ARACIN PERT OLMASI, HURDAYA ÇIKMASI, KDV VE MUHASEBESİ
Tarih: 15.01.2010
Karayolları trafik yönetmeliğinde,Araçların Hurdaya Çıkarılması ile ilgili 39.maddede;
Motorlu araçlar,
a) Ekonomik ömrünü doldurma veya herhangi bir kaza, yanma, tahrip edilme ve benzeri durumlar dolayısıyla kullanılamaz hale gelen araçlar ve devir veya nakil ile hurdaya ayırma işlemi bir arada yapılacak araçlar, sahiplerinin dilekçesi üzerine, ilgili vergi dairesinden vergi borcunun bulunmadığına dair ilişik kesme belgesi aldırıldıktan sonra muayeneye tabi tutulmadan; ekonomik ömürlerini dolduranlardan eskime ve yıpranma nedeni ile trafik emniyeti bakımından tehlikeli olacakları muayene istasyonlarınca tespit edilenler ise yetkililerin talebi üzerine, ilgili vergi dairesinden vergi borcunun bulunmadığına dair ilişik kesme belgesi alındıktan sonra, hurdaya çıkarılır. Bunların kayıtlarına ve tescil belgelerine “hurdaya çıkarılmıştır” damgası vurularak tescil belgesi sahiplerine geri verilir, trafik belgesi ile tescil plakaları geri alınarak iptal edilir.
b) Hurdaya ayrılmış olan taşıtlar, onarımla yenilenseler bile tescil edilemezler. Ancak, kullanılabilir durumdaki motoru ve diğer parçaları, başka araçlarda kullanılabilir. Bunlardan gerekli görülenler aracın kayıtlarına işlenir. Bu araçların tescile esas müracaat formları ile tescil kayıt defterine hurdaya çıkarıldıklarına dair gerekli kayıtlar düşülür ve bu müracaat formları bir yıl sonra imha edilir.
c) Hurdaya ayırma işlemleri aracın en son tescilli olduğu ilde yapılır.
ç) Hurdaya ayrılan taşıtlarla ilgili bilgiler trafik tescil şube ve bürolarınca elektronik ortama aktarılır ve durum ilgili vergi dairesine de bildirilir.
d) Hurdaya ayrılan araçlara ilişkin bilgiler elektronik ortamda Bilgi İşlem Merkezince Milli Savunma Bakanlığı Seferberlik Dairesi Başkanlığına gönderilir.
Denmektedir. Hurdaya çıkarılma bu şekilde olurken,bazı meslektaşlarımın pert araç lafından hurdaya çıkarılmayı algıladığını görmekteyim, her pert araç hurdamıdır?bence değil yukarda arz ettiğim üzere trafikten kaydını sildirmiş ve tescil belgelerine hurdaya çıkarılmıştır kaşesi vurulan araçlar hurdadır.
Bir örnek oluşturup, yapılması gereken muhasebe kayıtlarına bakalım;
12.11.2008 tarihinde aktifleştirilmiş, 25.653,17 tl lik ticari bir aracımız olsun, 31.12.2008 itibariyle 10.261.27 tl birikmiş amortismanı olsun,2009 da geçici vergi dönemlerinde amortisman kayıtlarının defterde yapılmadığını kabul ediyorum,bu aracımız ekim 2009 da yaptığı trafik kazası neticesinde pert olması ile ilgili eksper raporuna müteakip,firmaya 10.10.2009 tarihinde 33000 tl hasar tazmin parası ödenmiştir.
İlgili sigorta şirketi pert araçları ihaleye çıkartarak satmaktadır,araç 11.600 bedelle 15.12.2009 tarihinde satılmıştır.sigorta şirketi araç sahibinden vekalet almıştır,noter satışı kasko değeri olan 31.000 tl den yapılmaktadır ,ancak ihale ile pert olan hasarlı araç 11.600 tl ye satıldığından noter satış senedinde 11600 tl KDV dahil satış beyan bedeli de belirtilmiştir.ilgili araç pert ,hasarlı olduğundan noter satışına “çekme belgeli “şerhi de konulmuştur
Trafikten sildirme ve hurda diye henüz bir durum mevcut değildir,ona aracı alan kişi ve muayene istasyonu karar verecektir.kaza sonucu hurda haline gelen, göreceği tamir ve bakımdan sonra eski haline gelmesi ve bu şekilde kullanılması mümkün olmayan ve hurda belgesi alınmış olan hurda araçların gerek sigorta şirketince gerekse diğer şahıslarca teslimi KDV Kanunun 17/4-g maddesi kapsamında KDV’den istisna olacaktır.satışın, kullanılmış ticari araç teslimi olarak değil; hurda metal satışı olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Örnek uygulamamızda böyle bir durum mevcut değildir, araç pert, çekme belgeli ihale ile satılmıştır, alan ve muayene istasyonu ,aracı hurdaya ayırıp ayırmamaya karar verecektir.
KDV oranımız ne olacaktır? örneğimizdeki ticari aracın (%18) oranda genel katma değer vergisine tabi tutulması gerekmektedir.Binek olsaydı ikinci elde KDV oranı % 1 olacaktı.
% 18 KDV oranında hem fikir olduktan sonra ,bu oranın hangi matraha uygulanarak fatura kesilmesine de karar vermeliyiz.
VUK’nun 267’nci maddesi,Emsal bedeli, gerçek bedeli olmayan veya bilinmeyen veyahut doğru olarak tespit edilemeyen bir malın, değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değerdir der.Örneğimizde emsal bedel devreye girer mi? Sigorta şirketi pert aracı ihale ile satmıştır,ihale bedeli KDV dahil 11.600 tl dir.VUK 3.maddesi hem idareyi hem mükellefi bağlar,yani vergiyi doğuran olay ve buna bağlı muamelelerin gerçekliği mevzubahis olacaktır.
Bilindiği üzere Harçlar Kanunu'nun 43. maddesi gereğince, motorlu kara taşıtlarının alım, satım ve taahhüt işlerinde kasko sigortasına esas bedeller harcın matrahı olarak kabul edilmektedir,noter kasko bedelinden harç almak için noter satış senedinde kasko bedelini belirtmektedir.Ancak gerçek olan, araç hurdaya ayrılmasa da ,eksper raporunda aracın pert olduğu belirtilmiş olması,hasarlı aracın sigorta şirketince ihale ile satıldığıdır.11.600 tl KDV dahil değeri aracın gerçek satış değeridir.
Noterliklerde yapılan motorlu kara taşıtlarının alım, satım değerinin gerçek değerinin altında gösterilmesi. ülkemizde yaygın bir uygulama olup bunun vergisel kayba neden olduğu bir gerçektir. Bu tür işlemlerde Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği'nce belirlenen kasko değerlerinin, taşıtların rayiç bedellerine genellikle yakın olduğu görülmektedir.Gerçek değerinin belirlenilemediği durumlarda kasko değerini emsal bedel kabul eden yargı kararları da mevcuttur.
Ancak örneğimizde ne peçeleme nede muvazaa mevcut değildir,noter satışında çekme belgeli hasarlı araç teslimi ve gerçek değer beyanı mevcuttur.
(Keseceğimiz faturada KDV matrahımızda belli olmuştur,9.830,51 +1.769,49=11.600 tl .)
Örneğin muhasebe kayıtlarına başlayalım;
Sigorta şirketince ödenen hasar tazminatı bir teslim veya hizmet karşılığı olmadığından Katma Değer Vergisi Kanunu’nun konusuna girmemektedir.
213 Sayılı V.U.K. 328.maddesi amortismana tabii malların satılması ile ilgili düzenlemede; “…….. Şu kadarki satılan iktisadi kıymetlerin yenilenmesi işin mahiyetine göre zaruri bulunur veya bu hususta işletmeyi idare edenlerce karar verilmiş ve teşebbüse geçilmiş olursa bu takdirde, satıştan tahassül eden kar, yenileme giderlerini karşılamak üzere pasifte geçici bir hesapta azami üç yıl süre ile tutulabilir. Her ne sebeple olursa olsun bu süre içinde kullanılmamış olan karlar üçüncü yılın vergi matrahına eklenir.
Üç yıldan önce işin terki, devri veya işletmenin tasfiyesi halinde bu karlar o yılın matrahına eklenir” Yine V.U.K. 329.maddesinde de aynı ifadeler sigortadan alınan tazminat fazlası için kullanılmaktadır. Her iki maddenin son bendinde ise;
“Yukarıdaki esaslar dahilinde yeni değerlerin iktisabında kullanılan kar/tazminat fazlaları yeni değerler üzerinden bu kanun hükümlerine göre ayrılacak amortismanlara mahsup edilir. Bu mahsup tamamlandıktan sonra itfa edilmemiş olarak kalan değerlerin amortismanına devam olunur.”denilmektedir.
Muhasebe bilgilerinin elde edilmesi ve açıklanması ile ilgili uygulamalarda, bu bilgilerle ilgilenen tarafların yararlarını dengeli şekilde göz önünde tutan, deneyim ve mantıktan doğan, yararlılıkları genellikle kabul edilen belli kurallara uyulur. Bu kurallar "genel kabul görmüş muhasebe ilkeleri" adıyla bilinir. Bu ilkelerin teorik dayanağı "muhasebenin temel kavramları" dır. Kavramlar, muhasebe problemlerinin çözümü için uygulanacak ilkelerin belirlenmesinde veya değişen durumlara göre yeni ilkelerin geliştirilmesinde temel olacak görüşleri yansıtır.
Muhasebe ilkelerinin dayanağını oluşturan ve muhasebe uygulamalarına yön veren, evrensel nitelikteki muhasebenin temel kavramları, 12 başlıkta toplanmıştır; Sosyal sorumluluk, Kişilik, İşletmenin sürekliliği, Dönemsellik, Parayla ölçme, Tarihi maliyet esası, İhtiyatlılık, Tam açıklama, Tutarlılık, Verilerin güvenilir olması, Önemlilik ve Özün önceliği kavramı. Çeşitli kesimlere bilgi üreten ve işletmenin varlıkları, sermayesi ve borçları üzerinde değişmeler yaratan işlemlerin izlenmesine ve kontrolüne olanak sağlayan genel kabul görmüş muhasebe ilkelerinden özün önceliği ve tam açıklama ilkesine göre düşündüğümde yorumladığım muhasebe kayıtlarına aşağıdaki kayıtlarla devam ederken ,örneğimizin dışında gelişecek durumların yorumuna,siz sevgili meslektaşlarım mutlaka kafa yormalısınız,örneğimizde 3.dönem geçici vergi döneminde sigorta tazminatını alsaydınız,satış 4.dönem geçici vergi dönemi olsaydı,yada satış ertesi yıla sarksaydı ne olurdu gibi,en çok üzüldüğüm gelen maillerden hep armut piş ağzıma düş atasözüne uygun talepler mevcut,araştırmacı olmalısınız.
Hem nefsimizi hem çevremizi değerlendirmede düşebileceğimiz hataları öğrensek, daha az hata yapabiliriz, gündelik hayatımızda sorunlara yol açabilen endişe, sıkıntı, çökkünlük ve öfke patlamaları gibi rahatsızlık verici duygusal durumların oluşmasına düşünce şemalarımızdaki bazı kusurlar katkıda bulunmaktadır. Çevremizden etkilenerek ya da oluşan olaylarla aynı zamanda bizi o an için rahatlatsın diye kullandığımız bazı düşünceler alışkanlık haline gelerek, otomatik olarak kullanılmaya başlanır. Bu tarz düşünce şemalarının ortak özelliği, gerçeklik ilkesinden ve akılcılık temelinden ayrılmış olmalarıdır.
Karşılaştığımız durumlar ya da olayların tek bir yönü sizin için önem ifade ediyor, diğer alanları anlam taşımıyorsa, o kısımları hesaba katmıyorsanız filtre oluşturmaktasınız. Bazı kişiler yaşadıkları bir olay başkaları için ne kadar güzel olursa olsun, onun içinden olumsuz bir durumu adeta cımbızla çıkartırlar. Eğer kişinin duygusal yapısı çökkünlüğe eğimli ise kendilerinin küçümsemediği ya da kayıp yaşantılarını öne çıkarabilirken; öfkeye eğilimler kendilerine haksızlıkta bulunulduğunu; endişeli, evhamlı kişilerde kendileri ya da çevrelerindekilerle ilgili tehdit olarak algıladıkları şeyleri ön plana çıkarabilirler. Bu durumda bizi rahatsız edebilecek olaylar adeta mikroskoptan bakar gibi büyür, diğer güzel taraflar küçülür, kendi geçmişimizi düşündüğümüz anlarda da bu durum kendini göstermektedir. eskileri düşündüğümüzde sadece üzücü, kaygı verici, sinirlendirici ya da kararsız kaldığımız durumları daha çok hatırlıyor ve diğer anılar çok kolay bir şekilde aklımıza gelmiyorsa, gene bilinçaltımız aynı işlemi otomatik olarak yapıyor demektir.
Farkındalıkların farkında olmayan özgür değildir der bir büyüğümüz, bilinçaltına köle yaşamayı seçip bunun farkında olmadan hayatı kendine ve etrafına zehir eden bencil insanlardan olmak çok rasyonel olmasa gerek. Olayların muhasebesini ilgili tüm mevzuatların ışığında genel kabul görmüş muhasebe ilkelerine göre yapmalısınız, yanlış yaptığı halde yanlışı yukarda arz ettiğim obsesif davranış bozukluklarından yola çıkarak, yazılan yazıya öfke penceresinden, yada küçük görerek cevap vermekte bilinçaltının bir oyunu maalesef, tevkifatlı malzeme alımın iadesinde KDV oranı ne olmalı ile ilgili yazıma gelen bazı tepkilerde bu çok net gözükmekteydi, iadede de tevkifatlı fatura keseceksiniz, nerden çıkartıyorsunuz ile başlayan ve devamında açık yakaladığını düşünen ve alaycı bir üslup ile mail ine devam eden meslektaşlarımın, yada forum sayfalarında tekelde perakendede KDV olmamalı ama metro grosmarket kestiği tekel faturalarında KDV hesaplıyor, ne yapılmalı diyen ve yorum yapan meslek mensubu arkadaşlarıma yine forum sayfalarında agresifleşip, diğer meslektaşını küçültücü ifadeler ile cevap veren arkadaşlarda bilinçaltının esiridirler. Böyle bir olay geldiğinde önce olayı anlamaya çalışmalı, metro grosmarketin perakendeci bayilere KDV li fatura kesmesi tam bir makale konusu iken, bilinen bir bilgiye dayanıp diğerini küçük görme hakkının zaten kimsede olmadığını da düşünmekteyim, denetimler de kayıt dışı oran % 55 i düştükten sonra kalan % 45 in % 1 i ancak incelenebildiği, incelenende de kayıt dışının getirdiği muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge yada stok incelemeleri yapılabildiğinden, çoğu incelemenin de tarhiyat amacıyla psikolojik harp incelemeleri olduğundan, yalan yanlış yapılan kayıtları da kimse göremeyeceğinden, yalan yanlış devam eden kayıtları düzeltmeyi bir yana koyalım, meslekte veya yaşamda kaliteyi arttırmak yerine, bilinçaltına köle yaşayan ölene kadar başkanların yer aldığı ülkemizde biz ne desek boş maalesef.
Örneğimize geri dönersek, satışımızın kaydını yapalım;
İki ay önce sigortadan 33.000 tl para alınmıştı ve bu araç sigorta şirketi adına satılmıştı dan yolumuza devam etmeliyiz, Görüldüğü gibi, duran varlığın düzeltmeler sonucu ulaşılan değeri ile, Birikmiş Amortismanı toplamı arasında kalan fark, satılan duran varlığın kalan maliyetini oluşturmuş, ve 689 hesaba aktarılmıştır. Yapılan bu işlemden sonra, elde edilen kar tutarı 679 hesaba kaydedilen satış hasılatı ile 689 hesaba kaydedilen maliyet ile (sigorta şirketi adına yapılan satış nedeniyle sigorta şirketinin aldığı bedelde dahil) arasındaki farktır. Yine dikkat edilmesi gereken konu, "Gelir Tablosu İlkeleri"nin “Brüt Değer” amacı gereği, "Brüt Gelir" ve "Brüt Gider" tutarları, yani satış hasılatı tutarı ve satılan duran varlığın kalan maliyeti, bir birine mahsup edilmeden olduğu gibi gelir tablosunda yer almışlardır.Sonuç olarak, işletme isterse, oluşan bu kar tutarının, 679 ve 689 hesaplar aracılığıyla gelir tablosuna gitmesine izin verecek, isterse de, gerekli kararları alarak, V.U.K. 329.maddesine göre sigortadan alınan tazminat fazlası için bu tutarı Yenileme Fonu olarak ayırabilecektir. Bu durumda yapılması gereken kayıt aşağıdaki gibidir;
Ülkemizde genel uygulama alışkanlığı yukarda arz ettiğim kayıt olmakla beraber, MDV satış karının vergi mevzuatını ve vergi için muhasebeyi esas alarak doğrudan 549 no.lu hesaba alınması, bilgi için muhasebeyi esas alan TMS'ye, ulusal ve uluslararası muhasebe standartlarına uygun değildir. Nedeni, vergi öncesi ticari karın yenileme fonuna alınan tutar kadar az olması ve bu durumun vergi idaresi dışındaki mali bilgi alıcıları açısından gerçeği yansıtmamasıdır.
Kafaları da karıştırmak istemiyorum bu nedenle TMS ye göre yapılması gereken işlemlere değinmeyeceğim.
Kaynak:
http://www.MuhasebeTR.com