, yazarlar arasında da görüş birliği yoktur. 
Ancak sipariş avanslarında kur değerlemesi yapılmaması veya yapılmışsa ortaya çıkan kur 
farklarının ilgili işlemin bedeli veya maliyeti ile ilgilendirilmesi görüşü ağır basmaya başlamıştır. 
Verilen veya alınan sipariş avansları, para alacağını veya para borcunu ifade etmez. 
Bunlar, ileride teslim alınacak veya teslim olunacak mallara veya hizmetlere ait bedellerin tamamını
veya bu bedellerin bir bölümünü temsil eder. 
- Nitekim Tek Düzen Hesap Planında, verilen ve alınan sipariş avansları, alacak ve borç kalemleri 
içinde mütalaa edilmemiş, bunlara özel ana hesaplar açılmıştır. Verilen sipariş avanslarının “15 STOKLAR” 
grubundaki 159 no.lu hesapta izleniyor olması, bu avanslara alacak veya borç gözüyle değil, alınacak veya 
satılacak mal veya hizmet gözüyle bakıldığını göstermektedir. 
Bu noktada aslolan maliye ile ihtilaf yaratmayacak çözümler bulup uygulamaktır. 
Konu, üç farklı uygulama şekli ile çözüme kavuşturulabilir. 
Birinci uygulama şekli, TL bazlı işlem yapmaktır. 
Taraflar arasında malın fiyatı döviz olarak belirlenmekle birlikte, bedelin tahsil olunan 
yabancı para avanslarının TL toplamından oluşacağı kararlaştırılmışsa böyle bir işlem kur 
değerlemesine konu olmayacaktır. İkinci uygulama şekli, Döviz bazlı işlem yapmaktır. 
- Bu ahvalde kararlaştırılan yabancı para birimine göre fatura tanzim edilecektir. 
- Dövize endeksli uygulamada kur değerlendirmesi yapılmalıdır. 
- TL tutarı olarak lehine fark doğan taraf karşı tarafa kur farkı faturası kesmelidir. 
- Kur farkı KDV’ ye tabi olacaktır. 
Üçüncü uygulama şekli ise, malın teslim tarihindeki kuru üzerinden fatura tanzim edilmesidir. 
Bu ahvalde yine TL + KDV tutarında kur farkı faturası tanzim edilmesi gerekmektedir. 
Bilgilerinize sunar, tüm meslektaşlarıma sevgi ve saygılarımla hayırlı bayramlar, işlerinde 
kolaylıklar ve bol kazançlar diliyorum. 
Mali Müşavir - Recep YAŞAR 
Bursa Mali Müşavirler Odası Üyesi 
rmmuhasebe@hotmail.com 
http://www.recepyasarsmm.com 
http://www.muhasebenet.net  
 
merhaba iyi günler.. yabancı para cinsinden olan değerlemede bankaların yapacağı değerleme ile ilgili olarak dikkate alınacak kur merkez bankası kurları ise bunun dayanağı tebliğ mi kanu var mı acaba...
Sayfalar: 1 2