07.05.2015, 10:33,
|
|
Muradiye Karabulut
Muhasebe Elemanı
|
Yorum Sayısı: 607
415
Üyelik Tarihi: 25.04.2015
Rep Puanı:
0
|
|
NAKLİYECİLİK FAALİYETİNDE BULUNAN MÜKELLEFLERİN VERGİYLE İLGİLİ KARŞILAŞTIKLARI SORUN
Maraşlı:
Erdal ASLAN
Gelir Uzmanı
NAKLİYECİLİK FAALİYETİNDE BULUNAN
MÜKELLEFLERİN VERGİLENDİRİLMESİNDE
KARŞILAŞILAN SORUNLAR
1- GİRİŞ :
Yolcu ve yük taşımacılığında hemen her ülkede demiryolu, karayolu, havayolu ulaştırmasının yanında ülkenin coğrafi konumuna göre deniz yolu ulaştırması da yapılmaktadır. Çok gelişmiş olan ülkeler de dahil bir çok yerde yük ve yolcu taşımacılığında karayolu ulaşımının tercih edildiği izlenmektedir. Karayolu taşımacılığı, üretim yerinden tüketim yerine herhangi bir aktarma olmaksızın hızlı ve kolay olması nedeniyle, diğer taşıma türlerine göre daha fazla tercih edilmektedir.
Ülkemizde de yük ve yolcu taşımacılığının yoğunlaştığı ulaşım tarzı da karayolu ile yapılanıdır. Tercih edilen bu ulaşım sistemi ister istemez çeşitli sorunları da beraber getirmektedir. Tabiî ki bizi burada ilgilendiren sorun, olayın vergisel boyutudur. Nakliyecilik faaliyetinin herhangi bir eğitimi gerektirmemesi ve küçük sermayeye dayanması bu işi yapan mükelleflerin vergisel işlemleri tam olarak yerine getirmemelerine ve önemsememelerine neden olmaktadır.
Biz bu çalışmamızda nakliyecilik yapan mükelleflerin vergilendirilmesinde karşılaşılan sorunları ve bu sorunların çözümüne ilişkin açıklamalarda bulunacağız. Bu çerçevede;
2- NAKLİYECİLİK FAALİYETİNDE KULLANILMAYA
ELVERİŞLİ ARAÇLARIN TİCARİ VEYA HUSUSİ
OLMA ÇERÇEVESİNİN BELİRLENMESİ:
Otobüs, kamyon, çekici, minibüs, midibüs, kamyonet, kaptıkaçtı, panelvan, arazi taşıtı ve benzerlerinin trafik tescil idarelerince hususi veya ticari olarak kayıt ve tescil edilmiş olmalarının vergi gelirleri açısından herhangi bir gelir kaybına neden olup olmadığı hususu önem arz etmektedir.
Söz konusu araçların nakliyecilik faaliyetinde kullanıma elverişli olup olmaması ile bu araçları alan kişilerin nakliyecilik faaliyetinde bulunup bulunmayacakları vergi idaresi ile bu araçlara sahip kişiler arasında sorunlar ortaya çıkarmaktadır.
Bu çerçevede, sorunun çözümü amacıyla ilk önce söz konusu hususları kanuni yönüyle irdeledikten sonra açıklamalarımıza geçelim.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 37’nci maddesinde, her türlü ticari ve sınai faaliyetten doğan kazançların ticari kazanç olduğu hükme bağlanmıştır.
Ticari ve sınai faaliyetlerin neler olduğu Türk Ticaret Kanununda yer almış olup, kara, deniz ve havada, nehir ve göllerde yolcu veya eşya taşımanın ticari faaliyet olduğu belirtilmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu hükümleri uyarınca yayımlanan Karayolları Trafik Yönetmeliğinde kamyon, otobüs, minibüs, otomobil ve benzeri taşıtların tanımı yapılmıştır.
Karayolları Trafik Kanunu hükümlerinde yer alan tanımlardan da anlaşılacağı üzere minibüs, midibüs, kamyonet ve benzeri araçlar esas itibariyle nakliyecilik faaliyetinde kullanılabilecek araçlar olmakla beraber şahsi ihtiyaçlar veya ticari faaliyet niteliğinde olmayan bir kısım faaliyetler için de kullanılmaya elverişli araçlardır.
Özel ihtiyaçlar için kullanılmaya elverişli olmakla beraber nakliyecilikte de kullanılabilecek minibüs, midibüs, kamyonet ve benzeri araç satın alınması, bu araçları alan kişilerin nakliyecilik faaliyetinde bulunacaklarına ilişkin tek başına karine teşkil etmemektedir. Bu araçların nakliyecilik faaliyetinde kullanılması genel bir uygulama olup, özel durumların ayrıca kendi özelliği içerisinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu araçlara sahip olan kişilerin söz konusu araçları hususi veya özel işlerinde kullanmaları mümkün olup, herhangi bir belirleme yapılmadan önce bu tür araç sahiplerinin ticari kazanç mükellefiyetlerinin tesis edilmesi yanlış olacaktır. Şahsi ihtiyaçları için veya diğer nedenlerle bu tür araç sahibi olanlarla ilgili olarak bu kişilerin bu araçlarla (ticari faaliyet dışında) gelir getirici herhangi bir faaliyette bulunup bulunmadığı gibi hususlarının ilgili vergi dairesince göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Dolayısıyla, ilgili vergi dairesince gerekli araştırma ve inceleme yaptırılması ve söz konusu araçların ticari faaliyette kullanıldığının tespiti halinde mükellefiyet tesisi yoluna gidilmesi gerekmektedir.
Yukarıda belirtilen minibüs, midibüs, kamyonet ve benzeri araçlarla nakliyecilik yapılmaması durumunda anılan araçlarla ilgili olarak herhangi bir mükellefiyet kaydının yapılmaması gerekmekte olup, bu araçlarla nakliyecilik yapılması veya bu durumunun ilgili vergi dairesince tespit edilmesi halinde, bu araçlara sahip kişilerin ticari kazanç olarak mükellefiyetlerinin tesis edilmesi gerekecektir.
Diğer taraftan, nakliyecilik faaliyetine yönelik olan dolayısıyla özel ihtiyaçlar için kullanılmaya elverişli olmayan otobüs, kamyon, çekici ve benzeri araç sahiplerinin araçlarının trafik tescillerinin ise ticari olarak yapılması gerekmektedir. Çünkü, bu tür araçların yukarıda da değinildiği gibi özel ihtiyaçlarda kullanılması söz konusu değildir. Kaldı ki bu tür araç sahiplerinin nakliyecilik faaliyetinde bulunduğunun tespit edilmesi halinde söz konusu araçların trafik tescillerinin gayri ticari olması vergi uygulaması bakımından herhangi bir önemi bulunmamaktadır.
Öte yandan, söz konusu araçların şirket adına tescilinin yapılması durumunda bu araçlar işletmeye kayıtlı iktisadi kıymet olduğundan bunların özel işlerde kullanılacağından bahisle trafik tescillerinin hususi olması esasen mümkün değildir.
3- NAKLİYECİLİK FAALİYETİNDE KULLANILAN
ARAÇLARIN KİRALANMASI DURUMUNDA ELDE
EDİLECEK KAZANCIN BELİRLENMESİ:
Nakliyecilik faaliyetinde kullanılan araçlar, araç sahipleri tarafından üçüncü şahıslara kiralanmakta ve bu kiralama sonucu elde edilen gelirin hangi gelir unsuruna gireceği konusunda mükelleflerle gelir idaresi arasında çeşitli sorunlar ortaya çıkmaktadır.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 37’nci maddesinde; her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu belirtilmiş, aynı Kanunun 70’ inci maddesinde ise; motorlu nakil ve cer vasıtaları ile her türlü motorlu araç makine ve tesisatın sahipleri, mutasarrıfları, zilyedleri, irtifak ve intifa hakkı sahipleri veya kiracıları tarafından kiraya verilmesinden elde edilen gelirlerin gayrimenkul sermaye iradı olduğu, söz konusu malların ticari veya zirai bir işletmeye dahil bulunması halinde bunların iratlarının ticari ve zirai kazancın tespitine ilişkin hükümlere göre hesaplanacağı hükme bağlanmıştır.
Yukarıda açıkladığımız kanun hükümleri çerçevesinde; gelir vergisine tabi mükelleflerin ticari işletmesine dahil olan veya kendisi bir ticari işletme olan motorlu nakil vasıtalarının sahiplerince işletmeden çekilmeksizin diğer şahıslara kiraya verilmesi halinde elde edilen gelir ticari kazanç olarak vergilendirilecek olup, kiralama işleminin kira sözleşmesiyle yapılması bu durumu değiştirmeyecektir. Dolayısıyla, elde edilen kazanç her halükarda ticari kazanç olacak ve kiralamayı yapan ödevlilerin ticari kazanç mükellefiyetleri devam edecektir.
Ancak, ticari işletmeye konu olan nakil vasıtasının işletmeden emsal bedeli ile çekilmesini müteakip, diğer şahıslara kiralanması halinde ise elde edilen gelirin gayrimenkul sermaye iradı olarak vergilendirilmesi gerekmektedir.
Tabiî ki elde edilecek gayrimenkul sermaye iradı geliri için Gelir Vergisi Kanununun 94’ üncü maddesi gereğince kiralamayı yapan tarafından % 20 gelir vergisi tevkifatı yapması gerekmektedir.
4- NAKLİYECİLİK FAALİYETİNDE KULLANILAN ARAÇLARDA İŞİ BIRAKMA:
Nakliyecilik faaliyetinde kullanılan araçlarla ticari faaliyetlerini yürüten mükelleflerin bu faaliyetlerini terk ettiklerinde işi bırakmaya ilişkin gerekli ödevleri yerine getirmedikleri durumlarda çeşitli sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bunun neticesinde de gelir vergisi ve motorlu taşıtlar vergisi ile birlikte buna ilişkin ceza ve gecikme zamları ile karşı karşıya kalmaktadırlar.
Nakliyecilik faaliyeti ile uğraşan mükelleflerin nakliyecilikte kullandıkları araçların trafik kayıtlarının hususiye çevrilerek işi bırakma bildiriminde bulunmaları halinde yapılacak işlemler ile araçların kaza yapması, çalınması veya el konulması nedeniyle veya bunlara benzer nedenlerle faaliyetlerine devam etme imkanı kalmadığı durumlarda yapılacak işlemlere açıklık getirmek üzere Gelir İdaresi Başkanlığının 22/07/2003 tarih ve 2003/3 sayılı Gelir Vergisi Kanunu İç Genelgesinde açıklamalarda bulunulmuştur.
Bu çerçevede;
4.1) - Araçların Hususiye Çevrilmesi Yoluyla İşi Bırakma
Nakliyecilik faaliyetinde bulunan mükelleflerin söz konusu araçlarını özel ihtiyaçlarında kullanacaklarından bahisle trafik kayıtlarını hususiye çevirterek işi bırakma bildiriminde bulunmaları durumunda ne tür işlem yapılacağı anılan iç genelgede yapılan açıklamalar çerçevesinde ikili ayırıma tabi tutulmuştur. Buna göre:
1 - Minibüs, kamyonet ve benzeri araçlar;
Bu araçlar ticari faaliyetten ziyade özel işlerde kullanıma elverişli birer araç olduğundan anılan araçların hususiye çevrildiğini gösteren trafik kaydı işi bırakma için yeterli olacaktır. Dolayısıyla, işi bırakmaya ilişkin hükümler çerçevesinde mükellef beyanının esas alınması gerekecektir.
Ancak, ilgili vergi dairesince nakliyecilik faaliyetine ilişkin herhangi bir tespit yapılması durumunda bu mükelleflerin yeniden mükellefiyetleri tesis edilmesi mümkün bulunmaktadır.
2- Otobüs, kamyon ve benzeri araçlar;
Bu araçlar özel ihtiyaçlarda kullanılmaya elverişli olmayan araçlar olduğundan söz konusu araçların hususiye çevrildiğinden bahisle işi bırakma bildiriminde bulunulması ve hususi trafik kaydı ibraz edilmesi halinde bu belge işi bırakma için yeterli olmayacaktır. Bu araçların trafikten çekildiğine veya takoza alındığına ilişkin belge ibraz edilmesi gerekecektir. Bu belgenin ibrazı halinde işi bırakmaya ilişkin diğer yükümlülüklerin de yerine getirilmesi halinde gerekli işlemlerin ilgili vergi dairesince yapılması gerekmektedir.
4.2) Araçların Kullanılamaz Hale Gelmesi
Nakliyecilik faaliyetinde kullanılan araçların kullanılamaz duruma gelmesi halinde vergi kanunlarının yanısıra, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Yönetmeliğinde yer alan hükümler çerçevesinde ne tür işlemler yapılacağı yukarıda bahsettiğimiz iç genelgede açıklanmıştır.
Söz konusu iç genelge çerçevesinde; nakliyecilikte kullanılan araçların ekonomik ömrünü doldurma veya herhangi bir kaza, yanma, tahrip edilme veya benzeri durumlar nedeniyle kullanılamaz hale gelmesi durumunda söz konusu araç sahiplerinin ilgili trafik tescil müdürlüklerine başvurarak anılan araçların kayıtlarına ve tescil belgelerine "hurdaya çıkarılmıştır" damgasını vurdurmaları gerekmektedir.
Araçlarının kullanılmaz durumda olduğundan bahisle işi bırakma bildirimde bulunan mükelleflerin işi bırakmaya ilişkin dilekçe ile birlikte yukarıda da bahsettiğimiz gibi ilgili trafik şube veya bürolarından alacakları hurdaya ayrıldığına ilişkin belgeyi de söz konusu dilekçeye eklemeleri gerekmektedir.
Çeşitli nedenlerle mükellefler tarafından hurda belgesi alınamaması durumunda söz konusu aracın durumunun Sulh Hukuk Mahkemesi veya Asliye Hukuk Mahkemesince bilirkişi tarafından tespitinin yaptırılması gerekmektedir. İlgili vergi dairesince gerekli görülmesi halinde olayın vergi inceleme raporu ile de tereddüte yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması halinde bilirkişi raporu ve inceleme sonucuna göre hareket edilecektir.
4.3) Araçların Çalınması
Çalınan araçların çalındığı tarihten itibaren aradan 1 ay geçmiş olması şartıyla araç sahibinin talebi halinde trafik tescil defterine çalındığına ilişkin gerekli kayıtlar düşülmektedir.
Aracın çalındığını ileri sürerek işi bırakma bildiriminde bulunanların ilgili trafik şube veya bürolarından aracın çalındığına ilişkin belgeyi de ilgili vergi dairesine ibraz etmeleri gerekmektedir. Ayrıca, ilgili trafik şube veya bürosu yerine başkaca resmi kurum ve kuruluşlardan (emniyet, karakol, vb.) alınması halinde de bu belge işi bırakma açısından yeterli sayılması mümkündür.
4.4) Araçların Resmi Daire ve Kuruluşlarca ya da Yurt Dışında Alıkonulması
Mükelleflerin nakliyecilikte kullandıkları araçlarına çeşitli nedenlerle gümrük, orman işletme müdürlükleri, icra daireleri, mahkemeler ve benzeri idareler tarafından el konulmaktadır. Bu durumda mükellefler durumlarını ilgili trafik şube veya bürosundan ya da ilgili resmi daire veya kuruluşlardan (emniyet, gümrük, icra daireleri gibi) alacakları belgelerle tevsik ederek ilgili vergi dairelerine müracaat etmeleri gerekmektedir.
Benzeri nedenlerle araçların yurt dışında alıkonulduğu durumlarda da, mükellefler bu durumun ilgili ülke yetkili makamlarından veya bu ülkelerdeki dış temsilciliklerimizden alınan belgelerle tevsik etmeleri mümkün bulunmaktadır. Söz konusu belgelerin o ülkedeki dış temsilciliklerimiz tarafından tasdik edilebileceği gibi yeminli tercüme bürolarına tercüme ettirilmesi gerekmektedir.
Yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı işi bırakma bildirimde bulunan mükelleflerin ticari faaliyetine devam etme imkanlarının kalmadığı tarih itibariyle mükellefiyetlerinin kaldırılması gerekmektedir. İşi bırakma bildiriminde geç bulunulması bu durumu değiştirmemekte olup, geç bildirimden dolayı usulsüzlük cezası uygulanacağı tabiidir.
5- TİCARİ FAALİYETLERDE (Nakliyecik vb.) KULLANILAN ARAÇLARIN SATILMASI DURUMUNDA; ARAÇLARIN KASKO DEĞERİNİN Mİ YOKSA GERÇEK DEĞERİNİNMİ ESAS ALINACAĞI:
Motorlu taşıtların kasko sigortasına esas bedelden daha düşük bedelle satılması halinde, gelir veya kurumlar vergisi açısından kasko bedelinin mi yoksa, gerçek satış bedelinin mi esas alınacağı konusunda tereddütler 170 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde ve 1994/2 sıra no.lu Gelir Vergisi İç Genelgesi ile çözülmeye çalışılmıştır.
Konuyla ilgili olarak yayımlanan 170 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde; motorlu araç satışlarında gelir ve kurumlar vergisi uygulaması bakımından esas alınacak tutarın gerçek satış bedeli olacağı, bu bedelin emsallerine göre bariz bir şekilde düşük olması halinde, de idarece gerçek satış bedelinin tespiti yoluna gidileceği, bu tespit sırasında sadece kasko sigortasına esas bedeller değil, diğer unsurlarında nazara alınması gerektiği belirtilmiştir.
Ancak, gerçek satış bedelleri konusunda hiçbir araştırma yapılmadan kasko sigortasına esas bedellerin kullanılarak mükellefler hakkında tarhiyat yapılmaya devam edilmiş, bu da idare ile mükellef arasında gereksiz ihtilaflara neden olmuştur.
Yayımlanan 1994/2 sıra nolu Gelir Vergisi İç Genelgesinde; bu ihtilaflara yer verilmemesi açısından, sadece kasko bedellerinden hareketle mükellefler adına tarhiyat yapılmaması, gerçek satış bedellerinin tespiti sırasında diğer hususların da incelenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yukarıda da açıklandığı üzere gelir ve kurumlar vergisi uygulaması bakımından, mükelleflerin satışını yaptıkları motorlu kara taşıtlarına ilişkin esas alacakları tutarın, gerçek satış bedeli olduğu açıktır. Gerçek satış bedelinin emsallerine göre bariz bir şekilde düşük beyan edilmesi halinde ise idarece, taşıtın gerçek satış bedelinin tespiti yoluna gidileceği tabiidir. Bu tespit işlemi sırasında, kasko sigortasına esas alınan bedelle birlikte diğer unsurların da dikkate alınması gerekmektedir.
Dolayısıyla, satışı yapılan araç için tanzim edilen faturanın gerçek satış bedelini yansıtıp yansıtmadığının ilgili idarece tespitinin yapılması gerekmekte olup, gerçek satış bedelinin tespiti amacıyla işleme konu olan taşıtın cinsi, markası, modeli, tipi ve yaşı itibariyle her türlü delil, karine, bulgu ve ölçütten yararlanılması gerekmektedir.
6- SONUÇ:
Bu yazımızda kısaca nakliyecilik faaliyetinde bulunan mükelleflerin vergilendirilmesinde karşılaşılan sorunlar çözümüne ilişkin açıklamalarda bulunmaya çalıştık.
Kaynak : 664 Sayılı Maliye Postası 1 Mayıs 2008 Tarihli dergi
|
|
07.05.2015, 10:34,
|
|
Muradiye Karabulut
Muhasebe Elemanı
|
Yorum Sayısı: 607
415
Üyelik Tarihi: 25.04.2015
Rep Puanı:
0
|
|
RE: NAKLİYECİLİK FAALİYETİNDE BULUNAN MÜKELLEFLERİN VERGİYLE İLGİLİ KARŞILAŞTIKLARI SORUN
Kenan isimli arkadaşın gönderdiği mukteza konuyu iyi şekilde açıklamış... İş genelge tır ve kamyonlarda bu durumu engelliyor.
İlgili Kanun : Gelir Vergisi Kanunu
İlgili Madde : G.V.K. Mad. 37
İlgili Birim : Gelir ve Kurumlar Vergileri Müdürlüğü
Özelge Tarihi : 17.07.2009
Özelge Sayısı : 176200-ÖZ/1170-6161
Ticari kamyonun kendisi ticari bir işletme olduğundan, işletmeden çekilmeksizin kiraya verilmesi nedeniyle elde edilen gelirin ticari kazanç olarak vergilendirilmesi gerektiği, hususi kamyonetlerin kiraya verilmesinin Gayrimenkul Sermaye İradı olarak vergilendirileceği.
İlgide kayıtlı dilekçenizde; ………….. Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün …………. vergi numarasında kayıtlı mükellefi olduğunuzu, Demir Doğrama-Alüminyum Doğrama işi ile uğraştığınızı, …………, …………… ve …………. plakalı kamyonetlerinizi kendi işinizde taşımacılık yaparken kullandığınızı, ayrıca araçlarınızı nakliyecilik işinde kullanmadığınızı, 10.04.2006 tarihinde ticari faaliyetinizi terk ettiğinizi, vergi levhasını ve araç ruhsat fotokopilerini vergi dairesine teslim ettiğinizi, anılan tarih itibariyle araçlarınızı da kapattığınızı, eşinizin 11.04.2006 tarihinde ticari faaliyete başladığını, ……………. plakalı kamyonetinizi 01.07.2006 tarihinde, ………. ve ……………… plakalı kamyonetlerinizi de 01.08.2006 tarihinde eşinize araç kira sözleşmesi ile kiraladığınızı, kira sözleşmesinde yazdığı gibi araçlarla ilgili vergi ödemeleri kiracıya ait olduğu için ilgili dönemlere ait stopaj ödemelerinizi ve vergi sorumlusu sıfatı ile 2 No.lu KDV beyannamelerini vererek ödemelerinizi yaptığınızı, vergi dairesiyle yaptığınız görüşmeden de elde ettiğiniz kira gelirinden dolayı G.M.S.İ. mükellefiyeti açtırmanız gerekip gerekmediğini sorduğunuzu, stopaj ve 2 No.lu KDV beyannamelerini vererek ödemelerinizi yapmanız nedeniyle G.M.S.İ. mükellefiyet kaydı açtırmamanız gerektiğinin söylendiğini, 10.09.2008 tarihinde ………….. plakalı aracı satın aldığınızı ve kendi adınıza mükellefiyet kaydı açtırdığınızı, nakliyecilik ve alüminyum doğrama ile demir doğrama işi yapmaya başladığınızı, …………. kamyonetinizi 26.09.2008 tarihinde sattığınızı, ………………. plakalı kamyonetinizin araç kira sözleşmesini 30.09.2008 tarihinde iptal ettiğinizi ve kendi işinizde kullanmaya başladığınızı, 35 AKT 15 kamyonetinizin de 31.12.2008 tarihine kadar eşinizde kirada kaldığı, 01.01.2009 tarihi itibariyle de kendinizin kullanmaya başladığını, ancak vergi dairesi tarafından görüşmeye çağrılarak araçlarınızdan dolayı mükellefiyet kaydınızın kapatılmaması gerektiğini ve beyannamelerinizi vermeniz gerektiğinin bildirildiğini belirterek, mağduriyetinizin giderilmesi hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 37’nci maddesinde;
'' Her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançlar ticari kazançtır.
…
Ticari kazanç, Vergi Usul Kanunu hükümlerine ve bu kanunda yazılı gerçek (Bilanço veya işletme hesabı esası) veya basit usullere göre tespit edilir.'' hükmü yer almaktadır.
Öte yandan, emsal bir olaya ilişkin olarak Maliye Bakanlığı’ndan alınan yazıda; gerçek usulde gelir vergisine tabi mükelleflerin ticari işletmesine dahil olan veya kendisi bir ticari işletme olan motorlu nakil vasıtalarının sahiplerince işletmeden çekilmeksizin üçüncü şahıslara kiraya verilmesi halinde, elde edilen gelirin ticari kazanç olarak vergilendirileceği,
Ancak, ticari faaliyete konu olan nakil vasıtalarının, işletmeden çekilerek kiraya verilmesi halinde ise, bu kiralamadan elde edilecek gelirin gayrimenkul sermaye iradı olarak vergilendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 161’inci maddesinde; İşi bırakma ''Vergiye tabi olmayı gerektiren muamelelerin tamamen durdurulması ve sona ermesi'' olarak tanımlanmıştır. Buna göre, taşımacılık faaliyetinde bulunanların, vergiye tabi olmayı gerektiren muamelelerinin durdurulması ve sona erdirilmesi için işletmeye kayıtlı ticari araçlarını, işi terk tarihinden önce nihai satış işlemine tabi tutmaları ya da işletmeden emsal bedeli ile çekmeleri gerekmektedir.
Nakliyecilik faaliyeti ile uğraşan mükelleflerin nakliyecilikte kullandıkları araçların trafik kayıtlarının hususiye çevrilerek işi bırakma bildiriminde bulunmaları halinde yapılacak işlemler ile araçların kaza yapması, çalınması veya el konulması nedeniyle veya bunlara benzer nedenlerle faaliyetlerine devam etme imkanı kalmadığı durumlarda yapılacak işlemler hakkında açıklamaların yer aldığı 2003/3 Sıra No.lu Gelir Vergisi Kanunu İç Genelgesi’nin ''ARAÇLARIN HUSUSİYE ÇEVRİLMESİ'' bölümünde;
… …
Nakliyecilikte kullanılan araçların özel ihtiyaçlar veya ticari faaliyet niteliğinde olmayan faaliyetler için de kullanılmaya elverişli minibüs, kamyonet ve benzeri araçlardan olması halinde hususiye çevrildiğini gösteren trafik kaydı yeterli olup, işi bırakmaya ilişkin hükümler çerçevesinde mükellef beyanına göre işlem yapılacaktır.
Ancak, bu durumda olan mükelleflerle ilgili olarak yapılacak yoklamalarda nakliyecilik faaliyetinde bulunduğu tespit edilenlerin yeniden mükellefiyetlerinin tesis edilmesi suretiyle gereğinin yapılacağı tabiidir.
Nakliyecilikte kullanılan araçların özel ihtiyaçlarda kullanılmaya elverişli olmayan otobüs, kamyon ve benzeri araçlardan olması halinde işi bırakma bildiriminde bulunan mükelleflerin bu araçlarla ilgili olarak hususi trafik kaydı ibraz etmeleri yeterli olmayıp, bu araçların trafikten çekildiğine veya takoza alındığına ilişkin belge istenecektir. Bu belgenin ibrazı halinde işi bırakmaya ilişkin diğer yükümlülüklerin de yerine getirilmesi halinde gereği yapılacaktır.'' açıklamalarına yer verilmiştir.
Konu ile ilgili olarak bağlı bulunduğunuz …………..Vergi Dairesi Müdürlüğü ile yapılan yazışma sonucunda alınan yazıdan; İzmir Emniyet Müdürlüğü ile yapılan yazışma sonucunda, adınıza kayıtlı ……………… plakalı kamyonetin hususi olduğu, ………… tescil tarihli ……….. plakalı kamyonun ticari olduğu, …………. tescil tarihli …………… plakalı kamyonun hususi olduğunun bildirilmesi üzerine ………… tarihinden itibaren ………… plakalı ticari kamyonun adınıza tescilli olması nedeniyle mükellefiyetinizin yeniden açıldığı anlaşılmıştır.
Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalar uyarınca, kira sözleşmesine istinaden söz konusu ticari araçların sözleşmede belirlenen süre zarfında ücret mukabilinde kiralayanın kullanımına terk edilmesi, araçların işletmeden çekildiği ve ticari faaliyetin sona erdiği anlamına gelmemektedir.
Bu nedenle, …………… plakalı ticari kamyonun kendisi ticari bir işletme olduğundan, işletmeden çekilmeksizin kiraya verilmesi nedeniyle elde edilen gelirin ticari kazanç olarak vergilendirilmesi gerektiğinden, mükellefiyetinizin nakil geldiğiniz tarihten itibaren terk işlemi yapılmaksızın söz konusu aracın iktisap tarihi olan 16.12.2005 tarihi esas alınmak üzere devam ettirilmesi gerekmekte olup, ……………… Vergi Dairesi Müdürlüğü’nce yapılan işlemler Başkanlığımızca da uygun bulunmuştur.
Öte yandan, kiralamaya konu edilen ……………. ve ………….. plakalı hususi kamyonetlere ilişkin olarak ise 01.07.2006 tarihinden itibaren Gayrimenkul Sermaye İradı yönünden mükellefiyet kaydı açılması ve söz konusu kamyonetlerin kiralanması karşılığında elde edilen gelirin de buna göre ticari kazancınıza ilişkin vereceğiniz yıllık gelir vergisi beyannamesine dahil edilmesi gerekmektedir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
|
|
07.05.2015, 10:36,
|
|
Muradiye Karabulut
Muhasebe Elemanı
|
Yorum Sayısı: 607
415
Üyelik Tarihi: 25.04.2015
Rep Puanı:
0
|
|
RE: NAKLİYECİLİK FAALİYETİNDE BULUNAN MÜKELLEFLERİN VERGİYLE İLGİLİ KARŞILAŞTIKLARI SORUN
Tarih: 22/07/2003
Sayı: B.07.0.GEL.0.40/4085-59/031997
T.C.
MALİYE BAKANLIĞI
Gelirler Genel Müdürlüğü
SAYI : B.07.0.GEL.0.40/4085-59
KONU :
GELİR VERGİSİ KANUNU İÇ GENELGESİ
SIRA NO. 2003/3
............................VALİLİĞİ
(Defterdarlık: Gelir Müdürlüğüne)
Bakanlığımıza iletilen olaylardan, nakliyecilik faaliyeti ile uğraşan mükelleflerin nakliyecilikte kullandıkları araçların trafik kayıtlarının hususiye çevrilerek işi bırakma bildiriminde bulunmaları halinde yapılacak işlemler ile araçların kaza yapması, çalınması veya el konulması nedeniyle veya bunlara benzer nedenlerle faaliyetlerine devam etme imkanı kalmadığı durumlarda yapılacak işlemler konusunda tereddüte düşüldüğü anlaşılmış olup, aşağıdaki açıklamaların yapılmasına gerek duyulmuştur.
1- ARAÇLARIN HUSUSİYE ÇEVRİLMESİ
Nakliyecilik faaliyetinde bulunan mükelleflerin söz konusu araçlarını özel ihtiyaçlarında kullanacaklarından bahisle trafik kayıtlarını hususiye çevirterek işi bırakma bildiriminde bulunmaları halinde aşağıdaki açıklamalara göre işlem yapılacaktır.
Nakliyecilikte kullanılan araçların özel ihtiyaçlar veya ticari faaliyet niteliğinde olmayan faaliyetler için de kullanılmaya elverişli minibüs, kamyonet ve benzeri araçlardan olması halinde hususiye çevrildiğini gösteren trafik kaydı yeterli olup, işi bırakmaya ilişkin hükümler çerçevesinde mükellef beyanına göre işlem yapılacaktır.
Ancak, bu durumda olan mükelleflerle ilgili olarak yapılacak yoklamalarda nakliyecilik faaliyetinde bulunduğu tespit edilenlerin yeniden mükellefiyetlerinin tesis edilmesi suretiyle gereğinin yapılacağı tabiidir.
Nakliyecilikte kullanılan araçların özel ihtiyaçlarda kullanılmaya elverişli olmayan otobüs, kamyon ve benzeri araçlardan olması halinde işi bırakma bildiriminde bulunan mükelleflerin bu araçlarla ilgili olarak hususi trafik kaydı ibraz etmeleri yeterli olmayıp, bu araçların trafikten çekildiğine veya takoza alındığına ilişkin belge istenecektir. Bu belgenin ibrazı halinde işi bırakmaya ilişkin diğer yükümlülüklerin de yerine getirilmesi halinde gereği yapılacaktır.
2-ARAÇLARIN KULLANILAMAZ HALE GELMESİ
Nakliyecilik faaliyetinde kullanılan araçların kaza yapması, hurdaya ayrılması ve benzer nedenlerle kullanılamaz duruma gelmesi halinde 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Yönetmeliğinde yer alan hükümler ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan hükümler çerçevesinde aşağıda belirtilen şekilde işlem yapılacaktır.
Nakliyecilikte kullanılan araçların ekonomik ömrünü doldurma veya herhangi bir kaza, yanma, tahrip edilme veya benzeri durumlar nedeniyle kullanılamaz hale gelmesi durumunda araçların sahiplerinin başvurusu üzerine bunların kayıtlarına ve tescil belgelerine “hurdaya çıkarılmıştır” damgası vurularak tescil belgesi sahiplerine geri verilmektedir.
Yukarıda belirtilen nedenlerle, araçlarının kullanılmaz durumda olduğundan bahisle işi bırakma bildirimde bulunan mükelleflerin işi bırakmaya ilişkin dilekçe ile birlikte ilgili trafik şube veya bürolarından alacakları hurdaya ayrıldığına ilişkin belgenin eklenmesi gerekmektedir.
Çeşitli nedenlerle hurda belgesi alınamaması durumunda söz konusu aracın durumunun bilirkişi raporu ile ortaya konulması ve gerekli görülmesi halinde olayın vergi inceleme raporu ile de tereddüte yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması halinde bilirkişi raporu ve inceleme sonucuna göre hareket edilecektir.
3- ARAÇLARIN ÇALINMASI
Çalınan araçların çalındığı tarihten itibaren aradan 1 ay geçmiş olması şartıyla araç sahibinin talebi halinde trafik tescil defterine çalındığına ilişkin gerekli kayıtlar düşülmektedir.
Aracın çalındığını ileri sürerek işi bırakma bildiriminde bulunanların ilgili trafik şube veya bürolarından aracın çalındığına ilişkin belgeyi de ibraz etmeleri gerekmektedir. İlgili trafik şube veya bürosu yerine başkaca resmi kurum ve kuruluşlardan (emniyet, karakol, vb.) alınması halinde de bu belge işi bırakma açısından yeterli sayılacaktır.
4-ARAÇLARIN RESMİ DAİRE VE KURULUŞLARCA YADA YURT DIŞINDA ALIKONULMASI
Mükelleflerin nakliyecilikte kullandıkları araçlarına çeşitli nedenlerle Gümrük, Orman İşletme Müdürlükleri, İcra Daireleri, Mahkemeler ve benzeri idareler tarafından el konulması halinde, bu mükellefler durumlarını ilgili trafik şube veya bürosundan ya da ilgili resmi daire veya kuruluşlardan (Emniyet, Gümrük, İcra Daireleri gibi) alacakları belgelerle tevsik etmeleri gerekmektedir.
Benzeri nedenlerle araçların yurt dışında alıkonulduğu durumlarda da, bu durumun ilgili ülke yetkili makamlarından veya bu ülkelerdeki dış temsilciliklerimizden alınan belgelerle tevsik edilmesi mümkün bulunmaktadır. Söz konusu belge o ülkedeki dış temsilciliklerimiz tarafından tasdik edilebileceği gibi yeminli tercüme bürolarınca yapılan tercümeleri de kabul edilebilecektir.
Yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı işi bırakma bildirimde bulunan mükelleflerin ticari faaliyetine devam etme imkanlarının kalmadığı tarih itibariyle mükellefiyetleri kaldırılacaktır. İşi bırakma bildiriminde geç bulunulması bu durumu değiştirmemekte olup, geç bildirimden dolayı usulsüzlük cezası uygulanacağı tabiidir.
Bilgi edinilmesini ve gereğinin buna göre yapılmasını rica ederim.
Bakan a.
|
|
07.05.2015, 10:37,
|
|
Muradiye Karabulut
Muhasebe Elemanı
|
Yorum Sayısı: 607
415
Üyelik Tarihi: 25.04.2015
Rep Puanı:
0
|
|
RE: NAKLİYECİLİK FAALİYETİNDE BULUNAN MÜKELLEFLERİN VERGİYLE İLGİLİ KARŞILAŞTIKLARI SORUN
Başlık Kamyon Sahibi Kişinin Mükellefiyeti hk.
Tarih 17/08/2011
Sayı B.07.1.GİB.4.06.16.01-2010-GVK-53-6-619
Kapsam
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
(Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)
Sayı : B.07.1.GİB.4.06.16.01-2010-GVK-53-6-619 17/08/2011
Konu : Kamyon Sahibi Kişinin Mükellefiyeti
İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; 1966 model Ford marka açık kasa kamyon satın aldığınızı, söz konusu kamyonu ticari faaliyette kullanmayacağınızı, kendi zirai faaliyetinizden elde edeceğiniz mahsulleri taşımak için kullanacağınızı belirterek, basit usulden faydalanıp faydalanamayacağınız hususunda görüş talep etmektesiniz.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 53 üncü maddesinde; "Çiftçilerin elde ettikleri zirai kazançlar, bu Kanunun 94 üncü maddesine göre hasılatları üzerinden tevkifat yapılmak suretiyle vergilendirilir. 54 üncü maddede yazılı işletme büyüklüğü ölçülerini aşan çiftçiler ile bir biçerdövere veya bu mahiyetteki bir motorlu araca veya on yaşına kadar ikiden fazla traktöre sahip olan çiftçilerin kazançları gerçek usulde (zirai işletme hesabı veya diledikleri takdirde bilanço esasına göre) tespit olunarak vergilendirilir. Kazançları gerçek usulde vergilendirilmeyen çiftçiler bu kazançları için beyanname vermezler. (4962 sayılı Kanunun 6 ncı maddesiyle eklenen cümle yürürlük; 07.08.2003, geçerlilik; 01.01.2004) Ancak, çiftçiye ait olmakla beraber zirai işletmeye dahil edilmeyen biçerdöver veya bu mahiyetteki bir motorlu araç veya on yaşına kadar ikiden fazla traktörün işletilmesinden elde edilen gelirler ticari kazanç hükümlerine göre vergilendirilir." hükmüne yer verilmiştir.
4962 sayılı Kanunun 6 ncı maddesiyle eklenen cümlede geçen "zirai işletmeye dahil edilme" kavramının "envanterinde veya aktifinde yer alması"nı ifade ettiği aynı Kanunun gerekçesinde belirtilmiştir.
Diğer taraftan, 2001/1 Sıra No.lu Gelir Vergisi Kanunu İç Genelgesinde; Gelir Vergisi Kanununun 53 üncü maddesinde geçen "bu mahiyetteki bir motorlu araç" ifadesinden zirai faaliyette kullanılan kamyon, otobüs, uçak ve benzeri araçların anlaşılması gerektiği belirtilerek özel ihtiyaçlar için kullanılmaya elverişli olmayan otobüs, kamyon, uçak ve benzeri gayri ticari araç sahibi olan çiftçilerin bu araçları kendi zirai işletmelerinde kullanmaları halinde zirai kazançlarının, biçerdöver sahibi olan çiftçilerde olduğu gibi gerçek usulde tespit edilmesi gerektiği yönünde açıklama yapılmıştır.
Buna göre, bir biçerdövere veya bu mahiyetteki bir motorlu araca veya 10 yaşından küçük ikiden fazla traktöre sahip olan çiftçilerin zirai kazanç yönünden gerçek usulde vergilendirilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununun "Basit Usulde Ticari Kazancın Tespiti" başlıklı 46 ncı maddesinin birinci fıkrasında; 47 ve 48 inci maddelerde yazılı şartları topluca haiz olanların ticari kazançlarının basit usulde tespit olunacağı hüküm altına alınmıştır.
Aynı Kanunun 51 inci maddesinde basit usulden faydalanamayacaklar sayılmış olup, maddenin onuncu bendinde, şehirlerarası yük ve yolcu taşımacılığı yapanların basit usulden faydalanamayacakları hükmüne yer verilmiştir.
Konu ile ilgili olarak ..... Vergi Dairesi Müdürlüğünden alınan bilgiden, ..... tarihli işe başlama bildiriminizle söz konusu kamyonla yük taşımacılığı faaliyetinde bulunacağınızı beyan ettiğiniz, bunun üzerine nezdinizde düzenlenen ..... tarihli yoklama fişinde de ...... tarihinden itibaren şehir içi nakliyecilik faaliyetine başladığınızı beyan ettiğiniz bu nedenle Dairelerince aynı tarih itibariyle gerçek usulde mükellefiyetinizin tesis edildiği anlaşılmıştır. Yine adınıza düzenlenen ..... tarihli yoklama fişinde ise, kendi adınıza tapulu arazinizin bulunmadığını, yıllık 300-400 dönüm arazinin icar yoluyla ekim-dikimini yaptığınızı, kamyonunuzu diğer çiftçilerin zirai faaliyetinde kullanmadığınızı, nakliyecilik faaliyetine henüz başlamadığınızı beyan ettiğiniz anlaşılmıştır.
Yukarıda yer alan açıklamalar çerçevesinde, kendinize veya başkalarına ait arazileri işlemek suretiyle zirai faaliyetle uğraşmanız ve kamyonunuzu sadece zirai faaliyetinizde kullanmanız halinde, sahip olduğunuz kamyondan dolayı, kamyona sahip olduğunuz tarih itibariyle gerçek usulde zirai kazanç mükellefiyetinizin tesis ettirilmesi gerekmektedir.
Ancak bu suretle zirai faaliyette bulunmadığınızın tespiti veya kamyonu zirai işletmenizin aktifine dahil etmemeniz halinde söz konusu aracınızın özel ihtiyaçlarda kullanılmaya elverişli olmaması sebebiyle ticari kazanç hükümlerine göre vergilendirileceğiniz tabiidir. Bu durumda Gelir Vergisi Kanununun 47 ve 48 inci maddelerinde yazılı şartları topluca taşımanız halinde, basit usulde vergilendirilmeniz mümkün bulunmaktadır.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.
(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.
(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.
|
|
07.05.2015, 10:38,
|
|
Muradiye Karabulut
Muhasebe Elemanı
|
Yorum Sayısı: 607
415
Üyelik Tarihi: 25.04.2015
Rep Puanı:
0
|
|
RE: NAKLİYECİLİK FAALİYETİNDE BULUNAN MÜKELLEFLERİN VERGİYLE İLGİLİ KARŞILAŞTIKLARI SORUN
B) Nakliyecilik Faaliyeti İle Uğraşan Mükellefler
Nakliyecilik faaliyeti ile uğraşan mükelleflerin vergiye tabi olmayı gerektiren muamelelerinin tamamen durdurulması ve sona erdirilmesi için (Gelir Vergisi Kanunu 2003/3 Sıra No'lu İç Genelgesi uyarınca);
- Nakliyecilikte kullandıkları araçlarını noter satış sözleşmesi veya senetli olarak satmaları,
- Trafik tescil şube veya bürosunda gayri ticariye çevirmeleri,
- Şayet hurdaya çıkardılarsa, hurdaya çıkarıldığını ilgili trafik şube veya bürolarından alınan bir belgeyle tevsik etmeleri,
- Aracın çalındığını ileri sürerek işi bırakma bildiriminde bulunanların ilgili trafik şube veya bürolarından aracın çalındığına ilişkin belgeyi de (çalman araçların çalındığı tarihten itibaren aradan 1 ay geçmiş olması şartıyla araç sahibinin talebi halinde trafik tescil defterine çalındığına ilişkin gerekli kayıtlar düşülmektedir.) ibraz etmeleri gerekmektedir. İlgili trafik şube veya bürosu yerine başkaca resmi kurum ve kuruluşlardan (emniyet, karakol, vb.) alınması halinde de bu belge işi bırakma açısından yeterli sayılacaktır.
- Mükelleflerin nakliyecilikte kullandıkları araçlarına çeşitli nedenlerle Gümrük, Orman İşletme Müdürlükleri, İcra Daireleri, Mahkemeler vb. idareler tarafından el konulması halinde, bu mükelleflerin durumlarını ilgili trafik şube veya bürosundan ya da ilgili resmi daire veya kuruluşlardan (Emniyet, Gümrük, İcra Daireleri gibi) alacakları belgelerle tevsik etmeleri gerekmektedir. Benzeri nedenlerle araçların yurt dışında alıkonulduğu durumlarda da, bu durumun ilgili ülke yetkili makamlarından veya bu ülkelerdeki dış temsilciliklerimizden alman belgelerle tevsik edilmesi mümkün bulunmaktadır. Söz konusu belge o ülkedeki dış temsilciliklerimiz tarafından tasdik edilebileceği gibi yeminli tercüme bürolarınca yapılan tercümeleri de kabul edilebilecektir.
Yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı işi bırakma bildirimde bulunan nakliyecilik faaliyeti ile uğraşan mükelleflerin, ticari faaliyetine devam etme imkânlarının kalmadığı tarih itibarıyla mükellefiyetleri kaldırılacaktır. İşi bırakma bildiriminde geç bulunulması bu durumu değiştirmemekte olup, geç bildirimden dolayı usulsüzlük cezası uygulanacağı tabiidir.
|
|
07.05.2015, 10:57,
|
|
Muradiye Karabulut
Muhasebe Elemanı
|
Yorum Sayısı: 607
415
Üyelik Tarihi: 25.04.2015
Rep Puanı:
0
|
|
RE: NAKLİYECİLİK FAALİYETİNDE BULUNAN MÜKELLEFLERİN VERGİYLE İLGİLİ KARŞILAŞTIKLARI SORUN
YARGITAY KARARLARI
ARAÇLARIN UZUN SÜRE KİRAYA VERİLMESİ
MOTORLU ARACIN UZUN SÜRELİ KİRALANMASINDA KİRACININ İŞLETEN OLARAK SORUMLULUĞU
YARGITAY KARARLARI
UZUN SÜRELİ KİRALAMA - İŞLETEN SAYILMA
Dava konusu kazayı yapan araç, uzun süreli kira sözleşmesi ile kiraya verilmiş ise, kiracı işleten olarak sorumlu olur. Bu nedenle, kira sözleşmesi uyarınca aracın kiracı şirkete teslim edilip edilmediğinin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde açıklanması gerekir. (2918/m. 3, 85; 6762/m. 1301)
Dava, kasko sigortası sözleşmesine dayalı rücuen tazminat istemine ilişkindir. 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 3. maddesinde "... aracın uzun süreli kiralama, ariyet ve rehin gibi hallerde kiracı... işleten sayılır." hükmüne yer verilmiş olup, aynı Kanunun 85. maddesinde de işletenin ağırlaştırılmış sorumluluk kurallarına göre zarardan sorumlu olacağı kabul edilmiştir.
Somut olayda, davalılardan Ekim Turizm Ltd.Şti.nce, kaza yapan aracın, dava dışı Xerox Büro Araçları A.Ş.ne uzun süreli kiraya verildiği savunulmuş ve mahkemece bu husus kabul edilerek karar verilmiş ise de; kira sözleşmesinde araç plakaları yazılı olmadığı gibi, dosyaya sunulan teslim tutanağında da teslim eden "Intercity Rent A Car adına Ahmet Şahin" ve teslim alan olarak da "İlker Erdoğan" isimleri yazılı olup, bu şirket ve kişilerin davanın tarafları ile ilgisi ortaya konulmamıştır. Bu durumda, mahkemece, dava konusu kazayı yapan aracın, savunmada belirtilen kira sözleşmesi uyarınca uzun süreli kiraya verildiği ve dava dışı şirkete bu kapsamda teslim edildiği hususunun duraksamaya yer bırakmayacak surette açıklanması gereklidir.
O halde, yukarıda açıklanan gerekli araştırmalar yapılmaksızın, eksik incelemeye dayalı hüküm kurulması doğru olmamış ve bu nedenlerle kararın bozulması gerekmiştir.
11.HD. 27.04.2006 E. 2005/4642 - K. 2006/4755
İŞLETENİN ÜÇÜNCÜ KİŞİ OLDUĞU İDDİASI
Kayıt maliki, işletenin üçüncü kişi olduğunu ispat ederse sorumluluktan kurtulur.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 3 ve 19. maddelerinde belirlendiği gibi trafik kaydı, işleteni belirleyen güçlü karine niteliğindedir. Ancak kayıt maliki, işletenin üçüncü kişi olduğunu ispat ederse sorumluluktan kurtulur. Somut olayda, kayıt maliki aleyhine dava açılmış; kayıt maliki ise dava dışı üçüncü kişinin işleten olduğunu iddia ederek buna ilişkin adi kira sözleşmesi ibraz etmiştir. Yazılı kira sözleşmesi resmi mercilerce düzenlenmediği gibi resmi kurumlara ibraz edildiği de belli değildir. Bu niteliği ile sözleşme sadece taraflarını bağlar. Üçüncü kişileri etkilemez. Davacı taraf sözleşmenin geçerli sayılmayacağını, kazadan sonra dahi düzenlenmiş olabileceğini öne sürmüştür. Aracın işletmesinin İETT idaresinin yönetim ve denetimi altında olduğu düşünülerek devire ait sözleşmeye İETT Genel Müdürlüğü'nün muvafakatı alınıp alınmadığının, İETT Genel Müdürlüğü'nden sorulması, her türlü vergi, harç yükümlülüğü konusunda ilgili vergi dairesine gerekli beyanın yapılıp yapılmadığının araştırılması, toplanacak delil durumuna göre devir işleminin geçerli olup olmadığının belirlenmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekir.
17.HD. 05.12.2005 E. 2005/9922 - K. 2005/11148
ARAÇ ÜZERİNDE FİİLİ TASARRUF
Aracın kayıt maliki ile davalı arasında yapılmış olan kira sözleşmesinde, aracın davalı şirkete hizmet verecek şekilde hükümler içermesine; araç ve sürücü üzerinde mutlak bir hakimiyet ve tasarruf imkanı sağlanmış olmasına göre, davalının "işleten" sıfatını taşıdığı kabul edilerek bu sıfatı ile zarardan sorumlu tutulması gerekir.
Dava konusu zarara yol açan aracın trafikte davalılardan İsa Güçlü adına kayıtlı olduğu ve diğer davalı Şahinler Mensucat Sanayi ve Ticaret AŞ arasında yapılmış uzun süreli sözleşme hükümleri uyarınca nakliye hizmeti vermeye tahsis edildiği anlaşılmaktadır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 3. maddesi işleteni "Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır" biçiminde tarif etmiştir. Aracın kayıt maliki ile davalı Şahinler Mensucat Sanayi ve Ticaret AŞ arasında yapılmış olan 1.1.2002 - 31.12.2002 dönemine ilişkin sözleşme hükümleri incelendiğinde, aracın münhasıran davalı Şahinler Mensucat Sanayi ve Ticaret AŞ'ne hizmet vereceği şekilde hükümler içerdiği; araç, araç maliki ve sürücü üzerinde bu şirkete mutlak bir hakimiyet ve tasarruf imkanı sağladığı görülmektedir. Sözleşme süresinin uzunluğu ve içerdiği bu hükümler uyarınca davalı Şahinler Mensucat Sanayi ve Ticaret AŞ'nin 2918 sayılı yasanın 3. maddesinde tarifi yapılan "aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunan" kişi durumunda olduğu anlaşılmaktadır. O halde adı geçen davalının da "işleten" sıfatını taşıdığı kabul edilerek bu sıfatı ile zarardan sorumlu tutulması gerektiği halde, yazılı gerekçe ile bu davalı yönünden davanın reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bozulması gerekmiştir.
4.HD.14.11.2005 E. 2004/15668 - K. 2005/12100
İŞLETENİN SORUMLULUĞU • ARAÇ SAHİBİNİN SORUMLULUĞU
Aracın kayıt sahibi, aracı bir yıl süreyle kiralayarak işleten sıfatını kaybetmiş olduğundan, kazadan dolayı meydana gelen zarardan sorumlu tutulamaz.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 3. maddesi hükmüne göre, başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiğini ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğunu ispat edemediği takdirde kayda göre araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı veya rehin alan kişi; işletendir. Aynı Kanunun 85. maddesi hükmüne göre ise bir motorlu aracın işletilmesinden doğan zarardan o aracın işleteni sorumlu olur.
Davaya konu olayda eylem 23.8.2001 tarihinde gerçekleşmiştir. Oysa davalı zarara yol açan aracı belirtilen Remzi Şen taraftan önce Noterden yapılan 20.4.2001 tarihli ve bir yıl sürekli "Kiralama sözleşmesi" ile dava dışı Şentur Toplu Taşıma Servis Otomotiv Nak. Yaş Sebze Haz. Tic. Ltd. Şti.'ne teslim etmiştir. Böylece kendisi belirtilen tarihte işleten olmaktan çıkmış bulunmaktadır. Bundan başka davacılar kayıt sahibi davalının teslime rağmen olay gününde araçla ekonomik bir ilişkinin varlığını diğer bir deyimle aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiğini ve araç üzerinde fiili tasarrufta bulunduğunu iddia ve ispat etmiş değillerdir. O halde davalı Remzi Şen'in zarardan sorumlu tutulması için yeterli dayanak bulunmamış olması karşısında onun yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle tazminata hükmedilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
4.HD. 17.02.2005 E. 2004/7697 - K. 2005/1387
İŞLETEN SIFATIYLA KİRACININ SORUMLULUĞU
Kazaya karışan aracın, uzun süreli olarak kiraya verilmiş ve kiracı tarafından kullanılırken kazanın meydana gelmiş olmasına göre, kiracının “işleten” olarak sorumlu tutulması ve araç maliki hakkındaki davanın reddi gerekir. (2918/m.3,85)
Davacı vekili müvekkiline aracın, davalılardan Albayrak Turizm Seyahat A.Ş’ne ait araca çarptığını, diğer davalı Horoz Lojistik Kargo Hiz. Tic.A.Ş’nin bu aracı kiraladığını ve işleteni olduğunun belirtildiğini açıklayarak, zarar tutarının kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı Albayrak Turizm A.Ş vekili, maliki oldukları aracın diğer davalıya bir yıllığına kiralandığını, kazaya karışan şoförün diğer davalının çalışanı olduğunu, işleten sıfatının Horoz Lojistik Kargo Hizmetleri A.Ş’ne ait olduğundan davanın husumetten ve hasar miktarının fahiş olması nedeniyle de esastan reddini savunmuştur.
Davalı Horoz Lojistik A.Ş vekili araç maliki olmadıklarını, kusurun davacılara ait olup istenen tazminatın da fahiş olduğunu, aracın sigortası olduğundan davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan deliller benimsenen bilirkişi raporu gereğince davalı Albayrak Turizm Seyahat İnş. Tic. A.Ş hakkında açılan davanın reddine, davalı Horoz Lojistik Kargo Hizmetleri ve Ticaret A.Ş aleyhine açılan davanın kabulüne ile tazminat tutarının kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte bu davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı Horoz Lojistik Kargo Hizmetleri ve Ticaret A.Ş vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava trafik kazasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeblere delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına; kazaya karışan aracın, sözleşme ile uzun süreli olarak davalı Albayrak şirketi tarafından diğer davalı Horoz Lojistik Kargo şirketine kiralanmış olmasına göre, mahkemece bu davalının işleten olduğu kabul edilerek hakkındaki davanın kabulü ile araç maliki olan diğer davalı hakkındaki davanın reddine ilişkin hükümde yasaya aykırılık bulunmadığından, davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması gerekmiştir.
17.HD.15.02.2005 E. 2005/813 - K. 2005/1150
ARAÇ İŞLETEN • ARAÇ KİRALAYANIN SORUMLULUĞU
Malikin uzun süreli olarak aracını kiralaması halinde, kiracı, “işleten” sıfatını kazanır ve işletenin hukuki sorumluluğu altına girer. (2918/m.3,85)
Davalılardan Ç.Belediye Başkanlığı vekili cevap dilekçesinden kazaya karışan aracın dava dışı K. Ltd.Şirketine kiralandığını belirtmiş ve bu yöne ilişkin ihale belgelerini delil dilekçesinde delil olarak göstermiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 3.maddesi gereğince malik, uzun süre olarak aracını kiraladığında kiracı, isleten sıfatını kazanır aynı yasanın 85.maddesi hükmü gereğince de işleten hukuki sorumluluk altına girer. Mahkemece açıklanan davalı savunmaları ile yasa hükümleri üzerinde yeterince durulup tartışılmadan yazılı olduğu şekilde davalı belediyenin de tazminattan sorumlu tutulması doğru değildir.
19.HD.18.06.2003 E. 2003/3742 - K. 2003/6546
KİRALIK ARABANIN KAZAYA KARIŞMASI
Motorlu aracı uzun süreli kiralama sözleşmesi ile kiralayan kiracı, işleten sayılır. Bu hüküm, araç üzerindeki fiili hakimiyet ve iktisaden yararlanma ilkesi dikkate alınarak getirilmiş bir düzenlemedir. Mahkemece, salt malik sıfatı yeterli görülerek davalının sorumluluğuna karar verilmesi doğru olmamıştır.
Dava, TTK.nun 1301 nci maddesine dayalı kasko sigorta rücu davasıdır. Davalılardan Candan vekili, müvekkiline ait hasar veren aracın yazılı kira sözleşmesi ile 6 aylığına dava dışı rent a car firmasına müvekkilince kiraya verildiğini savunarak, husumet itirazında bulunmuş, bu firma aleyhine aracı iade etmediğinden bahisle suç duyurusunda bulunmuş, buna ilişkin yazılı belgeler sunmuş, dinlenen bu davalı tanıkları bu savunmayı doğrulamışlardır. Mahkemece, bu davalı ile kiracısı dava dışı firma arası iç ilişki bulunduğu gerekçesiyle, bu davalının malik sıfatı gözetilerek, sorumluluğuna karar verilmiştir.
Oysa, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 3 ncü maddesindeki işleten tanımına göre, motorlu aracı uzun süreli kiralama sözleşmesi ile kiralayandan alan kiracı, işleten sayılmaktadır. Bu hüküm, araç üzerindeki fiili hakimiyet ve iktisaden yararlanma ilkesi dikkate alınarak getirilmiş bir düzenlemedir.
O halde mahkemece, bu davalı vekilinin husumet itirazının, bu açıklamalar ışığında değerlendirilmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu davalının salt malik sıfatı yeterli görülerek, eksik incelemeye ve yanlış gerekçeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
11.HD.13.09.2004 E. 2003/13798 - K. 2004/8129
KİRALAYANIN HUKUKİ SORUMLULUĞU
İŞLETENLİK NİTELİĞİNİN KAZANILMASI
Temelde malik işletendir. Ancak yasa gereğince malik, uzun süreli olarak aracı kiraladığında, kiracı, işletenlik niteliği kazanır ve hukuki sorumluluk altına girer.
Dava, trafik kazası dolayısıyla hasarlanan taşıt bakımından tazminata ilişkindir. Husumet, işleten olarak trafik kaydında malik olarak gözüken G. Otomotiv Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine yöneltilmiştir. Bu şirket vekili, aracı üçüncü kişi E.Ekonomik Oto Kiralama Anonim Şirketine uzun süre kiralama sözleşmesiyle devrettiğini, o nedenle sorumlu tutulamayacağını savunmuştur.Yerel mahkemece, malikin işleten olduğu temelinden hareketle, G.A.Ş'nin tazminatla yükümlendirilmesine karar verilmiştir.
Gerçekten temelde malik işletendir; ancak 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 3.maddesi gereğince malik, uzun süreli olarak aracı kiraladığında kiracı, işletenlik niteliği kazanır ve aynı yasanın 85 ve izleyen maddeleri gereğince hukuki sorumluluk altına girer.
Somut olayda davalı, bu taşıtla beraber dört taşıtı daha E. A.Ş'ye kiraya verdiğine ilişkin yazılı belge düzenlemişlerdir ( Belge, E.A.Ş vekilince doğrulanmıştır ). E.A.Ş taşıtların sigorta yenilemelerini yaptırmıştır. Yine bu şirket üçüncü kişiye kiraya verdiğine ilişkin fatura ve teslim belgesi düzenlemiştir. Şu durum karşısında davalının, üçüncü kişi E.A.Ş'ye aracı, uzun süre kira sözleşmesiyle devrettiği kanıtlanmış olmaktadır. Öyleyse onun hakkındaki davanın husumet yönünden reddi gerekirken sorumluluğu yolunda hüküm kurulması, anılan yasa maddeleriyle kanıtlara aykırılık oluşturduğundan temyiz olunan kararın bozulması gerekmiştir.
19.HD.01.04.2002 E. 2001/7750 - K. 2002/2375
İŞLETEN SIFATI • KİRACILIK SIFATI
Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.
Dava, kasko sigortasından kaynaklanan rucuen tazminat istemine ilişkindir. Davalılardan Maltepe Belediye Başkanlığı vekili, savunmasında dava konusu aracın, maliki olmakla beraber, ihale ile kaza yapan aracın, dava dışı Kabataş Ldt. Şti. ne 25.9.1995 tarihinde teslim edildiğini, işletenin Kabataş Ltd.Şti. olduğunu, bu nedenle müvekkiline husumet düşmeyeceğini savunmuştur. Karayolları Trafik Kanununun 3. maddesine göre işleten "Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır. " şeklinde tanımlanmıştır. Bu durum karşısında, dosya kapsamına ve belgelere göre, davalı Belediye 'nin aracı dava dışı Kabataş Ldt. Şti. ne teslim etmesine ilişkin 25.9.1995 tarihli belgenin yukarıda açıklanan KTK.3. maddesi hükmüne göre, işleten sıfatını dava dışı Kabataş Ltd. Şti.ne kazandırıp kazandırmadığı araştırılıp, husumet itirazi değerlendirilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
11.HD.18.02.2002 E. 2001/9157 - K. 2002/1348
ARACIN UZUN SÜRELİ KİRALANMASI • İŞLETEN SIFATI
Araçların uzun süreli kira sözleşmesi ile kiraya verilmesi durumda, araç malikinin işleten sıfatı kalmadığından, hakkındaki davanın pasif husumet yokluğundan reddi gerekir. (2918/m. 3, 85)
Dava,davacı şirket nezdinde kasko sigortalı araca,davalıların ilgilisi bulundukları aracın vermiş olduğu hasar bedelinin,TTK'nun 1301.maddesi uyarınca,davalıların kusur oranları nispetinde tahsili amacıyla açılmıştır.
Mahkemece,davalı Belediye'nin kazaya neden olan aracı uzun süreli kira sözleşmesi ile diğer davalı E... Ltd.Şti.'ne kiraladığı hususunun kanıtlanamadığı gerekçesi ile davalı belediye hakkında açılan davanın kabulü ile diğer davalı E... Ltd.Şti.hakkındaki davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiş ise de,dosyada mevcut 1.1.1998 tarihli kiraya verilen araçların teslim ve tesellümüne ilişkin tutanak, 26.1.1998 tarihli Sayıştayca davalı Belediye ile E... Ltd.Şti arasındaki sözleşmenin tesciline ilişki yazı kapsamıyla, kazaya neden olan aracın davalı belediye tarafından davalı E... Ltd.Şti.'ne uzun süreli kira sözleşmesi ile kiraya verildiği sabit olup, bu durumda davalı Belediye'nin işleten sıfatı kalmadığından hakkındaki davanın pasif husumet yokluğundan reddine ,diğer davalı E... Ltd.Şti.'nin ise işleten olması nedeni ile sorumluluğuna hükmedilmesi gerekirken,yazılı şekilde ve hatalı değerlendirme sonucu hüküm tesisi hatalı olmuş ve kararın açıklanan nedenlerle davacı ve davalı belediye yararına bozulması gerekmiştir
11.HD.05.05.2003 E. 2002/12356 - K. 2003/4414
MOTORLU ARACIN KİRALANMASI • UZUN SÜRE KAVRAMI
"Uzun süre" kavramını belirli bir gün sayısıyla sınırlamak, zarar görenleri korumak için getirilmiş olan tehlike sorumluluğunun amacına ters düşer. Bu yüzden "uzun süre" kavramı, her olayın özelliğine göre belirlenmelidir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası'nın 3. maddesinde işleten; araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya "aracı uzun süreli kiralama" ariyet veya rehin gibi hallerde "kiracı" ariyet veya rehin alan kişi olarak tanımlanmıştır. Karayolları Trafik Yasası'nın 85/1 maddesine göre sorumlu olacak işletenin belirlenebilmesi "uzun süre kavramı"nın açıklığa kavuşturulmasıyla mümkündür. Motorlu araçların kiralanmasında "uzun süre" kavramını belirli bir gün sayısıyla sınırlamak, zarar görenleri korumak için getirilmiş olan tehlike sorumluluğunun amacına ters düşer. Bu yüzden "uzun süre" kavramı, her olayın özelliğine göre belirlenmelidir.
Davacıların zarar görmesine yol açan, Adekha Sigorta Aracılık Hizmetleri Ltd. Şirketi adına kayıtlı aracın 6 ay süre ile diğer davalı Mevlana Turizm İnşaat ve Ticaret Limitet Şirketi'ne kiraya verilerek teslim edildiği açıklanmış ve buna ilişkin araç kira sözleşmesi dosyaya sunulmuştur. Mevlana Turizm İnşaat ve Ticaret Limitet Şirketi'nin de bu aracı davalılardan Tuncay Temirhanoğulları'na kiraladığı, Tuncay Temirhanoğulları'nın direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yoldan çıkarak devrilen araçta bulunan davacıların desteğinin öldüğü anlaşılmaktadır.
Davacıların desteklerinin ölümüne neden olan eylem, kira süresi içerisinde meydana gelmiştir. Bu olgular karşısında adı geçen davalılar arasındaki kiralama işlemini uzun süreli olarak kabul etmek gerekir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasasının hükümleri uyarınca bir araç üzerinde iki işleten bulunamayacağına göre, yine aynı Yasanın 3. maddesinin tanımlar kısmının işleten başlığı altında belirtildiği üzere, kazaya neden olan aracın Mevlana Turizm İnşaat ve Ticaret Limitet Şirketi tarafından uzun süreli olarak kiralandığı ve kısa süreli olarak başkası tarafından kullanıldığı sırada zarar yol açan eylemin gerçekleştiği anlaşıldığına göre davalı Adekha Sigorta Aracılık Hizmetleri Ltd. Şti. işleten ya da malik olarak sorumlu tutulamaz. Adı geçen davalı hakkındaki davanın husumet yönünden reddedilmesi gerekirken onun da sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
4.HD.08.07.2004 E. 2004/2363 - K. 2004/9097
ARACIN KİRAYA VERİLMESİ
ARAÇ ÜZERİNDEKİ FİİLİ HAKİMİYET
Aracın (1) yıl süre ile kiralanması, 2918 sayılı Kanun'un 3 üncü maddesi anlamında, uzun süreli kira sayılması için yeterli ise de, aracı kiralayan firmanın, aracın kullanıldığı iş alanı üzerindeki gözetim ve denetim yetkisi sebebiyle, araç üzerindeki fiili hakimiyetinin kesin olarak geçip geçmediği tartışılmalıdır. (2918/m. 3; 6762/m. 1301; 818/m. 55)
Dava, TTK.nun 1301 nci maddesine dayalı kasko sigorta rücu davasıdır. Davalılardan Meski Genel Müdürlüğü, Mersin Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı olup, il merkezinin kanalizasyon ve yağmur suyu şebekelerinin bakımı ve temizlenmesi işini ihale ile bir yıllığına dava dışı Mirtur Ltd. Şti.ne vermiş olup, hasar veren araç da bu sözleşme kapsamında aynı süre için bu şirkete kiraya verilmiş, somut olay da bu süre içinde gerçekleşmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 3 ncü maddesindeki işleten tanımına göre, motorlu aracı uzun süreli kiralama sözleşmesi ile kiralayandan alan kiracının işleten sayılması, araç üzerindeki fiili hakimiyet ve iktisaden yararlanma ilkesi dikkate alınarak getirilmiş bir düzenlemedir.
Somut olayda, bu bir yıllık süre, kira sözleşmesinin uzun süreli sayılması için yeterli ise de, sözleşmenin 27/e bendinde, Meskin'in işi alan üzerinde gözetim ve denetim yetkisi düzenlenmiştir. Bu durumda, böyle bir düzenleme karşısında, aracın üzerindeki fiili hakimiyetin işi alan firmaya kesin olarak geçip geçmediğinin üzerinde durulması ve tartışılması gerekmektedir. Esasen, ihaleye verilen iş Meski'nin yapmakla görevli olduğu belediyecilik faaliyetine ilişkindir. BK.nun 55 nci maddesi uyarınca da, adam çalıştıranın böyle bir gözetim ve denetim yetkisinin bulunduğu haller bakımından, sorumluluğunun bulunduğu da kuşkusuzdur.
O halde mahkemece, davalılardan Meski'nin husumet itirazının, bu açıklamalar ışığında değerlendirilmesi, sonucuna göre karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.
11.HD.01.03.2004 E. 2003/7271 - K. 2004/1912
ARAÇ KİRALAMA • İŞLETEN SIFATI
Davalı şirketin, dava dışı şirket ile yapmış olduğu süresiz kira sözleşme hükümlerine göre, işleten sıfatını kazandığı tartışmasız bir olgudur. Oto kiralaması ile iştigal eden davalı şirketin bu otomobili geçici ve ticari amaçla başka kişilere kiraya vermiş olması onun işleten sıfatını kaldırmaz. Olaydan zarar görenlere karşı davalı şirket, işleten sıfatı ile sorumludur. (6762/m.1301; 2918/m.3,85; 1086/m.275)
Temyize konu uyuşmazlık, Rent a Car sloganı ile bilinen esasa göre araç kiralayan bir firmanın, bu aracın neden olduğu kaza sebebiyle, zarar görenlere karşı KTK.nun 85nci maddesi hükmü uyarılınca sorumlu olup, olmayacağı noktasında toplanmış bulunmaktadır.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelerden, kazaya neden olan aracın asıl malikinin dava dışı Standart Belde A.Ş. olduğu, bu şirketçe 1.1.1997 tarihli sözleşme ile kısaca Avis olarak nitelendirilen ve oto kiralama amacı ile faaliyet gösteren davalı şirkete süresiz olarak kiralandığı anlaşılmaktadır. Nitekim, davalı şirket de bu aracı kira sözleşmesi ( Rental Agreement )ile yine dava dışı Ferhat isimli kişiye 8 günlük kiraya vermiş olduğu ve kazanın bu aşamada meydana geldiği dosyadaki belgelerle sabit bulunmaktadır.
Davalı şirketin, dava dışı Standart Belde A.Ş. ile yapmış olduğu süresiz kira sözleşme hükümlerine göre, KTK.nun 3 ve 85nci maddeleri hükümleri uyarınca işleten sıfatını kazandığı tartışmasız bir olgudur. Oto kiralaması ile iştigal eden davalı şirketin bu otomobili geçici ve ticari amaçla başka kişilere kiraya vermiş olması onun yukarıda saptanan işleten sıfatını kaldırması düşünülemeyeceği gibi, böyle bir kiralamada kiralama süresinin 8 gün olması da bu sonucu değiştiremez. Olaydan zarar görenlere karşı davalı şirket, işleten sıfatı ile sorumlu olup, alt kiracı durumunda olan yine dava dışı kişiye rücu edebilme hakkına sahip bulunmaktadır.
Karar yukarıda değinilen sebeplerle doğru görüldüğünden, bu usule aykırılık bozma nedeni yapılmamış ve kararın onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
11.HD. 05.02.2002 E. 2001/9161 - K. 2002/903
İŞLETEN SAYILMAK - UZUN SÜRELİ KİRALAMA
2918 sayılı Kanunun 85. maddesi hükmüne göre, trafik kazası zararında kaideten işleten sorumludur. Aynı Yasanın 3. maddesi de uzun süreli kiralama halinde kiracı işleten sayılmıştır. Böyle bir hal varsa, trafik kazası zararından aracın kiracısı sorumlu olur. (2918/3,85)
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 85. maddesi, trafik kazası zararından sorumluluğun (kurtuluş sebepleri ileri sürülüp ispat edilmedikçe) işletene ait olduğunu belirlemiştir.İşleten ise aynı Kanunun 3. maddesinde; "araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere, işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır" şeklinde tarif edilmiştir.
Aracın, davalı B.O.F. Turistik İşletmeler ve Tic.A.Ş.'nin bir iç bölümü olarak faaliyet gösteren Rent A Car yöneticisi Ali tarafından davalı sürücü Erdoğan'a kiraya verildiği, bununla ilgili olarak form şeklindeki bir kira sözleşmesinin düzenlenip imzalandığı, bu sözleşmeye göre kira süresinin 8 gün olarak belirlendiği, aracın yakıt tankının dolu olarak verildiği, günlük kira bedelinin 100 TL. olduğu kira sözleşmesi içeriğinden anlaşılmakta ve tartışmasızdır.
Burada üzerinde durulması gereken husus, iş bu kiralamanın yukarıda açıklanan yasa hükümleri karşısında niteliği, uzun süreli kiralama olarak kabulü gerekip gerekmediği ve davalı B.O.F. Tur. İşl. ve Tic. A.ş.'ni sorumluluktan kurtaracak özelliklere sahip bulunup bulunmadığıdır. Yasa koyucu uzun süreli kiralamayı tanımlamış değildir. Bu konu doktrinde de tartışmalıdır.Ancak, Yargıtay uygulamasında yerleşik bir görüş ve uygulama oluşmuştur. Çekişmesiz olduğu belirtilip yukarıda açıklanan ( aracın, kiracıya, araçla özde ve gerçek anlamda hakimiyeti ve araçtan ekonomik yararı sağlamaya yeterli kabul edilmesi mümkün olmayacak 8 gün gibi bir süre için kiralanmış bulanması; yakıt deposu dahi dolu şekilde teslim edilmiş olması, şirketi temsilen hareket eden ile kiracının aynı soyadını taşıyor olmalarının sadece bir rastlantı olduğu yolunda bir açıklama mevcut bulunmaması gibi ) hususlar ve özellikle olaydan dolayı sorumlu olmadığını ispatla mükellef bulunan davalı şirketin bunların aksini ispatlar bir delil getirebilmiş olmaması birlikte değerlendirildiğinde buradaki kiralamanın yasanın belirlediği anlamda uzun süreli bir kiralama olarak kabulü mümkün olamaz ve kiracının işleten sıfatının kabulünü gerektirmez. Bu nedenlerledir ki davalı B.O.F. Tur. İşl. ve Tic. A.Ş.'nin temyiz itirazları yerinde olmamakla yerel mahkeme kararının onanması gerekmiştir.
19.HD.14.10.1993 E. 1992/10747 - K. 1993/6545
UZUN SÜRELİ ARAÇ KİRALAMA - FİNANSAL KİRALAMA
Uzun süreli kiralama, ariyet ve rehin gibi hallerde aracı elinde bulunduran işleten sayılır. Aracı işleten ise, kusursuz sorumluluk kurallarına göre zarardan sorumludur.
Finansal kiralama sözleşmesi ilgili noterlikten getirtilerek, sözleşmenin geçerli olup olmadığı,sözleşmenin imzalanmasının ardından aracın tesliminin gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak, hasıl olacak sonuca göre davalıların pasif dava ehliyetlerinin belirlenmesi gerekir. (2918/m.3,85 6762/m.1301 3226/m.9, 17)
Dava, TTK'nın 1301. maddesine dayalı rücuen tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekili, kazaya karışan aracın Finansal Kiralama Sözleşmesi ile kazadan önce davalılara kiralandığını bildirmiştir.
3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu'nun 9 ve 17. maddelerine göre, kiralanan aracın mülkiyeti finansal kiralama şirketine ait ise de, anılan Kanun'un 13. maddesine göre, kiracı, sözleşme süresince finansal kiralama konusu malın zilyedi olup, sözleşmenin amacına uygun olarak her türlü faydayı elde etmek hakkına sahiptir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu 3.maddesine göre "...uzun süreli kiralama, ariyet ve rehin gibi hallerde kiracı ( aracı elinde bulunduran ) işleten sayılır". Aynı Kanun'un 85. maddesi uyarınca, işletenin kusursuz sorumluluk kurallarına göre zarardan sorumlu olacağı kabul edilmiş bulunmasına nazaran, davalıların bu davada davalı sıfatlarının bulunup bulunmadığının tespiti amacıyla, finansal kiralama sözleşmesi ilgili noterlikten getirtilerek, sözleşmenin geçerli olup olmadığı, sözleşmenin imzalanmasının ardından aracın tesliminin gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak, hasıl olacak sonuca göre yukarıdaki ilkeler de gözönüne alınmak suretiyle davalıların pasif dava ehliyetlerinin belirlenmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiştir.
17.HD.24.03.2008 E. 2007/4411 - K. 2008/1442
UZUN SÜRELİ KİRA AKTİ
FİNANSAL KİRALAYANIN SORUMLULUĞU
Aracın dört yıl süreli kiralama sözleşmesi ile kiralandığı ve kira süresi bitmiş olmasına rağmen kiracının olay tarihinde dahi fiili hakimiyetinin devam ettiği görülmektedir. Uzun süreli kiralama ile davalı Finans Kiralama A.Ş.'nin eylemli hakimiyeti sona erdiğinden malik sıfatıyla sorumlu tutulamayacağı ve kendisine husumet yöneltilmeyeceği gözetilmeksizin hükmedilen tazminat ile müteselsilen sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Davacı, davalı şirkete ait otobüsün diğer davalı tarafından kullanılan otobüse çarpması sonucu yaralanması nedeniyle maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalı Finans Kiralama A.Ş şirket olaya karışan aracın 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunun hükümlerine göre ve dört yıllığına kiralandığını, uzun süreli kiralama nedeniyle sorumlulukları bulunmadığından davanın reddini savunmuştur.
Dosyaya sunulan kira sözleşmesinin incelenmesinden dava konusu trafik kazasına karışan aracın Noterde düzenlenen kiralama sözleşmesi ile dört yıl süre ile kiralandığı ve kira süresi bitmiş olmasına rağmen kiracının olay tarihinde dahi fiili hakimiyetinin devam ettiği görülmektedir. Uzun süreli kiralama ile davalı Finans Kiralama A.Ş.'nin eylemli hakimiyeti sona erdiğinden malik sıfatıyla sorumlu tutulamayacağı ve kendisine husumet yöneltilmeyeceği gözetilmeksizin hükmedilen tazminat ile müteselsilen sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
4.HD.13.03.2002 E. 2002/11444 - K. 2003/3059
FİNANSAL SÖZLEŞME İLE KİRALANAN ARAÇ
UZUN SÜRELİ ARAÇ KİRALANMASI - İŞLETENİN SORUMLULUĞU
Finansal sözleşme ile kiralanan aracın mülkiyeti finansal kiralama şirketine ait ise de, kiracı sözleşme süresince finansal kiralama konusu malın zilyedi olup, sözleşmenin amacına uygun olarak her türlü faydayı elde etmek hakkına sahiptir. Aracın uzun süreli kiralama, ariyet ve rehin gibi hallerde kiracı, işleten sayılır.
(818/m.41 3226/m.9,13,17 2918/m.3,85)
Dava, haksız eylemden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Davalı Finansal Kiralama Şirketi vekili cevap dilekçesi ile kazaya karışan aracın finansal kiralama sözleşmesi gereğince kazadan önce 18.2.1998 tarihli sözleşme ile davalı Es-Dağ Gıda Tem. A.Ş. ne kiralandığını ve devir edildiğini savunmuştur. 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanununun 9.ve 17.maddelerine göre, kiralanan aracın mülkiyeti finansal kiralama şirketine ait ise de, anılan kanunun 13.maddesine göre kiracı sözleşme süresince finansal kiralama konusu malın zilyedi olup, sözleşmenin amacına uygun olarak her türlü faydayı elde etmek hakkına sahiptir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 3.maddesine göre ' ...aracın uzun süreli kiralama, ariyet ve rehin gibi hallerde kiracı,...işleten sayılır.' hükmü ve aynı kanunun 85. maddesi uyarınca işletenin ağırlaştırılmış sorumluluk kurallarına göre zarardan sorumlu olacağı kabul edilmiş bulunmaktadır.
Somut olayda,15.4.1999 tarihinde zararı veren kamyon 34 UP 2512 plakalı olup, aracın ruhsatına göre 1998 model Ford marka Cargo 2520 6x2 tipindedir. 8.2.1998 tarihli Finansal Kiralama Sözleşmesinin Ek 1; Özel Şartlar, Tesellüm Belgesi ve hatta Taşıt Alım Vergisi Ödeme Belgesine göre dava konusu araç, olay tarihinden önce finansal kiralama sözleşmesi ile davalı şirkete devir ve teslim edilmiştir. Bu belgelere rağmen, taraflar arasında finansal kira sözleşmesinin olmadığının kabulü doğru değildir. Bu itibarla mahkemece, davalı finansal kiralama şirketinin bu davada davalı sıfatının bulunup bulunmadığının tesbiti amacıyla finansal kiralama sözleşmesinin geçerli olup olmadığı araştırılarak, hasıl olacak sonuca göre yukarıdaki ilkelerde göz önüne alınmak suretiyle davalı şirketin bu davadaki pasif dava ehliyetinin belirlenmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.
11.HD.18.03.2002 E. 2001/10000 - K. 2002/2459
FİNANSAL KİRALAMA SÖZLEŞMESİ
3226 Sayılı Finansal Kiralama Kanununun 9 ve 17.maddelerine göre, kiralanan aracın mülkiyeti finansal kiralama şirketine ait ise de, anılan Kanun'un 13.maddesine göre kiracı, sözleşme süresince finansal kiralama konusu malın zilyedi olup, sözleşmenin amacına uygun olarak her türlü faydayı elde etmek hakkına sahiptir. (3226/m.9,13,17 6762/m.1301 2918/m.3,85)
Dava, davacı şirkete kasko sigorta poliçesi ile sigortalı araçta meydana gelen zararın rücuen tahsili istemine ilişkindir. Davacı sigorta şirketi, davalı Klas Sosyal Hizmetler İletişim Turizm Ltd Şti aleyhine, 34 UP 8638 plakalı aracın işleteni sıfatı ile dava açmıştır. Dava dışı TEB Finansal Kiralama AŞ. de aracın Klas Sosyal Hizmetler İletişim ve Turizm Ltd Şti.ne kiralandığını ve kiracı firmaya devir yapıldığını bildirmiştir.
3226 Sayılı Finansal Kiralama Kanununun 9 ve 17.maddelerine göre, kiralanan aracın mülkiyeti finansal kiralama şirketine ait ise de, anılan Kanun'un 13.maddesine göre kiracı, sözleşme süresince finansal kiralama konusu malın zilyedi olup, sözleşmenin amacına uygun olarak her türlü faydayı elde etmek hakkına sahiptir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 3.maddesine göre "...aracın uzun süreli kiralama, ariyet ve rehin gibi hallerde kiracı... işleten sayılır." hükmü ve aynı kanunun 85.maddesine göre işletenin ağırlaştırılmış sorumluluk kurallarına göre zarardan sorumlu olacağı kabul edilmiştir. Bu durumda mahkemece, TEB Finansal Kiralama AŞ.nin yazısında bahsi geçen finansal kiralama sözleşmesini celbiyle, 34 UP 8638 plakalı aracın olay tarihinde işletenin davalı Klas Sosyal Hizmetler İletişim Turizm Ltd Şti olup olmadığının tespiti ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.
11.HD.08.02.2005 E. 2004/2982 - K. 2005/899
FİNANSAL KİRALAMA
ARACIN UZUN SÜRELİ KİRALANMASI
KİRACININ İŞLETEN SAYILACAĞI
Aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı işleten sayılır ve işleten ağırlaştırılmış sorumluluk kurallarına göre zarardan sorumlu olur.
(2918/m.3,85 3226/m.13,14,15)
Dava, trafik kazasından kaynaklanan hasar tazminatına ilişkindir. Trafik kazasına karışan aracın, noterde düzenlenen Finansal kiralama sözleşmesi ile davalı G.Otomobilcilik San.Tic. Ltd.Şti.’ni 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu hükümleri uyarınca 4 yıl süre ile kiralandığı anlaşılmaktadır. Aracın mülkiyeti Finansal Kiralama Şirketine ait ise de, yararlanma ve kullanma hakkı kiracıya ait olup, kiracı malın zilyedidir. Sözleşmenin 46. maddesi ile üçüncü kişilere verilecek zarardan kiracı sorumlu tutulmuştur. Sözleşme ve yasanın diğer emredici hükümleri de gözönünde tutulduğunda kiralama konusu malın kullanımı ve getireceği yarar ve zararlar kiracıya devredilmiş bulunmaktadır.
2918 sayılı Yasanın 3. maddesi ile ""... aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı..."" işleten sayılacağı ve 85. madde ile de işletenin ağırlaştırılmış sorumluluk kurallarına göre zarardan sorumlu olacağı kabul edilmiştir.
Somut olayda davalı G.Otomobilcilik San. Tic. Ltd. Şti.’nin, diğer davalı şirketten kazaya karışan aracın olaydan önce uzun süreli olarak Finansal Kiralama Kanununa göre kiralandığı ve aracın işleteni bulunduğu, kiralamış olduğu araç, kiralama sözleşmesi ile Ramis'e kiralanmış ise de kaza tarihi kira sözleşmesinin bitiş tarihinden sonraki bir tarihte meydana gelmiştir. Ayrıca davalı şirketler arasında yapılan Finansal Kiralama sözleşmesinin, kiracı için devir yasağı başlıklı 9. maddesinde ""kiracı malı üçüncü şahıslara devir ve temlik edemeyeceği gibi kiralayanın yazılı izni olmadan kullanımlarına veya istifadelerine terk edemeyecektir..."" şeklinde hükme bağlanmıştır. Kazaya karışan araç, noterde düzenlenen Kati Satış Sözleşmesi ile davalı F.Finansal Kiralama Anonim Şirketi tarafından, diğer davalı G.Otomobilcilik Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti'ne satılmıştır. Tazminat konusu kazaya karışan aracın işleteni kaza tarihinde 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu ve 2918 sayılı Karayolları, Trafik Kanununun ilgili maddeleri gereğince davalı G.Otomobilcilik San. ve Tic. Ltd. Şti'dir.
Dosyadaki yazılan kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı G... Otomobilcilik San. ve Tic. Ltd. Şti. vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün onanmasına oybirliğiyle karar verildi.
17.HD.17.05.2004 E. 2004/4513 - K. 2004/6241
FİNANSAL KİRALAMA
KİRACININ İŞLETEN OLARAK SORUMLULUĞU
Kiralanan aracın mülkiyeti finansal kiralama şirketine ait ise de kiracı, sözleşme süresince finansal kiralama konusu malın zilyedi olup, sözleşmenin amacına uygun olarak her türlü faydayı elde etmek hakkına sahiptir. Buna göre, doğan zarardan “işleten” olarak kiracı sorumludur. (3226/m. 9, 13, 17 2918/m. 3, 85)
Dava,haksız eylemden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Davalılardan H... Finansal Kiralama A.Ş vekili,kazaya karışan aracın finansal kiralama sözleşmesi gereğince dört yıl süreli olarak kazadan önce dava dışı Ali`ye kiralandığını savunmuştur.Yanıt dilekçesine ekli sözleşme fotokopilerinin bazı bölümleri eksik bulunmaktadır. 3226 Sayılı Finansal Kiralama Kanunu'nun 9 ve 17. maddelerine göre, kiralanan aracın mülkiyeti finansal kiralama şirketine ait ise de, anılan kanunun 13. maddesine göre, kiracı, sözleşme süresince finansal kiralama konusu malın zilyedi olup, sözleşmenin amacına uygun olarak her türlü faydayı elde etmek hakkına sahiptir.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 3. maddesinde "... aracın uzun süreli kiralama, ariyet ve rehin gibi hallerde kiracı ... işleten sayılır." hükmüne yer verilmiş olup, aynı kanunun 85. maddesinde de işletenin ağırlaştırılmış sorumluluk kurallarına göre zarardan sorumlu olacağı kabul edilmiştir.
O halde,finansal kiralama sözleşmesinin tamamı ibraz ettirilip,sözleşmenin imzalanmasının ardından aracın kiracıya tesliminin gerçekleşip gerçekleşmediğinin de araştırılarak, hasıl olacak sonuca göre yukarıdaki ilkelerde gözönüne alınmak suretiyle davalı finansal kiralama şirketinin bu davada pasif dava ehliyetinin bulunup,bulunmadığının belirlenmesi gerekirken,bu davalı bakımından yazılı olduğu şekilde eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiştir.
11.HD. 20.05.2003 E. 2002/12825 - K. 2003/5132
FİNANSAL KİRALAMA
ARACIN UZUN SÜRELİ KİRALANMASI - İŞLETEN SIFATI
Finansal Kiralama Kanunu ve sözleşme hükümleri uyarınca aracın mülkiyeti Finansal Kiralama şirketine ait olsa da, yararlanma ve kullanma hakkı kiracıya ait olup, aracın işleticisi kiracıdır. (2918/m. 3 3226/m. 13)
Dava, kasko poliçesinden kaynaklanan rücuan tazminat istemine ilişkindir. Davalı Finansal Kiralama Şirketi vekili, kaza tarihinde şirket adına kayıtlı aracın 3226 sayılı Yasa hükümleri uyarınca finansal kiralama sözleşmesi ile kiralandığını ileri sürerek, 03.06.1998 tarihli ve 4 yıl süreli sözleşmeyi dosyaya sunmuştur. "İşleten" kavramının tanımlandığı 2918 sayılı Yasa'nın 3 ncü maddesi aracın uzun süreli kiralanması halinde kiracının işleten sayılacağını düzenlemiş, ayrıca 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu ve sözleşme hükümleri uyarınca da aracın mülkiyeti Finansal Kiralama şirketine ait olsa da, yararlanma ve kullanma hakkı kiracıya ait olup, aracın işleticisi kiracıdır. Bu durumda 3 ncü kişilere verilecek zarardan da kiracı sorumlu olacaktır. Buna göre kazaya neden olan davalı şirkete ait aracın kaza tarihinde finansal kiralama yoluyla bir başkasına kiralanıp kiralanmadığı hususunda gerekli araştırma yapılarak, savunmanın doğru olup olmadığının belirlenmesi gerekirken, yetersiz incelemeye dayalı olarak davanın Finansal Kiralama şirketi yönünden kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
11.HD. 01.05.2003 E. 2002/11797 - K. 2003/4353
FİNANSAL KİRALAMA
ARACIN UZUN SÜRELİ KİRALANMASI
Finansal Kiralama Kanununa göre aracın mülkiyeti Finansal Şirkete ait ise de, yararlanma ve kullanma hakkı kiracıya ait olup, kiracı malın zilyetidir.
Aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı işleten sayılır ve işleten ağırlaştırılmış sorumluluk kurallarına göre zarardan yükümlü olur.
(2918/m.3,85, 3226/m.9,17,13)
Trafik kazasına karışan aracın Finansal Kiralama Sözleşmesi ile dava dışı Metro Mot.Taş.San.ve Tic.A.Ş’ne 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu hükümleri uyarınca uzun süreli olarak kiralandığı anlaşılmaktadır.Anılan Yasanın 9 ve 17.maddelerine göre aracın mülkiyeti Finansal Şirkete ait ise de,yararlanma ve kullanma hakkı 13.madde hükmünce kiracıya ait olup,kiracı malın zilyetidir.Sözleşme ve Yasanın diğer emredici hükümleri de göz önünde tutulduğunda,kiralama konusu malın kullanımı ve getireceği yarar ve zararlar kiracıya devredilmiş bulunmaktadır.
2918 sayılı Yasanın 3.maddesi ile ...aracın uzun süreli kiralama,ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı...işleten sayılacağı ve 85.madde ile de işletenin ağırlaştırılmış sorumluluk kurallarına göre zarardan yükümlü olacağı kabul edilmiştir.
Somut olayda,davalı finansal kiralama şirketinin olaya karışan aracını,kazadan önce ve uzun süreli olarak sui generis bir kullanımın devri niteliğinde olan sözleşme ile Finansal Kiralama Kanunu hükümlerine uygun biçimde dava dışı şirkete kiraladığı dosyadaki belgelerden anlaşıldığından, finansal kiralama şirketi açısından husumet yokluğundan davanın reddi gerekirken bu husus üzerinde hiç durulmaksızın onun açısından dahi davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olmuş ve kararın açıklanan nedenle davalı finansal kiralayan yararına bozulması gerekmiştir.
11.HD.11.02.2002 E. 2001/8925 - K. 2002/1074
ARACIN UZUN SÜRELİ KİRALANMASI
KİRACININ İŞLETEN SAYILMASI
Aracın uzun süreli kiralama, ariyet ve rehin gibi hallerinde kiracı işleten sayılır.
Dava, kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan rücu davasıdır. Davalı V. Finansal Kiralama A.Ş. vekili, cevap dilekçesi ile kazaya karışan aracın finansal kiralama sözleşmesi gereğince dört yıl süreli olarak kazadan önce dava dışı bir şirkete kiralandığını ve akabinde aynı şirkete satıldığını savunmuştur.
3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu`nun 9 ve 17. maddelerine göre, kiralanan aracın mülkiyeti finansal kiralama şirketine ait ise de, anılan kanunun 13. maddesine göre, kiracı, sözleşme süresince finansal kiralama konusu malın zilyedi olup, sözleşmenin amacına uygun olarak her türlü faydayı elde etmek hakkına sahiptir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu`nun 3. maddesine göre "... aracın uzun süreli kiralama, ariyet ve rehin gibi hallerde kiracı... işleten sayılır." hükmü ve aynı Kanunun 85. maddesi uyarınca işletenin ağırlaştırılmış sorumluluk kurallarına göre zarardan sorumlu olacağı kabul edilmiş bulunmasına nazaran, davalı şirketin bu davada davalı sıfatının bulunup bulunmadığının tespiti amacıyla finansal kiralama sözleşmesinin geçerli olup olmadığı, sözleşmenin imzalanmasının ardından aracın tesliminin gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılarak, hasıl olacak sonuca göre yukarıdaki ilkeler de gözönüne alınmak suretiyle davalı finansal kiralama şirketinin bu davadaki pasif dava ehliyetinin belirlenmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiştir.
11.HD.20.11.2000 E. 2000/7567 - K. 2000/9051
TazminatHukuku.com İletişim
ÇELİK AHMET ÇELİK
Bahariye Cad. Miralay Nazım Sokak No:23/1 34300 Kadıköy, İstanbul
İstanbul
34300
Türkiye
celik@tazminathukuku.com
0 216 330 1291 - 0 216 345 9609
0 216 330 1293
|
|
30.11.2018, 16:32,
|
|
Ahmet Barlak
S.M. Mali Müşavir
|
Yorum Sayısı: 1,041
541
Üyelik Tarihi: 23.04.2015
Rep Puanı:
0
|
|
RE: NAKLİYECİLİK FAALİYETİNDE BULUNAN MÜKELLEFLERİN VERGİYLE İLGİLİ KARŞILAŞTIKLARI SORUN
31 Ocak 2015 CUMARTESİ
Resmî Gazete
Sayı : 29253
TEBLİĞ
Maliye Bakanlığından:
GELİR VERGİSİ GENEL TEBLİĞİ
(SERİ NO: 288)
1. Giriş
Gelir Vergisi Kanununun 54 üncü maddesinde yer alan, zirai kazancın gerçek usulde tespiti bakımından bir takvim yılı içinde dikkate alınacak zirai işletme büyüklüğü ölçülerini aşmayan ancak kamyon gibi araçlara sahip olan çiftçilerin mükellefiyet durumlarına ilişkin açıklamalar bu tebliğin konusunu oluşturmaktadır.
2. Yasal düzenleme
Gelir Vergisi Kanununun 53 üncü maddesinde "… 54 üncü maddede yazılı işletme büyüklüğü ölçülerini aşan çiftçiler ile bir biçerdövere veya bu mahiyetteki bir motorlu araca veya on yaşına kadar ikiden fazla traktöre sahip olan çiftçilerin kazançları gerçek usulde (zirai işletme hesabı veya diledikleri takdirde bilanço esasına göre) tespit edilerek vergilendirilir." hükmü yer almaktadır.
3. Kamyon gibi araçlara sahip olan çiftçilerin mükellefiyet durumları
Gelir Vergisi Kanununun 53 üncü maddesine göre, 54 üncü maddede yazılı işletme büyüklüğü ölçülerini aşmayan ancak, bir biçerdövere veya bu mahiyetteki bir motorlu araca veya on yaşına kadar ikiden fazla traktöre sahip olan çiftçilerin kazançları gerçek usulde tespit olunarak vergilendirilmektedir.
Anılan hükümde yer alan “bir biçerdöver veya bu mahiyetteki bir motorlu araç” ifadesinden, biçerdöver gibi, tek başına motorlu bir araç vasfını haiz olma özelliği taşıyan ve doğrudan doğruya zirai faaliyetin icrasında kullanılan araçların anlaşılması gerekmektedir. Dolayısıyla, biçerdöver veya bu mahiyetteki bir motorlu araca veya on yaşına kadar ikiden fazla traktöre sahip olan çiftçiler, zirai işletme büyüklüğü ölçülerini aşmasalar dahi, bunların zirai kazançlarının gerçek usulde vergilendirilmesi gerekmektedir.
Ancak, zirai işletmenin yapısı ve yapılan işin önem ve genişliğinin kamyon gibi araçlara sahip olmayı gerektirmesi, sahip olunan bu araçların sadece çiftçinin kendi zirai faaliyetlerinde kullanılması şartıyla; zirai işletme büyüklüğü ölçülerini aşmayan ancak kamyon gibi araçlara sahip çiftçiler, zirai faaliyetlerinden elde ettikleri zirai kazançları için beyanname vermeyeceklerdir. Öte yandan, bu çiftçilerin elde ettikleri zirai kazançlar, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesine göre hasılatları üzerinden tevkifat yapılmak suretiyle vergilendirilmeye devam edecektir.
Bu açıklamalara göre;
- Zirai işletme büyüklüğü ölçülerini aşmayan ancak kamyon gibi araçlara sahip olmaları nedeniyle haklarında gerçek usulde gelir vergisi mükellefiyeti tesis ettirilen çiftçilerin, söz konusu mükellefiyetlerinin bu tebliğin yayım tarihi itibarıyla terkin edilmesi,
- Bu durumda olan çiftçilerden, vergi dairelerince düzenli aralıklarla yapılan yoklamalar sonucunda, kamyon gibi araçlarını kendi zirai faaliyetleri dışında başkalarına da hizmet verecek şekilde kullandığı ve/veya nakliyecilik yaptığı hususunda tespit bulunanların vergilendirilmelerinin ise ticari kazanç hükümlerine göre değerlendirilmesi
gerekmektedir.
Tebliğ olunur.
Başlık Zirai işletmesine dahil bir kamyonu olan çiftçi, işletme büyüklüğü ölçülerini aşmasa dahi gerçek usülde vergilendirilirler.
|
|
12.10.2019, 08:32,
(Bu konu en son: 01.09.2021, 11:16 Tarihinde, Saat: {2} düzenlenmiştir. Düzenleyen: Ahmet Barlak.)
|
|
Ahmet Barlak
S.M. Mali Müşavir
|
Yorum Sayısı: 1,041
541
Üyelik Tarihi: 23.04.2015
Rep Puanı:
0
|
|
RE: NAKLİYECİLİK FAALİYETİNDE BULUNAN MÜKELLEFLERİN VERGİYLE İLGİLİ KARŞILAŞTIKLARI SORUN
Aşağıdaki işlemler için Uygulama 2019/5 İç Genelgede belirtilen koşullara göre yoklama işlemleri KALDIRILMIŞTIR.
KALDIRILAN YOKLAMA İŞLEMLERİ: 03/10/2019
1) Gerçek kişi mükelleflerden nakliyecilik faaliyetinde bulunup münhasıran yük ve yolcu taşıyanların işe başlama yoklaması, adres değişikliği yoklaması, işi bırakma yoklaması,
2) Yerleşim yeri adresinde serbest meslek faaliyetinde bulunanların işe başlama yoklaması, adres değişikliği yoklaması, işi bırakma yoklaması,
3) Sermayesi üç yüz elli bin Türk Lirası ve üzerinde olan şirketlerin (imalatçılar hariç) adres değişikliği yoklaması, şube açılış yoklaması,
4) Gerçek kişi mükelleflerde ölüm hali nedeniyle işi bırakma yoklaması,
5) Tüzel kişilerde tasfiye/iflasın kapanması nedeniyle işi bırakma yoklaması ,
Uygulama iç genelgesinde belirtilen şartların gerçekleşmesi koşuluyla kaldırılmıştır.
|
|
13.01.2020, 09:16,
|
|
Ahmet Barlak
S.M. Mali Müşavir
|
Yorum Sayısı: 1,041
541
Üyelik Tarihi: 23.04.2015
Rep Puanı:
0
|
|
RE: NAKLİYECİLİK FAALİYETİNDE BULUNAN MÜKELLEFLERİN VERGİYLE İLGİLİ KARŞILAŞTIKLARI SORUN
T.C. HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI Gelir İdaresi Başkanlığı
Sayı : 29537098-010.06.01[64]-E.136959 -03.10.2019
Konu : Yoklama İşlemleri
UYGULAMA İÇ GENELGESİ SERİ NO: 2019/5
1. Giriş
Başkanlığımıza intikal eden olaylar ve yapılan değerlendirmeler sonucunda, bazı mükellef grupları için yapılan yoklama işlemlerinde mükellefin ibraz ettiği bilgi ve belgeler dışında farklı bir tespit yapılamadığı, yapılan bu yoklamaların işlem sürecini uzattığı ve bu durumun, vergi dairelerinde verimliliği olumsuz yönde etkilediği, iş ve zaman kaybına neden olduğu anlaşılmıştır.
Bu nedenle; yoklamaların etkinliğinin artırılması amacıyla belirlenen mükellef grupları için bu İç Genelgede belirtilen şartların gerçekleşmesi koşuluyla kaldırılan işe başlama, adres değişikliği, şube açılışı ve işi bırakma yoklamaları ile mükelleflerin uyum düzeyinin artırılması, uyumsuz mükelleflerin uyumlu mükellefler aleyhine oluşturacağı haksız rekabetin önlenmesi amacıyla Başkanlığımızın uyum analiz çalışmaları kapsamında belirlenen sektörler, mükellef grupları, gayri safi iş hasılatları, istihdam edilen işçi sayıları, gelir unsurları vb. kriterler dikkate alınarak ve Başkanlığımızın uygun gördüğü sürelerde oluşturulan mükellef listelerine istinaden düzenlenecek yoklamalar için yapılması gereken işlemler aşağıda belirtilen açıklamalar dikkate alınarak yapılacaktır.
2. Yoklamaların Etkinliğinin Artırılması
Vergi dairelerindeki verimliliğin artırılması ve zaman kayıplarının önlenmesi amacıyla; a) Gerçek kişi mükelleflerden nakliyecilik faaliyetinde bulunup münhasıran yük ve yolcu
taşıyanların işe başlama yoklaması, adres değişikliği yoklaması, işi bırakma yoklaması,
b) Yerleşim yeri adresinde serbest meslek faaliyetinde bulunanların işe başlama yoklaması, adres değişikliği yoklaması, işi bırakma yoklaması,
c) Sermayesi üç yüz elli bin Türk Lirası ve üzerinde olan şirketlerin (imalatçılar hariç) adres değişikliği yoklaması, şube açılış yoklaması,
ç) Gerçek kişi mükelleflerde ölüm hali nedeniyle işi bırakma yoklaması,
d) Tüzel kişilerde tasfiye/iflasın kapanması nedeniyle işi bırakma yoklaması aşağıda belirtilen şartların gerçekleşmesi koşuluyla kaldırılmıştır.
Söz konusu mükelleflerin işe başlama, adres değişikliği, şube açılışı ve işi bırakma ile ilgili işlemleri, Vergi Daireleri İşlem Yönergesinde belirtilen hususlar da dikkate alınarak aşağıdaki şekilde yapılacaktır.
İşe Başlama Yoklamaları
- Nakliyecilik faaliyetinde bulunanlardan münhasıran yük ve yolcu taşıyan gerçek kişi mükelleflerin işe başlama/bırakma bildirimi ile vergi dairesine işe başladığını bildirmesi üzerine iş yeri adresi olarak gösterdiği yerleşim yeri adresinin Merkezi Nüfus İdare Sistemi (MERNİS) üzerinden sorgulaması yapılarak doğruluğu teyit edildikten sonra trafik tescil kayıtlarında yer alan bilgiler dikkate alınarak,
- Yerleşim yeri adresinde serbest meslek faaliyetinde bulunan gerçek kişi mükelleflerin işe başlama/bırakma bildirimi ile vergi dairesine işe başladığını bildirmesi üzerine iş yeri adresi olarak gösterdiği yerleşim yeri adresinin MERNİS üzerinden sorgulaması yapılarak doğruluğu teyit edildikten sonra
Vergi Daireleri İşlem Yönergesinde belirtilen hususlar da dikkate alınarak mükellefiyet tesis edilecek olup, mükellefiyet tesisini müteakiben işe başlama yoklaması yapılmayacaktır.
Ancak işe başlama/bırakma bildiriminde yer alan bilgilerin sistem kayıtlarından doğruluğunun teyit edilememesi hâlinde işe başlama yoklaması yapılacaktır.
Bununla birlikte, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 153/A maddesi kapsamında bulunan mükelleflerin işe başlama/bırakma bildiriminde bulunması halinde mükellefiyet kaydı söz konusu maddedeki şartların yerine getirilmesinden sonra yapılacak olup 153/A maddesi kapsamında bulunan mükelleflerin işe başlama yoklaması da önceden olduğu gibi yapılmaya devam edilecektir.
Aynı Vergi Dairesi Müdürlüğü Yetki Alanı İçindeki Adres Değişikliği Yoklamaları
- Nakliyecilik faaliyetinde bulunanlardan münhasıran yük ve yolcu taşıyan gerçek kişi mükelleflerin adres değişikliğini dilekçe ile vergi dairesine bildirmesi üzerine iş yeri adresi olarak gösterdiği yerleşim yeri adresinin MERNİS üzerinden sorgulaması yapılarak doğruluğu teyit edildikten sonra,
- Yerleşim yeri adresinde serbest meslek faaliyetinde bulunan gerçek kişi mükelleflerin adres değişikliğini dilekçe ile vergi dairesine bildirmesi üzerine iş yeri adresi olarak gösterdiği yerleşim yeri adresinin MERNİS üzerinden sorgulaması yapılarak doğruluğu teyit edildikten sonra,
- Sermayesi üç yüz elli bin Türk Lirası ve üzerinde olan şirketlerin (imalatçılar hariç) adres değişikliğini dilekçe ile vergi dairesine bildirmesi üzerine şirket sermayesinin üç yüz elli
bin Türk Lirası ve üzerinde olduğunun Ticaret Sicili Müdürlüğü kayıtlarından elektronik ortamda doğruluğu teyit edildikten sonra
adres değişikliği yoklaması yapılmaksızın Vergi Daireleri İşlem Yönergesinde belirtilen hususlar da dikkate alınarak adres değişikliğine ilişkin sisteme bilgi girişi yapılacaktır.
Ancak adres değişikliği dilekçesinde yer alan bilgiler ile sermaye şartına ilişkin tutarın sistem kayıtlarından doğruluğunun teyit edilememesi hâlinde adres değişikliği yoklaması yapılacaktır.
Şube Açılış Yoklamaları
Sermayesi üç yüz elli bin Türk Lirası ve üzerinde olan şirketlerin (imalatçılar hariç) şube açılışını dilekçe ile vergi dairesine bildirmesi üzerine, hem şirket sermayesinin üç yüz elli bin Türk Lirası ve üzerinde olduğunun, hem de şube açılışı ve adresinin Ticaret Sicili Müdürlüğü kayıtlarından elektronik ortamda sorgulaması yapılarak teyit edildikten sonra şube açılış yoklaması yapılmaksızın, Vergi Daireleri İşlem Yönergesinde belirtilen hususlar da dikkate alınarak, şube açılışına ilişkin sisteme bilgi girişi yapılacaktır.
Ancak şirket sermayesinin üç yüz elli bin Türk Lirası ve üzerinde olduğunun ve/veya şube açılışı ve adresinin sistem kayıtlarından doğruluğunun teyit edilememesi hâlinde şube açılış yoklaması yapılacaktır.
İşi Bırakma Yoklamaları
- Nakliyecilik faaliyetinde bulunanlardan münhasıran yük ve yolcu taşıyan gerçek kişi mükelleflerin işe başlama/bırakma bildirimi veya dilekçe ile işi bıraktığını vergi dairesine bildirmesi üzerine bildirimde/dilekçede yer alan yerleşim yeri adresinin MERNİS üzerinden, trafik tescil kayıtlarında yer alan bilgilerin ise sistem kayıtlarından doğruluğu teyit edildikten sonra,
- Yerleşim yeri adresinde serbest meslek faaliyetinde bulunan gerçek kişi mükelleflerin işe başlama/bırakma bildirimi veya dilekçe ile işi bıraktığını vergi dairesine bildirmesi üzerine bildirimde/dilekçede yer alan yerleşim yeri adresinin MERNİS üzerinden doğruluğu teyit edildikten sonra,
- Gerçek kişi mükelleflerin ölümü hâlinde mirasçıları tarafından mükellefin ölümüne ilişkin bildirimin dilekçe ile vergi dairesine bildirilmesi üzerine nüfus kayıt bilgilerinin elektronik ortamda sorgulaması yapılarak ölüm hali teyit edildikten sonra,
- Tüzel kişi mükelleflere ilişkin olarak ilgili makam tarafından gönderilen iflasın kapandığına ilişkin kararın vergi dairesi tarafından alınması hâlinde, kararın Ticaret Sicili Müdürlüğü kayıtlarından elektronik ortamda sorgulaması yapılarak ticaret sicili kayıtlarından silindiğinin teyit edilmesinden sonra,
- Tüzel kişi mükelleflerin tasfiyenin kapandığına ilişkin dilekçe ekinde Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi aslını vergi dairesine ibraz etmesi hâlinde,
- Tüzel kişi mükelleflerin tasfiyenin kapandığına ilişkin dilekçe ekinde tasfiye kapanış
kararının noter onaylı örneği ya da vergi dairesi yetkililerine onaylatmak üzere aslı ve fotokopisi ile tasfiye kapanış kararının tescil tarihini gösteren Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ilanı makbuzunu vergi dairesine ibraz etmesi hâlinde Ticaret Sicili Müdürlüğü kayıtlarından elektronik ortamda sorgulaması yapılarak ticaret sicili kayıtlarından silindiğinin teyit edilmesinden sonra
işi bırakma yoklaması yapılmaksızın Vergi Daireleri İşlem Yönergesinde belirtilen hususlar da dikkate alınarak işi bırakmaya ilişkin sisteme bilgi girişi yapılacaktır.
Ancak işe başlama/bırakma bildirimi veya dilekçede yer alan bilgilerin sistem kayıtlarından doğruluğunun teyit edilememesi hâlinde işi bırakma yoklaması yapılacaktır.
3. Uyum Analiz Çalışmaları Kapsamında Yoklama Yapılması
Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından sektör, mükellef grupları, gayri safi iş hasılatları, istihdam edilen işçi sayıları, gelir unsurları vb. kriterler dikkate alınarak yapılan analiz sonuçları ile tespit edilen ya da belirli süreler içerisinde yoklama veya yoklama yoluyla denetim yapılmayan mükellefler, haklarında yoklama yapılmak üzere vergi dairesi müdürlüklerine Elektronik Yoklama Sistemi (EYS) üzerinden iletilecektir.
Söz konusu mükellefler, bağlı bulundukları vergi dairesinde görevli olan sicil-yoklama servis şefi ya da Vergi Dairesi Başkanlıklarındaki denetim koordinatörlerinin EYS'deki ilgili menülerine Başkanlık tarafından doğrudan yansıtılacak olup, bahse konu mükellefler en geç ilgili menüde yer aldığı günü izleyen iki iş günü içerisinde yoklama memurlarına görev olarak sevk edilecektir. Kendilerine bu şekilde görev sevk edilen yoklama memurlarının söz konusu mükellef nezdindeki yoklama ya da yoklama yoluyla denetim görevini, Başkanlığın konu ya da görev bazında farklı süreler belirlemediği durumda, en geç 15 işgünü içerisinde tamamlaması gerekmektedir.
Bu işlemlerin süresinde ve eksiksiz olarak yapılması esastır. Bu nedenle, vergi dairelerinin mükelleflere daha iyi vergicilik hizmeti verebilmeleri ve etkinliklerini arttırabilmeleri için azami özenin gösterilmesi ve bu işlemlerin aksatılmadan yerine getirilmesi hususu Vergi Dairesi Başkanı/Defterdar tarafından bizzat takip edilecektir.
Diğer taraftan, vergi dairelerince gerek duyulması hâlinde vergilendirme ile ilgili diğer işlemleri tespit etmek amacıyla her zaman yoklama işleminin yapılabileceği tabiidir.
4. Diğer Hususlar
Bu İç Genelgede yapılan açıklamalar ile Vergi Daireleri İşlem Yönergesi ve daha önce yayınlanmış Genelge ve İç Genelgeler arasında farklılık bulunması durumunda, bu İç Genelgede yapılan açıklamalar doğrultusunda işlem yapılacaktır.
Bilgi edinilmesini ve gereğini rica ederim.
Abdullah KİRAZ Başkan a.
Gelir İdaresi Başkan Yardımcısı V.
|
|
|